Son zamanların en popüler hal kazanan Türkiye, Moskova ve Şam arasında yapılan görüşmelerdir. Bu ise Suriye halkı arasında bir tedirginlik ve gelecek korkusu yarattı. Toplum rejim ile barışma konusunda sıcak bakmadığını ve tartışmaya kapalı bir konu olduğunu biliyoruz. Bunun temel sebebi Esad Rejimi'nin Suriye halkı üzerinde uygulamış olduğu baskı,eziyet,tecrit ve diğer politikalardır. Özellikle Suriye Baharı veyahut devrimi sırasında canavarca öldürülen mazlum insanların hikayelerini gördüğümüzde bu olaya duygusal bir bakış açısıyla bakmamak mümkün olmamaktadır. Diğer taraftan Suriye Türkmenleri konusuna değindiğimizde soydaşlarımızın geleceği konusunda endişeye kapılmış durumundayım. Biliyoruz ki Suriye Türkmenleri devrim süreci içerisinde çoklu taraflardan ihanete uğramış ve çok sayıda kardeşlerimiz öldürülmüştür. Bu sadece Suriye Devrimi sırasında gelişen bir durumdan ibaret değil. Aksine Hafız Esad döneminden bu yana uygulanan türlü türlü politikaların devamıdır. Suriye Türkmenleri, Hama Katliamı'nda hedef alınan ve doğrudan en çok şehit edilen vatandaşlar arasındadır. Hama olayını bahane eden rejim, Türk'lere olan nefretini Türkmenler üzerinde göstermiştir. Bu sadece Hafız Esad dönümüne has olan birşey değildir. Oğul devrinde de devam etmiştir. Beşşar Esad döneminde yozlaştırma başta olmak üzere Suriye Türkmenleri üzerinde farklı boyut taşıyan politikalar uygulanmıştır. Son olarak Devrim sürecini avantaja çevirmek isteyen Esad rejimi Türkmenleri zalimce katletmiştir. Temel hak ve hürriyetlerinden yoksun bırakması yetmiyormuş gibi halkın ölüm fermanını okumuştur. Burada anlayacağımız temel şey '' Suriye Türkmenleri tekrar bu rejime iade edilmemesi gerektiğidir''.
Devrimden dolayı olumsuz etkiler ve ağır krizler geçiren Şam hükümeti varlığını korumak için uyuşturucu baronluğuna veya üretimine başvurmuştur. Dolayısıyla Şam ve Lazikiye başta olmak üzere nüfus çoğunluğu yandaş oluşturan bölgelerde bu uyuşturucu üretim merkezlerini kurmuştur. Suriye'nin uyuçturucu baronluğuna ise Beşşar Esad'ın kardeşi Mahir Esad getirildi. Suriye rejimi bu uyuşturucu satışlarıyla çürük hale gelen ekonomisini canlandırma derdinde olsada yakın zamanda Suriye Merkez Bankası iflas ettiğini ve memurlara 3 ay maaş ödeyemeyecekleri açıklamasını gördük. Ülkede üretilen uyuşturucuların aktarıldığı yer Köfrez Ülkeleridir. Geçen zamanlarda Suriye-Ürdün, Suriye-Lübnan ve Suriye-Irak sınır kapılarında çok sayıda uyuşturucu taşıyan tırlar yakalanmıştı. Bu sadece karayollar üzerinde yapılan birşey değildi. Yine geçen zamanda Akdeniz açıklarında Esad rejimine ait uyuşturucu taşıyan gemiler yakalanmıştı. Bu ise Esad Rejiminin Ortadoğu bölgesini bir tehlikeye sürdüğünü ve artık bölgenin temel sorunu haline geldiğidir. ''Esad Rejimine bir itibar kazandırmak bölgeye bu tür tehditleri arttırmaktır''. Diğer önemli konu ise İran ile rejim arasındaki ilişkilerin normal bir durum gibi algılanmasıdır. İran'ın Ortadoğu'da gerçekleştirmek istediği planları Suriye'de bunu başarmış durumunda. Suriye'yi askeri ve fikiri anlamda ele geçrien İran, ülkede halkı şiileştirme projelerini gerçekleştirmek için uğraş göstermektedir. Bu projenin bazı şehirlerde başarlı kılındığını gözlemliyor olmamız bizim açıdan tehlikeli bir durumdur. Bunun yanı sıra Türkmenler üzerinde uygulanan Araplaştırma politikaları da göz ardı etmemliyiz. ''Türkmen ehlimizin büyük çoğunluğu halen o safil rejim kontrolü altındadır''.
