Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yürüten Mehmet Görmez 31 Temmuz'da emekliye ayrıldığını açıklamıştı. Görmez'in yerine Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş vekalet ediyordu.
Mehmet Görmez'in emekliye ayrılması akabinde yeni Diyanet İşleri Başkanı belli oldu;
Prof. Dr. Ali Erbaş.
Peki Ali Erbaş Kimdir?
1961 yılında Ordu’nun Kabadüz İlçesi Yeşilyurt Köyünde doğdu. İlkokulu Yeşilyurt Köyü İlkokulunda okudu. 1980’de Sakarya İmam-Hatip Lisesi’nden, 1984’de ise Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu.1982-1993 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Fatih Müftülüğüne bağlı çeşitli camilerde din görevlisi olarak vazife yaptı.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde 1987’de Tefsir Anabilim Dalında “Kur’an’daki Tekrarlar” isimli teziyle Yüksek Lisansını, 1993’te ise Dinler Tarihi Anabilim Dalında “İlâhî Dinlerde Melek İnancı” isimli teziyle doktorasını tamamladı
'Dinler' konusuna olan merakı dikkat çeken Erbaş, 1993 yılında Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı’na Yardımcı Doçent olarak atandı. 1994 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında Paris’te Centre George Pompidou ve Sorbonne Üniversitesi kütüphanelerinde Dinler Tarihi ve Din Bilimleri alanında araştırmalar yaptı.
Akademik kariyeri güçlü olan Ali Erbaş'ın yazımı konu alan kısmına gelelim.
Sakarya Üniversitesi'nde, 15 Temmuz Hain Darbe Girişiminde aktif rol oynayan ve hâlâ aranan Adil Öksüz ile aynı dönem akademisyen olarak görev yaptı.
Fethullah Gülen cemaati tarafından kurulan Kültürlerarası Dialog Platformunda bir dönem yönetim kurulu üyeliği görevi üstlendi.
Kültürlerarası Dialog Platformu (KADİP) o dönem cemaatin "dinlerarası diyalog" adı altında yürüttüğü faaliyetlerin en önemli araçlarından birisiydi.
Ayrıca Erbaş'ın FETÖ lideri Fethullah Gülen’in onursal başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Birliği’nin her yıl düzenlediği Abant Toplantıları’na da katılım gösterdiği belgelerle kanıtlanmış durumda.
Prof. Dr. Ali Erbaş'ın FETÖ bağlantısı sebebiyle kapatılan Kimse Yok Mu Derneği ile olan gönül birliği ise edindiğim bilgiler arasına dahil oldu.
Ali Erbaş'ın FETÖ Lideri Fetullah Gülen'in 1998'de Hristiyanların dini lideri Papa ile görüşmesinden sonra hız kazanan 'Dinler Arası Dialog' projesine verdiği desteği eleştirirken, o dönem bu vahim projeye hükümetin ve tüm devlet kurumlarının da destek verdiğini göz ardı edemeyiz.
Burada sorun Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın batı organizasyonu olan 'Ilımlı İslam' projesine verdiği destekten ziyade, böylesine bir geçmişi olan birine Diyanet İşleri Başkanlığı makamı verilmesidir.
Zira FETÖ'nün İslam'ı bitirme projesi olan 'Dinler Arası Dialog' projesine emekliye ayrılan Mehmet Görmez'de dolaylı destek veriyor, en azından İslam'ın içi oyulmaya çalışılırken görmezden geliyordu.
24-25 Kasım 2005 tarihlerinde Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ve Başkan Yardımcısı da Mehmet Görmez'in katıldığı Ankara'da Konrad Adenauer Vakfı'nın düzenlediği “Türkiye ve Avrupa’da Çok Dinli Yaşam” konulu bir sempozyum-çalıştayı yapıldı.
Burada sunulan bildiriler 2007 yılında “İslam ve Hristiyanlık - Dinler Arası Diyalog İçin Dinî İçerikler, Tasavvurlar ve Duyguların Karşılaştırılması” ismiyle yayımlandı.
İşte bu Dinler Arası Diyaloğun açılış konuşmasını yapan ve kitabın giriş bölümünü yazan kişi Mehmet Görmez idi.
Ayrıca Görmez, 2005 yılında “Türkiye ve Avrupa’da Çok Dinli Yaşam” konferansının açılışında şöyle konuşmuş: “Görmez, 2005 yılında “Türkiye ve Avrupa’da Çok Dinli Yaşam” konferansının açılışında "Eğer çok dinli yaşam ele alınacaksa, bütün dinlerin tecrübelerinden faydalanmak gerekir" diyerek niyetini ortaya koyuyor.
Mehmet Görmez'in 25.04.2013 tarihinde FETÖ lideri Fetullah Gülen'e sonu "sıhhat, âfiyet, uzun ömürler niyazıyla, selam, hürmet ve muhabbetlerimi takdim ederim." diyerek biten bir mektup gönderdiği de iddia ediliyor.
Burada sadece Mehmet Görmez'i ya da Ali Erbaş'ı suçlamıyorum. Eleştirimin asıl hedefi Diyanet İşleri Başkanlığı.
Eleştirimin en büyük kanıtlarından biri, Mehmet Nuri Yılmaz'ın başkanlığında Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulan 'Dinler Arası Dialog Dairesi'dir. Teşkilattaki FETÖ'cü yapılanmanın kurduğu daire Ak Parti iktidarı sonrası 'Dinler ve Kültüler Arası İlişkiler Başkanlığı' adını almış ve görev alanı genişletilmiştir.
Şimdilerde rafa kalkan dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve dönemin İspanya Başbakanı Zapetero'nun eşbaşkanlığını yaptığı 'Medeniyetler İttifakı' ise 'Dinler Arası Dialog' projesinin siyasi ayağı idi.
Şuan tek beklentim tüm bu yaşananlardan ders çıkartıp İslam'ı hedef alan 'Dinler Arası Dialog' safsatasından tam anlamıyla baz geçilmesidir.
Bu anlamda geçmişi çok da temiz olmayan Diyanet İşleri Başkanlığına, geçmişi temiz olmayan bir akademisyeni Başkan olarak atanması iyi haliyle fiyaskodur.
Böyle bir atama eleştirileri de beraberinde getirir. 15 Temmuz'u yaşatan sebepler gün gibi ortadayken devleti ve devletin kurumlarını şaibesiz yönetmek gerektiği inancındayım.
Vatandaşın devlet kurumlarına güveninin azaldığı bu ortamda 'dialogçu' bir akademisyeni Diyanet İşler Başkanlığına atamak vatandaşın bu kuruma olan güvenini iyice azaltacaktır.
İnşallah hissettiklerim yanlıştır. İnşallah tesbitlerim hatalıdır ve hükümet attığı her adımın doğruluğundan fazlasıyla emindir.
Yoksa nice 15 Temmuz'lar bizler için tesadüf olmaz.