Bütün yazılarımda söyleye gelmişimdir ; Hükümetleri seçerken iç politikalarına, vaatlerine, ülkeye yapacakları yatırımlara dikkat edildiği kadar dış vaatlere de dikkat etmek önemsemek gerekir. Seçim vaatlerine dikkat çekmek istiyorum. Bakınız başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Avrupa devletleri ve dünyaya hamilik yapabileceğini iddia eden ülkelerin seçim vaatlerinin %60 ı dış politika ile ilgilidir. Bu hususta en yakın örnek önümüzdeki günlerde ABD’de yaklaşık 20 eyalette yapılacak başkan seçimlerini gözden geçirmek beni ve yazılarımı anlamaya yeterli olacaktır.
Peki benim güzel ülkemde durumlar nasıl? Saymaya başlasam bana verilen yazı haddi buna müsaade etmeyecektir. En başta seçmenin yani benim güzel milletimin düştüğü hata yol yapacağız, köprü yapacağız, tünel yapacağız vaatlerine inanmalarıdır. Seçilecek hükümet adayı bunları zaten yapmak zorunda aksi takdirde neden 550 kişi seçmek için milyonlar rey kullansın ki? Mamafi yoldan geçen herhangi birilerini de kolundan tutup meclise koyabilirler! Dış politikada şu şekilde değişiklik yapacağız diye beyanda bulunan bir parti görebilmek mümkün olmuş mudur? Pek tabi ki hayır. Dış politika önemli efendiler, seçim yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli husus budur…
Hani bir büyük Türkiye furyasıdır gidiyor ya, sorarım büyük olmak neyi gerektirir?
Daha 18 yaşındaki körpecik kızlarımızın bacılarımızın namusuna göz diken ve leke düşüren insanlık dışı varlıklara müsamaha göstermek mi?
Terör örgütü bağlantısını inkar etmeyen üstelik bununla da yetinmeyip örgüt taleplerini dillendiren parti mensuplarını mecliste tutmak mı?
Gayrı meşru olayların bütün dönemlerdekinden daha fazla olduğu bir ortam yaratmak mı?
Alın teri ile parasını kazanmaya çalışan masum saf Anadolu işçilerini ölüme terk etmek mi?
Zenginin mazlumun karşısında üstün olduğu bir hukuk sistemi ile yönetilmek mi?
Üniversite hayali ile büyütülen gençlerimizin eğitimi bittikten sonra yıllarca iş arayışına girdiği ancak halk deyimi ile Ankara’da dayısı olan kişilerin eğitimini bile tamamlamadan büyük mevki-makamlara kavuşmasını sağlayan sistemi ülkeme reva görmek midir?
Bu soruların cevabını aslında herkes biliyor ancak ne hazindir ki tedbir alınmıyor…
Hemen yanı başımızda Suriye’de bir satranç oynanıyor. Suriye’de şu an 20 den fazla devlet bulunuyor ve strateji oluşturuyor ve stratejilerini de ulusal güvenliklerini tehdit etmeyecek ve ulusal çıkarlarını koruyacak şekilde oluşturup uyguluyor. O asıl büyük olan devletler Şah çektim gördün mü? Derken bizim hükümet halen piyonları öne sürmekle ne kadar doğru bir dış politika uyguluyor? Evet 3.dünya savaşı yakın diyoruz. Bakın geçmişe 2 dünya savaşı üçüncü dünya ülkelerinin ya da bir terör grubunun neden olduğu bir savaş olmamıştır. O insan hakları ve demokrasinin savunucusu ve kurucusu olan ülkeler var ya onlar başlatmıştır. Daha bitmedi insanlık suçu sayılacak derecede olan o katliamları da o ülkeler tasarlamış ve uygulamıştır. Çok geriye gitmeden bakın Irak’a savaşı başlatan kim? Uygulayan kim? Bu durumun altında yatan asıl temel neden insan hakları ve demokrasinin savunucu ve koruyucularının sömürü politikası ve egemen güç olma arzularıdır.
3.dünya savaşı üçüncü dünya ülkesi sayılan Suriye’den bir terör grubu olan DAEŞ’in neden olduğu bir savaş olacaktır. Bu demektir ki, bu dünya savaşı diğer bütün savaşlardan farklı olacaktır hem zaman ve teknoloji bakımından hem de savaş stratejileri bakımından. Bu konjonktürde Türk hükümetinin geri dönüşü olmayan şu günlerde dış politikasını önemle belirleyip itina ile uygulaması şarttır. Madem ki bir büyüklükten bahsediliyor o zaman piyonları öne sürmeyi bırakıp Şah çektim gördün mü? Diyebilmeyi öğrenmeliyiz öncelikle. Bu dış politikanın önemini ve önceliğini siyasilere enjekte edebilecek yegane varlık seçmen yani benim masum ve zeki milletimdir.
Ey! Benim güzel milletim, Ey! Benim hakkın yenen, kafasını kaldırmasına müsaade edilmeyen, çeşitli oyunlarla kandırılıp küçük düşünmeye hatta düşünememeye alıştırılan MİLLETİM sıra sizde, siyasilerimize diplomatlarımıza ;
ŞAH ÇEKTİK GÖRDÜNÜZ MÜ? Deyin…
23.02.2016
TUNCAY GÜLÇİN