Hiç duydunuz mu bilmiyorum ama Türkiye'de "Cenaze Ağlama Derneği" diye bir dernek vardı. Bu derneğin bir de eğer değişmediyse fıkra anlatma konusunda meşhur Oflu Ali lakabı olan Ali Öztürk isminde yönetim kurulu başkanı vardı. Bu Ali Öztürk'ün 2006 yılında Milliyet Gazetesi'nde bir röportajı da var. Oflu Ali, o röportajında "Cenaze Ağlama Derneğini" nasıl ve niçin kurduğunu şu sözlerle anlatıyordu.
"1994'te Selimiye'de caminin kapısından geçerken bir baktım adamın biri tabutun başında ağlıyor. Ama ne ağlamak. Tabutu parçalayacak. "Başın sağ olsun. Ölüye yazık olur. Böyle ağlama" dedim. Demesin mi bana "Ben tanımıyorum. Parayla ağlıyorum" diye. "Yarısını ver, ben de ağlayayım" dedim. 1995'te derneği kurdum. Ekibim 300 kişilik. Hep para kazanmış, cebinde akrep olan pintiler var, servet bırakmış. Hanım da makyajı bozulmasın diye arıyor, "Ali bey, kocam evde, ağlayabilir misiniz?" diye soruyor. Ekibi yolluyorum. Camları açıyorlar. Çatıya bile çıkan oluyor. Bir saat evde, bir saat de caminin kapısında ağlıyorlar. Mahalledeki insanlar da "Ne iyi adammış, kıymetini bilemedik" diyor. Bir kişinin bir saat ağlaması 300 milyon. Toplam 16 milyar alıyoruz. Fatura da kesmiyoruz çünkü ölüye vergi iadesi yok."
***
Bu bilgiyi daha önce AKP'lilerin çeşitli olaylar karşısında sahte ağlamaları ve istismarları karşısında tarif yapmak için kullanmıştım. Geçtiğimiz haftada bir manzarayı daha izleyince yine direkt bu "Cenaze Ağlama Derneği" aklıma geldi.
O manzarada, Midyat'ta şehit olan polis Nefise Özsoy'un Edirne'deki cenaze törenine katılan Meral Akşener'in şehit babasına sarılma manzarasıydı. Sarılma anında o kadar rol vardı ki, inanın bunun tarifi bile imkânsızdır… Şehit babasına sarılmalar, onu tutarak sağa- sola doğru yalpalanmalar, yapmacık olduğu kadar, bi o kadarda her yönüyle tiyatro barındırıyordu. Çünkü birde bu şehidimiz ve yine polis olan eşi Cumhur Özsoy Meral Akşener ile daha önce yaşadığı başka bir olay daha vardı. Bu bilgiyi okuyunca niçin rol ve tiyatro olduğunu çok net anlayacaksınız.
Şehit Nefise Özsoy'un yine kendisi gibi polis olan eşi Cumhur Özsoy 8 Ağustos 2015 tarihinde Mardin - Midyatta gerçekleşen terör saldırısı sonrası yaralanır. Ağır yaralanan Cumhur Özsoy ilk müdahalesinin ardından daha önce görev yaptığı İstanbul Bezmialem Hastanesine kaldırılır. Burada tedavisi devam ederken, İstanbul' da görev yaptığı dönemde tanıştığı Ülküdaşlarımız ziyaretine giderler. Yaralı polisimize hastanede eşi Nefise Özsoy refakat etmektedir. Bu sayede Nefise Özsoy'la da tanışan ve onu çok seven Ülküdaşlarımız aileye moral olması için MHP İstanbul Milletvekillerini arayıp durumdan haberdar etmeye karar verirler. Ülküdaşlarımız telefon açtıkları vekillere durumdan bahsedip gazi polisimize ve ona refakat eden eşiyle görüştürmek istediklerini beyan eder. Telefonla ulaştıkları Atila KAYA, İzzet Ulvi Yönter, Celal Adan ve Murat Başeskioğlu hemen görüşme isteğini kabul ederek önce Şehit Nefise Özsoy ile daha sonra eşi Cumhur Özsoy ile telefonda görüşür ve geçmiş olsun dileklerini iletirler. Bu sırada ulaşılmak istenen bir vekil daha vardır. Meral Akşener defalarca şahsi telefonundan aranılmasına buradan bir geri dönüş olmayınca, danışmanına ulaşılarak defalarca durum izah edilmesine rağmen telefonlara çıkılmaz ve bir geri dönüş olmaz. Hatta arkadaşlar şehidin özel cep numarasını Meral Akşener'in danışmanına vermelerine, hanımefendinin uygun olacağı ve istediği saatte arayabileceğinin söylenmesine rağmen arayan soran olmaz. Şehidin o dönem yaralanan polis eşi Cumhur Özsoy bu konunun şahididir.
