Pkk destekli CHP’den başkan olanlar, ona destek verenler gittiğiniz yerin kimliğini kullanacak kadar şerefiniz, namusunuz olsun… Bir gün olsun CHP’nin PKK ilişkisine laf söylemeyip, bir de bu propagandaları yapanlar şeref yoksunlarıdır. Mansur Yavaş’ı oldukça çok zor günler bekliyor.
Öncelikle Türkiye genelinde olduğu gibi, Ankara’da da iradesini ortaya koyan seçmenlere saygılarımı sunarak yazıma başlamak istiyorum. İrade ortaya konulduktan sonra saygı duymaktan başka yapılacak bir şey yoktur.
Ankara’ya özel parantez açtığım için konu Mansur Yavaş olacaktır.
2011 yılından bu yana Mansur Yavaş hakkında eleştiri yazısı yazan bir kişiyim. Bu seçim dönemi de onun hakkındaki yazıları sıklaştırdığım ve seçimlerden sonra eleştirilerimi sosyal medya hesabımdan devam ettirdiğim için bana “Mansur Yavaş’a bu özel takıntının sebebi nedir?” diye soruyorlar. Kendisiyle MHP Genel Merkezi özel kalem bekleme salonunda yüz yüze gelmekten başka hiçbir tanışıklığım yoktur. O zamanda MHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduğu günlerdi. Yani özel bir takıntım yok ama MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’ye geçmişte yazdığı o meşhur mektuptan sonra özel takibim vardır. Hatta o yıllarda ilk eleştiri yazımı “Mansur Yavaş O Mektubu Kime Yazdırdın?” başlığıyla yazmıştım. Mansur Yavaş öyle bir mektup yazmıştı ki, MHP ve Ülkücü Hareketle ideolojik bir bağının olmadığını, iradesini başkasının kullandığını o günlerde anlamıştım. O günlerin atmosferini hatırlarsanız o mektubun bir FETÖ kalemi ve zihniyle yazıldığını anlarsınız. Zaten iddiada odur ki, mektubu kaleme alan FETÖ’den tutuklu Mümtazer Türköne idi. Diğer bir iddiada zaten Mansur Yavaş’ı 2014 yılında CHP’ye götüren kişi de Mümtazer Türköne idi. Bu iddiaların hiçbiri zaten muhatabı tarafından da yalanlanmadı. Belki Mansur Yavaş’ın danışmanı Servet Avcı bu konuda bir açıklama yapmak ister !
Mansur Yavaş o buram buram FETÖ kokan mektubunu MHP Genel Merkezi’ne gönderdiğinde MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli mektubu okur okumaz telefonla Mansur Yavaş’ı arayıp “Mansur bey, bu mektubun tamamını Zaman gazetesi ve benzeri gazetelerde yayınlatın. Oralara tam yakışır” diyerek fırça atmıştı.
Mansur Yavaş o mektubunda, o günlerde FETÖ hangi görüşü savunuyor ve mücadelesini veriyorsa onları mektubun içeriği yapmıştı.
FETÖ’nün çok önemsediği 12 Eylül 2010 referandumu için “Millet iradesinin önemli bir bölümüne elitist bir yaklaşımla adeta tepeden bakan, referandumda evet oyu kullanmış yüzde 58’lik bir kitleyi neredeyse yok sayan, bütün programını hayır oyu kullananlar üzerine yapan ve bunu açıkça ilan eden bir anlayışla sonuç almamız mümkün gözükmemektedir.” Diyor ve “Ülkücü harekete yabancı dar bir kadronun elinden çıkan politikalarla “CHP’yle özdeş parti” suçlamalarına çanak tutan bir anlayış sergilenmiştir.” Suçlamalarıyla çok yüksek perdeden eleştiriler yapıyordu. Bugün terör örgütü pkk ve siyasi uzantısı HDP ile kol kola olan CHP’den HDP destekli bir belediye başkanı olarak seçildi, sesi çıkmıyor ama o mektubunda terörle mücadelenin sembol ismi Engin Alan’a “cuntacı oluşumlarda yer aldığı iddiasıyla hakkında davaların devam ettiği isimlerin ön plana çıkarılması kamuoyunda ciddi kuşkular uyandırmıştır.” cümlesiyle karşı çıkmıştı.
Mansur Yavaş o günlerde FETÖ’nün medyasını röportaj yapmak için geziyor, sürekli MHP’yi eleştiriyor ve “MHP barajlarda boğulur” diye temennisini yansıtıyordu.
