DEVLET BAHÇELİ’Yİ ANLAMAK

Yiğit GÖKALP

15 Temmuz gecesi Türkiye, özellikle Ankara ve İstanbul, kâbus gibi bir gece yaşadı. Şerefli Türk askerinin üniformasını üzerine geçirmiş olan teröristler sivilleri tanklarla ezdiler, Gazi Meclisi, Polis Özel Harekât Dairesini, Emniyet Müdürlüğünü bombaladılar, yüzlerce can alıp, binlerce kişinin yaralanmasına sebebiyet verdiler.

15 Temmuz kalkışmasının aydınlatılmaya muhtaç henüz çok fazla karanlık noktası olsa da milletimizin ve devletimizin çok büyük bir badire atlattığı ortada. Bu cunta girişiminin amacının iç savaş çıkarmak olduğunu ve yoğun dış desteğe sahip olduğunu karanlık noktalar aydınlandıkça daha net olarak göreceğimiz anlaşılıyor. Allah bu millete bir daha böyle büyük bir ihanet yaşatmasın.

Öncelikle bir hakkı teslim etmek lazım. 15 Temmuz gecesi Ankara’da gerçekleşen ihanet ve iç savaş senaryosunu önleyenlerin başında, cuntacılarla canları pahasına çarpışarak ihanete geçit vermeyen ve birçoğu şahadet şerbeti içen şerefli Türk askerleri, subaylarıdır. Onlar engel olmasaydı ve TSK kurumsal olarak sahip çıksaydı, ne polis ne de tankın önüne kendini atan vatandaş bu girişime engel olabilirdi. Tankların, savaş uçak ve helikopterlerinin önünde sinek gibi ezilirdi herkes. Hele ki, cuntacı hainlerle kısmen de olsa başa çıkabilecek özel harekâtçıların Gölbaşı’ndaki kampüsünün helikopter ve uçaklardan atılan bombalarla yerle bir edilmesinden sonra…

Bu sözler kahramanca çarpışan polislerimizin ve vatandaşlarımızın hakkını yemek olarak algılanmasın lütfen. Şehit düşenleri minnetle anıyor, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Cunta girişiminin olduğu saatlerde Devlet Bahçeli dışında hiçbir siyasi lider Ankara’da değildi. Başbakan’a “Cunta girişimi kabul edilemez, milletimizin, devletimizin yanındayız, dik durun.” mesajı verdi. Verdiği bu mesajla hem siyasi irade kuvvet buldu, hem de ordudaki milliyetçi-ülkücü subayların cuntacıların karşısında yer almasının önünü açtı. Devlet Bahçeli’nin bu mesajından sonra Başbakan açıklama yaptı, daha sonra da Cumhurbaşkanı. Burada cunta girişiminin kabul edilemez olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin hakkını da teslim etmek herkese düşen bir borç.

Şimdi başka başka kahramanlar yaratılmaya çalışılsa ve olaylardan siyasi rant elde etmeye çalışanlar olsa da, cunta girişiminin başarısız olmasındaki temel kırılma noktası, başka hiçbir siyasi lider ortada yokken Devlet Bahçeli’nin Ankara’da partisinin genel merkezinden verdiği mesajdı. Devlet Bahçeli, jetlerin hareketliliğinden olayı süzerek, henüz yeni çıktığı genel merkeze geri dönmüş, Başbakan’a dik durun mesajı göndermiş, güvenli bir yere gidelim diyenlere “Türk Milletinin en güvenli karargâhındayız” yanıtını vermiş, “Gidin, Gazi Meclis’e sahip çıkın” talimatı vererek milletvekillerini de Meclis’e ilk gönderen siyasi lider olmuştu.

Şimdi birçok yazar-çizer Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz cunta girişiminin engellenmesindeki rolünü vicdani bir borç olarak dillendirse de bazıları bunun üstünü kapamaya çalışıyor.

Aslında, insanların, yazar, çizerlerin çoğu, Devlet Bahçeli’nin hep doğru noktada durma gayreti gösterdiğini hiç anlamadılar, anlamak istemediler.

Devlet Bahçeli devleti omuzluyordu her zaman ama kendisini anlama kapasitesine sahip olmayanlar ya da anlamak istemeyenler bu tutumu “yedek lastik”, “baston” olma gibi seviyesiz ve haksız isnatlarla yıpratmak için fırsat bildiler, AKP’yi omuzlamak olarak yansıttılar. Oysa Devlet Bahçeli’nin rahmetli Ecevit’e saygı göstermesini de başka bir grubun aşağılık ifadelerle, çirkin bir üslupla siyasi linçe çevirmeye çalıştığını unutuyorlardı. Ve oysa, devlet ile hükümet farklı kavramlardı bunu bilemediler. Ve oysa ülkücülük ve Devlet Bahçeli “Kahrolsun düzen, yaşasın Devlet!” diyen bir gelenekten geliyordu, bilemediler, anlamadılar…

2007 seçimlerinden sonra Meclis’e girerek, seçim öncesi 367 uydurmasıyla (Turgut Özal’ın Meclis tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesinde böyle bir oran aranmadığını, seçime 285 milletvekilinin katılıp 263 oyla seçildiğini unutmuşçasına) Türkiye’yi siyasi krize sokma çabalarını engellediği ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılmasını sağladığında da, MHP kendi adayına oy vermiş olmasına rağmen Devlet Bahçeli’yi AKP’nin bastonu olmakla suçladılar. Çünkü bu zihniyete göre kendi kullanamadıkları herkes başkalarının bastonuydu. Orada daha farklı bir kirli oyunun önlendiği ileriki yıllarda daha net anlaşılacaktır diye düşünüyorum.

