Türkiye’de “kaynağımdan aldığım bilgiye göre” diye fitne, iftira üreten üç sözde gazeteci var. Bunlar Rahmi Turan, Sebahattin Önkibar, Ahmet Takan… Bunların yazdığı bir yazının, konuştuğu bir sözün peşinden gitmek zaman kaybından başka bir şey değildir. Bunların “kaynağımdan aldığım bilgiye göre” diye yazdıkları bir tane konunun doğru çıktığı görülmemiştir. Bunlar ruhsal problemleri olan kişilerdir. Genelde ‘hayal dünyalarını’ kaynaklara dayandırarak köşelerine taşıyorlar.
Bu “kaynakçı tarikatının” mensuplarından biri olan Rahmi Turan yazdığı böyle bir yazıyla CHP’nin içini karıştırdı ve CHP’yi iyice rezil etmeyi başardı.
Bir CHP’li, değişik plakalı bir araçla Külliye’ye girmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşüp başka bir plakalı araçla Külliye’den ayrılmış. Cumhurbaşkanı Erdoğan görüştüğü o CHP’liye “Türkiye'nin güvenliği için senin CHP Genel Başkanı olman gerekir.” demiş… O CHP’li “Engellerim var” demiş. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun üzerine “Düşün, karar ver. Memleketin iyiliği için bu gerekli. Ben de yardımcı olurum!” demiş…
Rahmi Turan’ın yazısındaki iddia bu şekildeydi.
Bu iddia gerçekten Türkiye’nin tüm gündemlerinin önüne geçti. Gazete manşetleri, televizyondaki tartışma programları bu iddiayla şekillendi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Doğrudur” diyerek Rahmi Turan’ın iddiasını destekledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Güya ben Külliye'de bir CHP'li ile görüşmüşüm. Arkadaşlarım gerekli cevabı verdiler. Bunu haber yapan gazeteci kayıp. Bay Kemal senin hayatın yalan. Eğer yiğitsen ben cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum, sen genel başkanlığını ortaya koyabiliyor musun? İspat edemiyorsan çek git. Bu kadar iddialı söylüyorum. Bizim hayatımıza yalan girmedi ama bunların hayatı yalan" açıklamaları üzerine konu daha çok alevlendi. Herkes bu konu üzerine gitmeye başladı.
Tedavi için Londra’da olduğunu söyleyen Rahmi Turan oluşan baskı atmosferinden dolayı o iddiasına konu ettiği CHP’li ismi açıklamak zorunda kaldı. İddiasına göre o isim Muharrem İnce imiş…
Rahmi Turan “kaynağımdan aldığım bilgiye göre” diyerek Muharrem İnce’nin ismini açıkladı açıklamasına ama hiçbir dayanağı, belgesi olmadığı için sadece kendi peşine takılan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve kendisini rezil etti.
Rahmi Turan öyle rezil oldu ki “Dedikleri doğrudur iki tarafa da inanırım. Muharrem İnce de doğrudur Sayın Cumhurbaşkanı da doğrudur. O zaman bu benim verdiği haber yanlıştır. Tamam sizden özür diliyorum. Ben yanıldım, ben hata yaptım. Ne dememi istiyorsunuz Allah aşkına! Zamanı gelince düşünülür o da! Bu ortamda değil. Zamanı geldiğinde düşünülür." cümlelerini kurmak zorunda kaldı.
Öyle bir baskı yaşıyordu ki, “kaynağımı asla açıklamam” diye direnirken bir baktık Talat Atilla ismini de “kaynağım o” diyerek açıkladı. Rahmi Turan’ın üzerine az daha gitseniz hayatı boyunca gizlediği ne varsa açıklayacak duruma gelmiştir.
Rahmi Turan’ın sözde gazetecilik hayatı hep böyle dedikodu, asparagas ve iftira haberleriyle geçmiştir.
Bunlardan en meşhuru “Sakallı Bebek” manşetidir. 1987 yılında TAN gazetesi manşetinden, Cerrahpaşa Hastanesi'nde sakallı bir bebeğin doğduğunu ve bebeğin konuşmaya başlayarak "Bayram'ın 2. gününde kıyamet kopacak" dediğini okuyucularına aktarmıştı. O yıllarda da Türkiye’yi “Sakallı Bebek” haberi peşinden koşturmuştu. Bu konuda bugüne kadar susan Rahmi Turan ne olduysa şimdi inkâr etmeye kalkıyor. Bu haberin nasıl üretildiğine dair şahitlerin anlatımı bile var.
