Türkiye günlerdir HDP’li vekillere yapılan operasyonları konuşuyor. Bir süre önce bazı isimlerin dokunulmazlıkları kaldırılmış ve Türk adaletine hiç gocunmadan ifade vermeye giden ilk kişi de MHP lideri Devlet Bahçeli olmuştu.
O günden bu yana PKK’nın Meclisteki kravatlı temsilcileri olan HDP’li vekillerin ne zaman hâkim önüne çıkacağı sorusunu soruyor ve bekliyorduk. HDP’li vekiller çağrıldıklarında mahkemeye gitmedikleri gibi, Türk devleti ve yargısını aşağılayan ve alaya alan ifadeler kullanabilme cüretini göstermişti. Sonuç olarak birkaç gün önce birçok HDP’li vekil gözaltına alındı ve birçoğu tutuklanırken bazısı serbest bırakıldı. Kimi tutuklanırken kiminin hangi gerekçe ve kriterlerle serbest bırakıldığına ilişkin tatmin edici bir açıklamaya da rastlayamadık. Bazı çevrelerce bu tutuklamaların anayasaya aykırı olduğu dile getirilse de bu hukukçuların alanına giren bir konu olduğu için yorum yapmanın çok anlamı yok. Ancak, tutuklanan kişiler milletin vicdanında zaten PKK’nın temsilcisi teröristler olarak görüldüğünden kamuoyunun genelinin tutuklamalardan büyük memnuniyet duyduğu da bir gerçek. Diğer yandan, bazılarının endişe ettiği gibi, bu tutuklanan kişilerin vekilliklerinin düşürülmesi halinde yapılması gerekecek ara seçimle AKP bu durumu başkanlık sistemi için gerekli milletvekili sayısını tamamlamak üzere mi kullanacak, bunu hep birlikte göreceğiz.
Aslında şu anda yapılanlar çok önceden yapılması gerekenlerdi. Hiçbir hukuk devletinde bir terör örgütünün temsilcisi gibi hareket eden kişiler milletvekilliği yapamaz ve milletvekilliği bu kişilerin yargılanmasının önünde bir zırh işlevi göremez. Gelin görün ki, kamuoyu algısını yönetmek amacıyla ismine çözüm süreci, demokratik açılım ve hatta milli birlik ve kardeşlik projesi denen süreçte iktidar tarafından hem terör örgütünün Güneydoğu Anadolu Bölgesinde hâkimiyet kurmasına hem de bu terör örgütünün siyasi uzantısı olan HDP’nin büyümesine izin verilmişti. Bizim gibi süreci çözüm değil çözülme olarak isimlendirenler ise morg bekçisi, kafatasçı, kandan beslenen, kan emici olmakla suçlanmıştı. Şimdi ise iktidar ve destekçileri, çözüm süreci bir başka hükümet döneminde uygulanmış gibi o süreci eleştiriyor, hem de o süreçte bizim kullandığımız dille, jargonla…
Bir yanlıştan dönülmüş olması bizleri sevindirse de ve bugün yapılan terörle mücadeleyi desteklesek de yapılan yanlışları da, yapanları da unutmuş ya da unutacak değiliz. İktidarın biraz yüzü varsa, kendi yaptıklarından dolayı ülkenin heba olan yıllarını ve verilen şehitlerin acısını düşünür, bugün yaptıklarından dolayı da teşekkür beklemez. Biraz da aklı varsa, muhalefeti dinler ve özellikle Devlet Bahçeli’nin her söylediğini kulağına küpe yapar. Bundan böyle aldandık, kandırıldık diyenler tarafından yönetilme lüksü yok bu memleketin.
Bu noktada iktidarın samimiyetine inanmamız için başka şeylerin de yapılması lazım gelmektedir. Mademki artık PKK ile ilişkisi olanlar, destekleyenler yargı önünde hesap verecektir, mademki bazı CHP’li isimler için de soruşturmalar gündemdedir, o zaman “PKK bir terör örgütü değildir, kendi topraklarında siyasi bir proje yürütmektedir.” diyen AKP Mardin milletvekili Orhan Miroğlu ile PKK/YPG’lilerin cenazelerine katılan ve bunu hiç çekinmeden savunan AKP Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu gibi isimlerin de dokunulmazlığı kaldırılacak ve bu kişiler de adalete teslim edilecek midir?
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP için “Bu ülkede vatana ihanet edenlerin, bu ülkede terör estirenlerin avukatlığına soyunanlar bunun bedelini ödemek durumundadır. Hesabını vermek durumundadır.” ifadesini kullandı. Peki, o zaman 40 bin kişinin katili Apo itine güzellemeler yapanlar, bu itin itibarını ülkenin itibarından daha fazla önemseyenler ve mektuplarını meydanlarda okutanlar, devletin resmi televizyonunu dahi Kandil’e gönderenler de hesap verecek midir?
Mesela, ByLock kullanan vekiller ve bakanların kimler olduğu açıklanacak ve bu kişilerin de dokunulmazlıkları kaldırılacak mıdır? Yoksa FETÖcü vekiller yeni bir seçime kadar hükümet düşer endişesi ile korunacak mıdır? Ya da son zamanlarda çokça iddia edildiği gibi başkanlık sistemine ilişkin anayasa değişikliği konusunda evet oyu vermeleri için FETÖcü vekillerle pazarlık yapılmakta mıdır?
Ve PKK’dan çok daha tehlikeli olduğu söylenen FETÖ’nün darbe girişimi başarılı olsaydı bu memleketi kimlerin yönetiyor olacağına ilişkin bilgi ve belgeler açıklanacak mıdır? Yurtta Sulh Konseyinin kimlerden müteşekkil olduğunu bu millet öğrenebilecek midir?
Hiçbir kimse, zümre, siyasi grubun ikbali devletin bekası ve ülke menfaatlerinden önemli değildir. Bu çok zorlu dönemde herkesin bu bilinçle hareket etmesi olmazsa olmazdır.