Aralık 2015'de Suudi Arabistan'ın başını çektiği, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 34 ülkeyle birlikte 'Teröre karşı İslam ittifakı' oluşturuldu.
Oluşturulan ittifakın amacının "Mezhebi ya da adı ne olursa olsun tüm kötülüklerden İslam halkını korumak" olduğu belirtildi.
İttifakı oluşturan ülkeler arasında Şii ağırlığı ile bilinen İran, Irak ve Suriye yer almadı. İslam ülkeleri arasında önemli konuma sahip Endonezya'nın ise 35'inci üye ülke olarak birliğe katılmak için hazırlık yaptığı açıklandı.
Yıllardır birbirini kesen Müslümanlar sonunda ortak bir "İslam Ordusu" çıkarıyorlardı. Bu habere tüm Müslümanlar gibi biz de sevindik. Öyle ya, bir olacaktık, birlik olacaktık, İslam'ın kılıcı keskin olacaktı.
Her geçen gün sevindirici haberler geliyordu.
İslam İttifakında yıllardır Yahudi zulmü gören Filistin'in olduğunu öğreniyorduk. Kendi içerisinde dahi savaş halinde olan Yemen ve Libya gibi ülkelerin de ittifaka dahil olduğunu gördük.
Suudi Arabistan Savunma Bakanı ve İkinci Veliahtı Prens Muhammed bin Selman, "İslam ülkeleri terörle ferdi olarak savaşıyor, bu gücü birleştirerek tüm terör örgütleriyle daha etkili mücadele edeceğimize inanıyoruz. Mücadele sadece IŞİD ile değil, bütün terör örgütleri ile olacak." dedi.
Sayın Selman'a şükranlarımızı sunuyorduk. İslam'a karşı hareket eden tüm terör örgütlerine kan kusturacaktık.
İslam Birliği'nin Birleşmiş Milletler tüzüğüne uygun bir şekilde oluşturulacağını öğrenince biraz keyfiniz kaçmıştı ama olsundu, "İslam Ordusu" kurulmuştu ya gerisinin önemi yoktu.
İslam Ordusuna öncülük eden Osmanlı yıkılmış, hilafet kaldırılmış ve İslam Ordusu başsız kalmıştı. Bir "Diriliş" lazım geliyordu.
ABD, İsrail, NATO, Rusya gibi güçler Müslüman ülkeleri sömürüyorlardı.
Tabii ki bu fetret dönemi ancak Birleşmiş Milletler tüzüğüne uygun, Suudi Arabistan öncülüğünde toplanan bir "İslam Ordusu" ile son bulabilirdi.
Kadim medeniyetimiz için parlak bir gelecek gözüküyordu. Batı medeniyeti ve küresel düzen çökecek, "İslam Ordusu" muzaffer olacaktı.
2016'da, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 20 ülke ordusu ile ortak tatbikat yapıldı. Tatbikat alanının girişinde Tatbikat alanı girişinde asılı pankartta "Bu ordu ne diye sorarsanız, bu Muhammed'in ordusudur" yazıyordu. Çoğu ABD yapımı olan silah ve teçhizatlar ile donatılmış askerlerin üzerinde "Allah" ve "Hasbinallah" yazılı üniformalar bulunuyordu.
Karanlığın sonu, aydınlığın başı gözüküyordu...
Peki, Müslümanların büyük umudu, siyasal İslamcıların dilinden düşürmediği "İslam Ordusu" kurulduğundan bugüne yaklaşık bir buçuk yılda ne mi oldu?
Kuzey Kore 5.1 ölçekli deprem etkisi yapan bir "hidrojen bomba" denediğini duyurdu.
Sadece Suriye'de yüzlerce Müslüman çocuk öldürüldü.
Suudi Arabistan - İran gerilimi her geçen gün arttı.
Filistin'de Yahudi işgalcilerin yerleşimci sayısı 640.000'e ulaştı.
Yemen'de her beş kişiden biri "aşırı gıda eksikliği" yaşamaya devam etti.
Müslümanların ilk Kabe'si, Allah'ın ayetleriyle topraklarını mübarek kıldığı Mescid-i Aksa'da Yahudi Devleti tarafından iki kez cuma namazı kılınmasına izin verilmedi. Durumu protesto eden Müslümanlar öldürüldü.
Ortadoğu'da nüfuz ve yayılmacılık peşinde koşan İran'ın Müslüman ülkelerdeki mezhepçi politikaları daha da arttı.
ABD, "Büyük Kürdistan" kurma çalışmalarını hızlandırdı.
Suudi Arabistan, en büyük ikinci İslam düşmanı olan ABD ile 22 milyar dolarlık ortak silah anlaşması yaptı.
Irak'ta Işid'e karşı oluşturulan şii Haşti Şabi örgütü sünni Müslüman katliamlarına her gün bir yenisini ekledi.
Irak'ta Şiiler Mukteda El-Sadr öncülüğünde kuvvetlenmeye devam etti.
İngiltere, yüzlerce yıldır yaptığı gibi sessiz sedasız Ortadoğu'yu karıştırmaya devam etti.
Halep'te 300 bin kişi kuşatmada kaldı akabinde Rusya ve rejimin saldırıları sonucu binlerce Müslüman öldü.
2016 yılı boyunca İsrail hükümeti 2.884'ü çocuk 9.920 Filistinli Müslümanı tutukladı. Yargısız infaz edilen Filistinli Müslüman sayısı 100'ü geçti.
Peki tüm bunlar yaşanırken "İslam Ordusu" neredeydi?
"İslam Ordusu" kurulduktan sonra ne değişti?
İslam ülkeleri siyasi ve ekonomik operasyonlara mazur kalmaya, çocuklar yetim kalmaya, Müslümanlar ölmeye devam etti.
Müslüman ülkelere ordudan çok daha fazlası gerek. İlimden uzaklaşmış, bilgiye muhtaç, dini eğitimini nereye hizmet ettiği belirsiz şeyhlerden alan, gelenek ve göreneklerini terk etmiş, İslam ahlak ve faziletinden uzak, toplumsal birlikteliğini sağlayamamış ülkeler, emperyalizmin sermayesi olmaya devam edecektir.
İçerisinde Türkiye'den başka hiçbir Türk Devleti bulunmayan "İslam Ordusu" popülizmden daha fazlasını yapabilecek mi?
Göreceğiz...