Rahmi Turan’ın adının karıştığı en iğrenç haber ise 1970'lerde Günaydın gazetesinin yayın yönetmeni olduğu sırada Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Demirel’e "ayakkabıcısı ile ilişkisi olduğu" iftirasını atmak olduğunu geçtiğimiz günlerde haber yaptılar.
Bu Rahmi Turan’ın MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli hakkında da "Peki, akşama kadar bürosunda açık olan televizyonda neler seyrediyor? Onu da öğrendik… Televizyonlardaki evlilik programlarını izliyormuş! Çok ilgileniyormuş bunlarla… Hem de hayranlık derecesinde!" iftirası vardır. Bu iftirasına 2016 yılında “KALEM RAHMİNE İFTİRAYI, YALANI SIĞDIRAN RAHMİ TURAN'IN EDEPSİZLİĞİ!” başlıklı yazımla cevap vermiştim. Rahmi Turan’ın yalanları, iftiraları hakkında yaklaşık on tane yazım vardır.
Yani demem o ki, Rahmi Turan’ın ipiyle kuyuya inenin akıbeti aynı Kemal Kılıçdaroğlu gibi rezil olmak olur.
Rahmi Turan CHP’li görünse de tezgâhçıdır, gazcıdır.
Mesela CHP ve MHP’yi bölmeye çalışan hayalini de şu şekilde kaleme almıştı:
“Yeni bir partide, başı çekecek lider çok önemlidir.
Bu lider kim olabilir?
İşte adını söylüyorum:
Bence bu lider Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu olmalı.
Henüz 40'lı yaşlarda, siyaseten hiç kirlenmemiş, pırıl pırıl bir isim…
Metin Feyzioğlu'na sesleniyorum: Ey Metin Bey! Daha ne duruyorsun? Bir parti kur! Başına geç!
Göreceksin ki, o partinin peşine milyonlar takılacak. Ben, kendi hesabıma böyle Atatürkçü, laik cumhuriyet yanlısı, vatansever bir partiyi hiçbir çıkar beklemeden, sonuna kadar destekleyeceğimi ilan ediyorum. “
Ve asıl hedef cümlesi de "Bu yeni partiye gönüllü olarak koşacak birçok CHP ve MHP milletvekili olacaktır. " şeklinde olmuştu.
Bir zamanlar da “Çok kişi hâlâ tereddütle bakıyor, Türkiye Değişim Hareketi'ni başlatan Mustafa Sarıgül'ün meydanlarda büyük kalabalıklar topladığına inanmıyor. Cumartesi günü, Türkiye'nin öbür ucundaki Bingöl'deydim. Şu anda yazdıklarım, gördüklerimden azdır. Hepsini anlatmam mümkün değil, çünkü yerim yetmez. Bingöl'deki Sarıgül mitinginde insanların yaşadığı coşku anlatılır gibi değil... Ben, çok sayıda siyasi miting izledim. Şunu itiraf edeyim ki, henüz resmen kurulmamış bir partinin liderine böyle bir ilgi beklemiyordum.” (19 Nisan 2010) cümleleriyle Mustafa Sarıgül’e gaz veriyordu.
Rahmi Turan’ın peşine takılan Kemal Kılıçdaroğlu’nun geldiği nokta hazin bir sondur. Rahmi Turan yazarlıkta, Kemal Kılıçdaroğlu’da siyasette finalini yapmıştır.
Rahmi Turan, Kemal Kılıçdaroğlu, Talat Atilla arasında şekillenen senaryoda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından çıkmış gibi kullanılan “Türkiye'nin güvenliği için senin CHP Genel Başkanı olman gerekir.” cümlesini aslında Kemal Kılıçdaroğlu’nun ters okumayla Türkiye’nin güvenliği için bir tehdit olduğunu da söylüyorlar. Bunu da kendi senaryoları içinde, kendileri ifade ediyor.
Gerçeği de zaten öyledir. Bu yüzden MHP Lideri Devlet Bahçeli de geçtiğimiz günlerde “CHP Genel Başkanı milli güvenliğe tehdit bir duruma gelmiştir. Türkiye'de can ve mal güvenliği olmadığını hezeyanla ifade ederek nasıl bir çukurun içine düştüğünü ispatlamıştır. Kılıçdaroğlu yoldan çıkmış, Türkiye'yi uçuruma itmek için pusuya yatmıştır" açıklamasını bir kez daha tekrarlamıştır. Çünkü CHP terör örgütlerinin yuvası haline gelmiştir. Türkiye’yi ilgilendiren tüm milli konularda düşmanın safından seslenmektedir. CHP içinde yaşanan bu son olaylar CHP’yi yeniden curcuna ve kaos partisi haline getirecektir. Kemal Kılıçdaroğlu artık CHP’yi yönetemeyecek bir haldedir.