2010 yılında yapılan Anayasa Referandumunda ise sırf “hayır” cephesinde olduğu için, 12 Eylül’den en çok zarar gören MHP olmasına rağmen darbeci ilan edilmişti. CHP de referandumda hayır dediği için MHP, CHP’nin ikizi olmakla suçlanmıştı. Oysaki 15 Temmuz ihaneti, işte bu Anayasa Referandumu ile Anayasa Mahkemesinin ve HSYK’nın ele geçirilmiş olmasının sonucuydu. O gün “mezardakilere oy kullandırmak”tan bahsedenler 15 Temmuz cunta girişiminin faili, MHP’yi darbeci ve CHP’nin ruh ikizi olarak suçlayanlar ise cuntacıların hedefi olmuştu.

2010 yılından sonra da Devlet Bahçeli, bugün FETÖ denen cemaate karşı açık tavır alan tek siyasi liderdi. Bu yüzden uğramadığı hakaret kalmadı. Kendi partisinin bazı mensuplarından bile cemaatin gücü nedeniyle bunlarla kavganın doğru olmadığı eleştirileri aldı. Yine de, bu iftiralara, hakaret ve eleştirilere kulak asmadı, bildiği yoldan dönmedi, dimdik durdu. MHP’nin de FETÖ konusunda en temiz siyasi yapı olarak kalmasını sağladı. Kaset komplolarına rağmen bunlarla pazarlığa girmedi, kimseye boyun eğmedi. Hükümeti de ta 2011 yılında bu yapı ile ilgili uyardı; “Adalet ve Kalkınma Partisi aklını başına alsın, okyanus ötesi bir hesaba kurban gitmesin!” notunu düştü tarihe.

Siz, AKP’nin bastonu olmakla suçlayanlar, bu cunta girişimi CHP iktidarı döneminde olsa, Devlet Bahçeli, yine milletinin ve devletinin yanında ve cuntanın karşısında yer almayacak mıydı sanıyorsunuz? Öyle ise çok yanılıyorsunuz, ya anlamayacak kadar gerçeklere sağır ya da art niyetlisiniz.

Umarım birçok ülkücü, muhalif de olsa, Devlet Bahçeli’nin kıymetini anlamaya başlar. Devlet Bahçeli’nin direnmesinin bir “genel başkanlık koltuğu meselesi” olmadığı da artık anlaşılır umarım. Birçok FETÖcünün uzun yıllardır Devlet Bahçeli’yi itibarsızlaştırmaya çalışmasından ve hatta bir internet fenomeni FETÖcü cuntacı subayın, cunta girişiminin olduğu gün, girişimden saatler önce, “Devlet Bahçeli’nin MHP ile ilişkisi 2 ay içerisinde kesilecek” mesajı atmasından cuntacıların en önde gelen hedeflerinden birinin Devlet Bahçeli ve MHP olduğunu anlamak çok da zor olmasa gerek.

Elbette Devlet Bahçeli de bir insandı, eksikleri, hataları olması onun da bizler gibi bir kul olduğunu gösteriyordu ancak bizler onun vatanseverliğinden, ülkücülüğünden hiç şüphe etmemiştik ve bu bizim için en önemli şeydi.

Eleştirilerin aksine elbette Devlet Bahçeli de MHP’nin iktidar olmasını istiyordu ancak devletin, milletin, vatanın menfaatlerini “iktidar olmak”tan çok daha önde tuttuğu için, biçilen her kalıba girmeyi reddediyor, ülkesi için toplumun büyük bölümü ve ülkücü camia tarafından dahi itibar cellâtlığına kurban edilmeyi göze alıyordu.

Bizler de iktidar istiyorduk ancak devletin bekasını her şeyin üstünde tuttuğumuz için, “ne olursa olsun iktidar” diyenlerin değil, “devlet ebed müddet” diyen “Devlet”in yanında saf tutuyorduk… “Sırtındaki hançerlere rağmen bir of bile demeyen” Devlet Bahçeli’yi anlamak için günlük siyasi çıkarlar çerçevesinde değil, “Devlet aklı” ile düşünmek gerekiyordu… Ve birilerinin karşısında olmak, karşısında olduklarınızın karşısındakilerin yanında olmak değildi…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.