Bize gelen bilgi bu yönde… Bu bilgi gerçekten tam olarak doğruysa oynanan tiyatro da bu derecede vahimdir.
Meral Akşener'in daha önce hiçbir şehit cenazesinde böyle rolleri yoktu. Ne zaman ki, MHP Genel Başkan adayı olarak ortaya çıktı, o zaman bu roller kendini göstermeye başladı. Türkmen Dağı'nda şehit olan Ülküdaşımız İbrahim Küçük'ün ve Şehit Nefise Özsoy'un bu cenaze töreni bu duruma örnek olmuştur.
Sonra gel "Cenaze Ağlama Derneği" üyesi gibi, şehit Nefise Özsoy'un cenaze töreninde kameralar önünde rolden role gir.
Nefise Özsoy'u şehit edenler, Meral Akşener'in "HDP'nin barajı aşmasının benim için bir sakıncası yok" dediği sözde partinin terör uzantılarıdır.
Aslında bu tiyatro Meral Akşener'in danışmanı Ali Serim'in kim olduğunu deşifre ettiğimiz gün bitmeliydi.
PKK açılımını savunan, PKK'lı sözde sanatçıları "Başbakanın yaklaşımını kutluyorum. Büyük sanatçı Şivan Perwer'e hoşgeldin diyorum." diye öven, "Kurd Daily" adı verilen ve hizmet felsefesini "Kürdistan'dan en güvenilir haberler için... Dünya'ya özel bir pencereden bakarken, amacımız Kürdistan'da özgürlüğü, demokrasiyi ve insan haklarını desteklemektir." ifadeleriyle sunan haber-analiz sitesinde PKK açılımlarını savunan yazılar yazan ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile yaptığı toplantıya beraber katılmış olduğu danışmanı Ali Serim'i "Sayın Ortadoğu yazarları, öyle yazıp duruyor. Ali Serim benim bir öğrencimdir. Sevilen bir gençtir. ANAP çizgisinden geliyor. İyi bir ailenin oğludur. Yazık olan benim talebe oldu. Bu işlerle alakası olmayan kişidir." diyerek övdüğü gün, Meral Akşener'in Ülkücü Hareket içinde oynamaya çalıştığı tiyatro bitmeliydi. Ama birileri bu tiyatro sürsün istiyor.
1 Kasım seçimlerinden bugüne gelişmeleri hatırlayın bakalım tiyatro oynanmayan bir gün var mı?
Şehit cenazesinde istismar ve tiyatro MHP'li birinin yapabileceği bir şey değil, olsa olsa AKP'nin kuruluş günlerinde onların arasında yer almış birinin, onlardan kaptığı kötü bir huyudur.
Meral Akşener yine bir gün Samsun'da bulunmasına rağmen bir şehidin cenaze törenine katılmamış ve aynı saatlerde Samsun'un diğer bir ilçesinde esnaf gezisi düzenleyerek selfi pozları veriyordu. Demek ki orada tam istismar alanı yoktu. Bu bile herşeyi göstermiyor mu?