İBLİS UŞAĞI HESAP VERECEK Mİ?

Yiğit GÖKALP

15 Temmuz ihanet girişiminden bu yana yaklaşık 3 ay geçti. On binlerce kişi kamudan ihraç edildi, on binlerce kişi ise açığa alındı, haklarındaki soruşturmalar devam ediyor. MHP lideri Devlet Bahçeli darbe girişiminin elebaşı olan “Yurtta Sulh Konseyi”nin kimlerden oluştuğunu sormaya devam ediyor. 4 Ekim 2016’daki Meclis Grubu toplantısında da bu konseyin kimlerden oluştuğunu ne zaman öğreneceğimizi sordu ve bunu bilmenin milletin hakkı olduğunu belirterek konuyu yakından takip ettiğini gösterdi.

Maalesef FETÖ soruşturmaları kapsamında hala üst düzey bürokratlar ve siyasetçiler ile ilgili dişe dokunur bir operasyon gerçekleştirilmiş değil. Çoğunluğu iktidardan olmak üzere yaklaşık 80 vekilin ve birkaç bakanın da Bylock kullandığı haberleri gündemden düşmese ve bu haberler yalanlanmasa da bu kişilere yönelik bir operasyon henüz ortada değil. Bu durum da bir yandan bu siyasilerin erken seçim yoluyla temizleneceği söylentilerinin gerçekliğine dair algıyı güçlendirirken, diğer yandan iktidarın FETÖ operasyonundaki samimiyetinin kamuoyu tarafından sorgulanmasına sebep oluyor.

Bununla beraber, darbe gecesinin konuşulmayan, belki de unutturulmaya çalışılan önemli ayrıntılarından biri de, biri boğazı kesildiği iddia edilen olmak üzere Boğaz Köprüsünde linç edilen askerler ya da askeri öğrenciler ile hayatını kaybetmiş bir askerin başında bozkurt işareti yaparak fotoğraf çektiren soysuz.

Hatırlanacağı üzere; 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından Mecliste yaptığı grup toplantısında Devlet Bahçeli bu konuyu gündeme getirmiş ve “Darbeci hainleri, rütbeli canileri dışarıda tutarak söylüyorum. Hiçbir şeyden haberi olmadan, kamuflaj giydirilip silah başı yaptırılan, tatbikat oluyor diye sokaklara çıkarılan suçsuz günahsız Mehmetçikler de dayaktan geçirilmişlerdir. Ordu-millet anlayış ve kaynaşmasına darbe inmiştir. Kardeş kardeşin boğazına sarılmıştır. Vakay-i Hayriye’den beri ilk defa asker linç edilmiştir. Teslim olan askerlere demir çubuk, kemer, kesici aletlerle saldırılmıştır. Kimin suçlu, kimin mazlum olduğu tespit edilmeden, Mehmetçiklerin yüzüstü yatırılışları, eller yukarıda teslim alınışları, yerlerde darp edilmeleri, çıplak halde kafalarına vura vura polis otolarına bindirilmeleri skandaldır, milli vicdana terstir. Doğru olup olmadığı henüz belli değilse de, bir askerin kafasının kesilmesi tarif ve izahı olmayan canavarlıktır. Her şey bir yana, hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşan iblis uşağı yaratık neredeyse bulunup darbecilerle birlikte cezalandırılmalı, bu şerefsiz doğduğuna pişman edilmelidir.” sözleri ile askerlere ve askeri öğrencilere linç girişiminde bulunan canilerin de darbecilerle beraber yargılanması gerektiğini yüksek sesle dile getirmiş ve bu çağrı kamuoyunda yankı bulmuştu. Ancak, aradan yaklaşık 3 ay geçmesine rağmen, ne Boğaziçi Köprüsünde askerleri linç edenlerin ne de hayatını kaybetmiş Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşan yaratığın yakalandığına dair bir haber görebildik.

Bununla beraber, son günlerde bazı internet sitelerinde ve sosyal medyada, Boğaziçi Köprüsünde linç edilen askeri öğrencilerden Murat Tekin’in ablasının röportajı geniş yer almaya başladı. Hava Harp Okulu ikinci sınıf öğrencisi olan Murat Tekin’in ablası Mehtap Tekin, olayları televizyondan duyduklarını, hatta 5 gece kendisinin de sokağa çıktığını, sınıf arkadaşı olan komşularının oğullarının tutuklandığını öğrendiklerinde Murat’ın da onunla birlikte tutuklanmış olabileceğini düşündüklerini, o yüzden anne babasının Murat’ın durumunu araştırmak üzere İstanbul’a gittiğini, ne hastanelerde ne de tutuklama listelerinde Murat’ın ismini bulamadıklarını, 10 gün boyunca kimseden bilgi alamadıklarını, kardeşinin sol el tırnağındaki işaretten dolayı her zaman “şehit olursam beni tırnağımdan tanırsınız dediğini”, 13. gün babası ve dayısının İstanbul’da Adli Tıpa gittiklerini, tanınmayacak halde olduğu için önce teşhis edemediklerini, sonra akıllarına Murat’ın tırnağının geldiğini ve tekrar Adli Tıpa döndüklerini ve Murat’ı tırnağından teşhis ettiklerini anlatmaktadır.

