Önce Referandumun Kendisini Tartışalım

Uğur BAYRAM

İlkokul ikiye giden kızım "baba evet mi vereceğiz hayır mı" dedi. Uzun süredir içimden geçen ve aklımı meşgul eden bir iddia bu diyalogla somut bir örnekle kendini kanıtlamış oldu;

Vatandaşı siyasetten uzak tutmak.

Evet siyasetin kaynağı insandır, insan olmazsa siyaset olmaz fakat siyasi güçlerin veya tarafların insanı bu denli siyasetin içine çekmesi insanın gündelik hayatını yaşamasına engel olacaktır. Zira insan beşer olarak hayatta kalma amacı güden sosyal bir varlıktır. Hayatta kalma amacı güden bu sosyal varlığın gündelik yaşantısında bu denli ideolojik siyasetin içine çekilmesi onun sosyal bir varlık olmasını engeller ve yaşam önceliğinin değişmesine sebep olur. Yazının başındaki örnekte verdiğim gibi vatandaşın siyasetin içine bu denli çekilmesi ilkokul ikinci sınıf öğrencisinin oyunlar oynayıp derslerini yaparak çocukluğunu yaşaması gerekirken aklının referandum ile meşgul olması sonucunu doğurur. 

İki komşu esnaf çaylarını içerken ticaret değil de siyaset konuşuyor ise, iki kadın pazarda karşılaştıklarında çocuklarından değil de oy verdikleri parti liderlerini yarıştırıyor ise, küçük çocuk akşam babasına ödevlerini değil de referandumu soruyor ise, iki arkadaş buluştuklarında eski anılarından değil de ideolojilerinden bahsetiyor ise, gazetelerin manşetleri ve geneli siyaset ile alakalı ise, tv ekranları siyaset ile ilgili programlar ile dolu ise toplum siyasetin içine fazlaca çekilmiş demektir. 

Bu yüzden vatandaş siyasetin içine gereğinden fazla dahil edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyetinin her vatandaşı, siyaset yapsınlar diye birilerine vekalet verip onları milletvekili sıfatı ile başkente göndermiyor mu? Bu yüzden siyaseti siyasiler yapsın, bırakalım insanlar hayatını yaşasın. 

 

Ben namazda rükuda dururken "acaba Başbakan bugün ne demiş muhalefet ne cevap vermiş" diye düşünüp namazımın heba olma ihtimalini düşünmek ya da iki yaşındaki kızıma referandumu anlatmaya çalışmayı istemiyorum. Ben aidiyetinden onur duyduğum Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının bana verdiği imkanlar dahilinde demokratik hakkımı kullanıp siyasilere vekaletimi verdikten sonra insan olarak dikkatimi aileme ve yaşadığım hayata vermek istiyorum. 

Bu başlık dahilinde bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Mahalli ve genel seçimler ile vatandaşı siyasete dahil etmekle kalmayıp üstüne bir de "referandum" ile toplumu siyasetin göbeğine yerleştiriyoruz. Ülke meseleleri ile alakalı önemli bir konuyu millete sormanın "demokratik bir hak" olduğunun farkındayım ancak gündelik hayatını yaşamakta maddi zorluklar çeken ve siyaset uğruna ayrışmaya uğramış bir toplumu daha da cepheleştirmenin olumsuz anlamda sosyolojik sorunlar doğuracağı kanaatindeyim. 

İstenilen "milletin fikri" ise millet zaten Meclis'e vekalet vermiştir. Bu sistemde Milletvekillerinin fikir beyanları milletin fikirleri sayılır. 

İnsan siyasetin merkezidir, insan olmazsa siyaset olmaz. Ancak insan, insan olarak kaldığı müddetçe siyasete katkı sağlayabilir. Bu sebeple vatandaşın siyasete daha az dahil edilip daha fazla sosyal hayatını yaşaması sağlanmalıdır. 

Siyaset ve demokrasi toplum refahını ancak bu şekilde yükseltebilir. 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.