Bundan 4 yıl önce idi. Recep Tayyip Erdoğan Kasım ayında Diyarbakır'da miting yapıyordu. Türk milleti için ilklerin yaşandığı bir gün oluyordu.
Sahnede Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Lideri Mesut Barzani, Kürtçü sanatçı Şiwan Perver bulunuyordu.
R. Tayyip Erdoğan "Molla Mustafa’nın oğlu değerli dostum Mesud Barzani’yi Diyarbakır’da misafir ediyorum. Babanız, amcalarınız gibi kardeşlerinizin toprağına ve onların ülkesine Türkiye Cumhuriyeti’ne, Diyarbakır şehrimize hoş geldiniz. Sizi, şahsınızda Kuzey Irak Kürdistan bölgesindeki değerli kardeşlerimizi muhabbetle selamlıyorum" diyerek Mesut Barzani'ye hoşgeldin diyordu.
Ahmet Kaya için "Ah o da burada olaydı" derken hüzünleniyordu.
"23 Nisan 1920 ruhuyla yeni bir Türkiye inşa ediyoruz. Yeni Türkiye’yi her etnik, her inanç unsuruyla, her mezheple inşa ediyoruz. 1920’de TBMM’de Kürt, Türk, Arap, Laz, Gürcü, Çerkes, Boşnak nasıl beraber olduysa, İstiklal Savaşı’nı birlikte verdilerse, Cumhuriyet’i nasıl birlikte kurdularsa yeni Türkiye’yi de o ruh, o öz ve kardeşlik ruhuyla ayağa kaldırıyoruz." derken çok kararlıydı Sayın Erdoğan.
Şivan Perver çıktı sahneye. "Bu topraklar ne devletler gördü. Şimdi yeni bir devir. O devir de dostluk, barış, demokrasi devridir. Demokrasi ihtiyacı var bu ülkenin. Dünyaya düşen her insanın özgürce yaşamı hakkı var. Siz emredin biz gelelim. Yeter ki dostluk kardeşlik barış eli her zaman birbirini tutsun.” dedi. R. Tayyip Erdoğan'a teşekkür etti.
Sonra İbrahim Tatlıses aldı mikrofonu. "Şöhrete de doyduk şana da. Bizim tek ihtiyacımız var barıştır. Eğer benim erkek çocuğum olursa adını barış koyacağım.” dedi.
Ardından Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses beraber "Megri Megri Daye Megri" isimli Kürtçe türküyü seslendirdiler.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan türküyü gözyaşlarıyla dinlediler.
Gözyaşları sel olup akarken Mesut Barzani başladı konuşmaya. "Bugünü oluşturma zamanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’ın Erbil’e gelişi ile ‘Artık Kürt halkının inkarı geride kaldı’ sözleri ile başlamıştır. Yeni bir tarih oluşturma zamanı gelmiştir. Artık birbirini kabul ederek kardeşçe yaşama zamanıdır. Kimse savaştan hayır görmedi. Biz Erdoğan’a çok teşekkür ediyoruz." dedi.
Ortam çok duygusaldı. "Yeni Türkiye" çözüm süreciyle şekilleniyordu. Şehit aileleri hariç herkes mutluydu.
Analar ağlamasındı, savaş olmasındı, yaşasın barış ve kardeşlikti.
Çok geçmeden hendekler kazılmaya, insanlar bombalarla parçalanmaya, devletin Sistemi bozulmaya, şehitler gelmeye, analar ağlamaya başlamıştı.
Sonra birşeyler oldu, herşey birkaç yılda değişti.
Eski dostlar düşman oldu. 'Megri Megri' ağlayanlar milliyetçi, 'Çözüm Süreci' diyenler devletçi oldu.
Erbil'de "Kürt halkının inkarı geride kaldı" diyen, Irak'ın kuzeyinde Kürt Devleti kurulmasını alkışlayan, Peşmerge'yi Türk ordusu eliyle eğiten, petrolünü satmasına aracı olan, Peşmerge şirketlerinin kurulmasına izin veren hükümetimiz yanıbaşında kurulacak ikinci İsrail'e karşı mücadele veriyordu.
Cumhurbaşkanı'nın bu haklı mücadelesine tüm Türkiye destek veriyor, ikinci bir İsrail olacak olan Kürdistan devletinin temellerinin atılmasına hiç kimse sessiz kalmıyordu.
"Tüm giriş çıkışlar kapatılır" "Bir gece ansızın geliriz" diyor, partili partisiz tüm Türkiye Cumhurbaşkanını alkışlıyordu.
Vatandaş Türk ordusunun Kerkük'e ayak basıp bu vahim olaya DUR diyeceği haberlerini beklerken güne zam haberleriyle uyandı.
Maliye Bakanı Musul ve Kerkük'e gitmeye hazırlanan Türk milletine adres olarak Vergi Dairesini gösteriyordu.
Devleti için savaşan Türk'ten, Devleti için çalışan Türk'e geçiş yapılırken Türk milleti acı çekmeye devam ediyordu.