13.01.2023 tarihinde SMDK'nin Başkanı Salem Al-Meslet Halep-Azez bölgesinde halk tarafından protestor edilerek bölgeden kızgın bir tavır ile kovuldu. Bu durumun oluşmasına sebebiyet veren en temel şey SMDK'nın başındaki yöneticilerin seçilerek değil farz edilerek yönetime gelmesindendir. Yazılarımda hep bahsettiğim şey o halkı gerçek anlamda temsil edecek kişilerin yönetimde olmasıdır. Yani halkın bazı kişileri seçerek onlara onları temsil etme hakkını vermesidir. Tabii olarak bahsettiğim durumun olmaması ortaya böyle çirkin görüntürlerin çıkmasına sebep olmaktadır. Bu kişilerin Suriye Halkı arasında itibar kazanma konusunda zorluk çektiklerini çokça anlattığım konular arasındadır. Kaç kişilik bir gurptan oluşan SMDK müessesesi aralarında yetki devri yapmaktadır. Yani bu devrimi yönetim konusunda bir kabileyi yönetir gibi bunca süre yönetmiş oldukları bir gerçektir. Şatafat ve lüks içinde olan SMDK üyelerin halkın derdini ve isteklerini anlamakta zorlanmaktadırlar. Dolayısıyla 11 yıl gibi uzun bir süreç içinde halka elde tutulur bir şeyin sunulmaması halk arasında bu kuruma yönelik bir güvensizlik duyulmasına yol açmıştır. İnsan kendine bir sorar! Suriye Toplumundan şuana kadar kafi ve liyaketli bir siyasetçi doğmadı mı? Doğupta göz ardı mı edildi? Yoksa siyasi arenadan atıldı mı? Bu soruları sormamın temel sebebi benim kadar onlarda bu bilgiye sahiptirler. Devrimin temeli özgür iradeye dayanırken Baas fikri ile halkın tekrar karşılaşması bir şoka uğrattı. Ancak eğer bu halkın sivil yönetim konusunda fikir belirtme şansı olsaydı bugünlerde yaşanan olaylarla karşı karşıya kalınmazdı. Bu olay üzerinden türlü türlü amaçlar taşıyan insanların veya grubların sahiplenmesinden şaşmayınız çünkü her türlü hamleyi deneyecekler.
Çözüm yolları ise:
1- Halep ve İdlib şehrinin Türkiye idaresine bırakılması.
2- Suriye'nin kuzeyinde bulunan Hassakeh- Dier Azzor ve Al-Raqa bölgelerinin yönetimi Türkmenlere bırakılmasıdır. Bu bölgede Türkmenlerin bulunması Esad Rejiminden daha güvenlidir.
3- Bu şehirlerde ikamet edecek veya geri dönecek insanların uluslararası koruma altında olmalıdır.
4- Askerlik görevini yerine getirecek bireylerin aynı bölgede askerlik görevini icra etmesidir. Bu ise Esad rejiminin özgürleştirmiş bölgelerde kalkaşacağı herhangi bir iç hamleyi önleyecektir.
5- Cumhurbaşkanı seçiminin tekrar uluslararası kurumlar himayetinde güvenilir bir şekilde yapılmalıdır.
6- Devrim süreci içerisinde Esad ordusunda görev yapanlar askerlerin görevlerine son verilmelidir.
7- Meclisin feshedilmesi ve yeniden üyelerin seçilmelidir. Ancak bu sadece Bass partisi çatısı altında değil çoklu parti anlamında olmalıdır.