Sistem, yüzyıllar öncesinden bugüne insanlığa vurmuş olduğu darbelerle insanın hayatını belirli şeyler üzerine tabi tutmuştur. İnsan, sistemi kendi fikir gücü ile oluşturması yaşam süresince negatif etkilere maruz bırakmıştır. Refahı ararken dipte olmanın acısı neredeyse insanlığı lav etmiştir. Hayat yoksulluğu, düzen adaletsizliği gibi faktörlerin insandan var olması veya uygulanması ayrı bir boyut içerisindedir. Dünya acımasız ve kötü bir yer değildir. Bunu o hale getiren en önemli faktör insandır. Dünya sistemini güç kavramına dayandırarak adaletsizliğin oluşmasına, kötülüğün yayılmasına ve varlıkların yok edilmesine neden olmuştur. İğrenç amaçlar için dünyayı açlığa, soğuğa, yokluğa ve maddiyat kavramına dünya mahkum edildi. İnsanları huzurlu ve mutlu bir yaşama kavuşturmaktan daha çok bireyi, kine ve öfkeye itmiştir. Sistem öyle bir canavarlaşmış ki, toplumların insani ruhunu, duygusunu ve hissini kaybettirmiştir. Modernlik ve çağdaşlık adı altında bir çoğu toplumu yozlaştırmış, katletmiş ve zulüm etmiştir. İnsanlara, ihtilali doğal, dini gericilik, modayı ilerleme ve din seçme özgürlüklerine saldırmayı özgürlük olduğunu öğretti. İnsan, suskun kalır, izler acısıyla uzaklardan. Aynı zamanda bu yeryüzündeki her kirli ve bulanık işlerin arkasında duran insanın olması üzücüdür. İnsanlığı iki renge ayıran bir sistemin kölesi olmaktansa, isyan fikirleri ile karşı çıkmak onurlu bir ölümdür. Beşeriyet öyle bir noktaya geldi ki, işlevleri adalet önünde dökülmüş ve erimiştir. İnsanlık tarihi birçok kanlı olaylara tanıklık etmiştir. Bazı olayları doğal olarak oluştuğu görülsede sahih olmadığı, arka planda bireyler üzerinde projelerin gerçekleştiği ve hale gerçekleşiyor olmasını insanın görüyor olması üzücüdür. Toplumu belirli fikirlere bağlı kılıp düşüncesini zincirlerle bağlamak, hayatına kilit vurmak ve kontrollü bir yaşam sürdürmesini isteyen üstlerin var olduğu kanaatindeyim. Toplumların bağlı olduğu, savunduğu düşünce ve miraslara bağ koparması ileriye dönük bir milliyetsizleşme alametidir. İstedikleri tam da bu.
İnkılap; var olma ile yok olma arasındaki savaştır. Siyaset dökülmeyen savaşın kanıdır, savaş ise dökülen siyasetin kanıdır. Bizim ihtiyacımız ise siyasetsiz ve kansız bir inkılap gerçekleştirmektir. Onun için insanlığın bir inkılaba ihtiyaç duymaktadır. İnsani hislerin, birleştirici etkenlerin ve temel olanakları tekrardan insanın dairesine iade edecek bir devrime ihtiyaç duymaktadır. Dünya üzerinde gerçekleştirilmesi planlanan projeleri, bireylerin varlığını yok etmeye yönelik her kanlı planı, belirli amaçlar için beşeriyeti çıkmaz bir sokağa sokacak her hamleyi önlemektir aslında. Toplumların rahatça yaşayabileceği, huzurlu bir dünyayı kazandırmaktır. Adaleti yükseltecek, insanlar arasında yayılan kini ve nefreti yok edecek bir harekettir. Irkçılığı lav edecek, eşitliği sağlayacak ilkelerle şahlanan bir adımdır. Maddiyete ve bir kağıda kilitli olmaktan çıkarmaktır. Açıkçası dünya insanlığın yeniden doğmasına etki edecek bir inkılaba ihtiyaç duymaktadır''.
Vesim TOKATLI