Murat’ın ablası Mehtap Tekin, o gece Murat’ın Yalova’da eğitimde olduğunu, kardeşinin de dâhil olduğu öğrenci grubunun köprüde canlı bombalar olduğu söylenerek komutanları tarafından köprüye götürüldüklerini, köprüye geldiklerinde halkın Murat’ın da içinde olduğu otobüsü yakmaya çalıştığını, birisinin “yapmayın, onlar öğrenci” diye seslendiğini, olaylara şahit olan arkadaşı da Murat’ın “Ben öğrenciyim, ben bir şey yapmayacağım. Haberim bile yok.” diye bağırdığını, o anda kalabalıktan birinin gelip Murat’ın kalbinin üstüne tekme attığını, Murat’ın yere düşmesinin ardından bıçaklarla saldırıldığını, kardeşinin durumunu morgda gördüğünü ve boğazının kesildiğini, otopsi raporunun da bunu doğruladığını belirtiyor. Kardeşinin arkadaşlarının darbe olduğunu anlayınca polise teslim olduklarını, Murat’ın da teslim olmak isterken kalabalığın arasında kaldığını ve polis arabasına yetişemediğini ve orada linç edildiğini ifade ediyor. Kardeşinin naaşını teslim aldıktan sonra İzmir’e özel uçakla getirmek zorunda kaldıklarını, İzmir’de sela dahi verilmediğini, Murat’ın cenazesini kendi imkânlarıyla usulüne uygun olarak kaldırdıklarını söylüyor. 21 yaşındaki Murat Tekin’in otopsi raporunda “Vücudunda yaygın künt travmatik lezyonlar ile kesici delici alet yaralanmasından saptanan kişinin ölümünün boyun baskısı ve ağız burun kapanmasına bağlı mekanik asfiksi” sonucu meydana geldiğinin tespit edildiğini anlatıyor.

Yukarıda, otopsi raporundan alındığı söylenen cümleden boğazının kesilerek öldürüldüğünü anlamak mümkün görünmese de, Murat’ın linçe uğradığı ve boğularak öldürüldüğü anlaşılıyor. Murat’ın ablasının anlattıklarının tamamı doğru mudur bilemeyiz ancak anlatılanların doğru olup olmadığını da, suçsuz yere linç edilen asker veya askeri öğrenci olup olmadığını da ortaya koyacak olan iktidar ve yargıdır. Suçsuz yere bir fiske yemiş asker/askeri öğrenci bile olsa bunu yapan(lar)ı yargı önüne çıkarmak devletin görevidir. Zira devlet demek hukuk demektir, hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde gerçek anlamda devletin varlığından da söz etmek mümkün değildir.

Darbeci hainlere engel olmak için sokağa çıkmak, tankların önüne yatmak, mücadele vermek takdire şayandır elbette. Ancak bu, hiç kimseye hukuk dışına çıkarak, hiçbir şeyden haberi olmayan suçsuz, günahsız ana kuzusu askerleri veya askeri öğrencileri linç etme, darp etme hakkı vermez, veremez.

Yenikapı ruhundan dem vurmak kolaydır, önemli olan bu ruha sadık kalmak, toplumun tüm kesimlerinin vicdanını tatmin edecek şekilde gerçekleri ortaya çıkarmak, suçsuz, günahsız askerlerimizi linç edenlerin de darbeci hainlerle birlikte adalet önünde hesap vermelerini sağlamaktır.

Bylock kullanıcılarını tespit edebilen istihbaratın, eldeki fotoğraf ve videolara rağmen olaylara karışan insanları tespit edememesi insanların akıllarında, bu canilerin korunduğuna ilişkin soru işaretlerine sebep olacak ve FETÖ ile mücadelede iktidara olan kamuoyu desteğini azaltacaktır.

Tüm kurumlarıyla devletimiz, her yerde görüntüleri çarşaf çarşaf yayınlanan askerleri linç edenlerin ve hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşan iblis uşağı yaratığın kimler olduğunu tespit etmekten ve bunların adalet önünde hesap vermesini sağlamaktan aciz midir? 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.