PKK ve FETÖ gerçeğiyle yüzleşen AKP'liler aslında neyin ne olduğunu kısmen yeni anlıyorlar. Yeni anlamayı da kendilerine yediremediklerinden dolayı, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası "FETÖ'nün tek sızamadığı parti AKP'dir.", "FETÖ ile ilk mücadeleyi AKP başlatmıştır" gibi gerçekten espri dozajı yüksek cümleler kuruyorlar. Oysa "FETÖ'nün siyasi karargâhı neresi?" diye kime sorarsanız sorun direkt AKP'yi gösterir. Bu cümleleri AKP ezilsin, AKP rezil olsun diye kurmuyorum. Hala hatalarından ders çıkarmadıklarını anladığım için tekrar tekrar hatırlatıyorum.
AKP'nin bu cümleleri ışığında, FETÖ mücadelesine bakınca Nasrettin Hoca'nın şu fıkrası aklıma geldi.
Hoca evin içinde bir yüzük kaybetmiş, bulamamış. Çıkmış kapısı önünde ararken, komşusu sorup içeride yüzük kaybettiğini anlayınca:
-O zaman içeride arasana deyince hoca:
-İçerisi pek karanlık da onun için burada arıyorum, demiş!
***
"FETÖ'nün tek sızamadığı parti AKP'dir." diye olaya başlangıç yapılırsa zaten bu mücadelenin sağlıklı yürümediği ve yürümeyeceği anlaşılır. Bu propaganda gerçeği yansıtmadığı gibi, FETÖ mücadelesini sekteye uğratmaktan başkada hiçbir atmosfer oluşturmaz. Bunca yaşanan ve yaşanmışlık varken, AKP bu anlamsız, basit ve tirajı-komik propagandalardan vazgeçmeli ve Türkiye gerçeğine dönmelidir.
Geçtiğimiz hafta Başbakan Binali Yıldırım'ın "ByLock'a bile montaj yapmışlar. Gözlerine kestirdikleri bazı isimleri ByLock kullanıyor gibi gösterdiklerini biliyoruz" şeklindeki açıklamasını çok tehlikeli, çok şüpheli bulduğumu ifade etmiştim.
Geçtiğimiz günlerde de bizi şüphelerimizde haklı çıkaracak "Hiçbir milletvekilimiz, bakanımız ne ByLock'ta var, ne terörün içinde var, ne FETÖ'nün içinde var" açıklamasını yaptı.
Şüphemiz "AKP'de korunmaya çalışılan FETÖ bağlantısı olanlar mı var?" şeklinde bir düşünceydi.
Ve "Birilerine ByLock montajlanmış ve ByLock kullanıyor gibi gösterilmiş" dendiğinde, gerçek suçlularında bu savunmaya gireceği tehlikesinden bahsetmiştim.
AKP'li bakanların, milletvekillerinin belki de şuan cezaevinde yatan kişilerden bile daha çok Fethullah Gülen övgüsü ve FETÖ'ye hizmeti ortada iken, AKP'yi sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermek gerçekten adaletsiz bir tutumdur. AKP'li milletvekillerinin Pensilvanya 'da Fethullah Gülen'in yanında boncuk tanesi gibi dizilişleri manşetleri süslemişken, onları yok mu sayacağız?
Eğer AKP'de FETÖ'cü yoksa Türkiye'de gerçekten hiç FETÖ'cü olmamış demektir.
AKP, birilerini korumayı bırakmalı ve 15 Temmuz darbe girişimine destek veren siyasi ayağı hangi partide varsa ortaya çıkarmalıdır. Hiçbir darbe girişimi siyasi ayağı olmadan gerçekleşmesi mümkün değildir.
Unutmayınız ki "Bu ayağın sivil ayağı vardır, içeride sivil ayağı vardır, dışarıda sivil ayağı vardır, yargı ayağı vardır, emniyet ayağı vardır, bunlar çıkartılıyor. Siyaset ayağı da vardır, olmaması mümkün mü? Türkiye'de hangi darbede siyaset ayağı yoktu?" sözlerinin sahibi Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'tur.
Hal böyleyken, niçin siyasi ayağına ısrarla dokunulmamaktadır?
Başbakan Binali Yıldırım'ın ByLock üzerinden AKP'li bakan ve milletvekillerini korumaya alması da hala kuşkuludur.
Kimse kimseyi korumadan, hangi partide ByLock kullanan varsa açıklanmalı ve tartışmalar, şüpheler, kuşkular bitirilmelidir. AKP'de Nasrettin Hoca misali yüzüğünü biraz da içeride aramalıdır.