Mansur Yavaş’ın MHP üzerindeki operasyonda kullanılmak istendiği çok açık ve netti. Mansur Yavaş FETÖ ağzıyla MHP’ye saldırdığı günlerde de MHP tabanına da tv ekranlarından “Ben davasını, partisini satacak bir karakterde insan değilim” mesajını da vermeyi ihmal etmiyordu.
Bu ve benzeri davranışlar, ifadeler Mansur Yavaş’ın birileri tarafından kullanıldığını ve nereye sürüklerlerse oraya giden biri olduğunu göstermişti. İşte bir takıntıdan ziyade o günden beri Mansur Yavaş’ı titizlikle takip ediyorum.
Ve ona “Ülkücü” denmesinden nefret ediyorum. “CHP’nin HDP ve İP destekli adayı Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı seçimleri kazandı” deseler dönüp bakmam bile… Sadece Ankara halkının iradesi buymuş der, sadece gelişmeleri takip ederdik…
Mansur Yavaş, MHP’yi -”CHP’yle özdeş parti” suçlamalarına çanak tutan bir anlayış sergilenmiştir.” ve “Ülkemizde milliyetçilikle muhafazakârlığın iç içe olduğunu bilmeyen, bunların etle tırnak gibi olduğunu algılayamayan, içinde maneviyatı barındırmayan bir milliyetçiliğin halk tarafından CHP’yle aynı kategoride değerlendirildiğini fark edemeyen bir siyaset tarzıyla bu hareketi iktidara taşıyamayız.” cümlesiyle eleştirdikten sonra 2014 yılında CHP’ye geçmesi sizde de çok şüphe uyandırmıyor mu?
Kendisi CHP’ye geçince ilk cümlesi “Bugün 40 yıllık geçmişimi geride bırakarak, CHP adayı olmamla, geride kalan bütün tartışmalar bitecektir. Örgütle birlikte, el ele çalışarak Ankara’yı kazanacağız.” olmuştu. MHP’ye CHP üzerinden o sözleri dedikten sonra artık “MHP’liyim, Ülkücüyüm” demesinin imkânı olmayacağını kendisi bildiği için, “Bugün 40 yıllık geçmişimi geride bırakıyorum” demek zorunda kalmıştı. Geçmişte de ideolojisi yerine oturan biri olsa da köprüleri sol partiye geçerek tamamen atmıştı. Hem de şimdi HDP desteğiyle seçilen başkan olarak tarihe geçmiştir.
O yüzden şimdi böyle birini “Ülkücü başkan kazandı”, “Mansur Yavaş Ülkücüleri göreve getiriyor” diye pazarlayan ahmaklara şunu hatırlatmak lazımdır. “Göreve getirilen Ülkücü” dedikleriniz 2014 yılından bu yana oyunu CHP’ye veren, CHP’den meclis üyesi olan, CHP üyeleridir. Yani Mansur Yavaş gibi CHP’nin başarısı için devşirilmiş kişilerdir.
PKK destekli CHP’den başkan olanlar, ona destek verenler gittiğiniz yerin kimliğini kullanacak kadar şerefiniz, namusunuz olsun… Bir gün olsun CHP’nin PKK ilişkisine laf söylemeyip, bir de bu propagandaları yapanlar şeref yoksunlarıdır.
Mansur Yavaş’ı oldukça çok zor günler bekliyor.
Sahte senet, tehdit, şantaj, yargıda çete kurma ve gizliliği olan bazı bazı dosyalardan dolayı köşeye sıkışacağı süreç başlıyor. Alenen işlenmiş, kendinin de kabul ettiği suçlardan dolayı elbette sıkıntı yaşayacaktır. Belediye meclis üyelerinin çoğunluğunun Cumhur ittifakında olması bile ona büyük yük olacaktır.
Dün medyaya düşen şu haber metni bile bunu anlatmaya yeterlidir : Toplantı daha sonra Meclis 1. ve 2. Başkanvekili seçimleriyle devam etti. AK Parti ve MHP ortak önerge sunarak 1. Meclis Başkanvekili olarak Fatih Ünal’ı, 2. Meclis Başkanvekili olarak da Mehmet Yıldız’ı önerdi. CHP ise Meclis 1. Başkanvekili olarak Haydar Demir’i, Meclis 2. Başkanvekili olarak da Muzaffer Kara’yı aday gösterdi. Aday göstermeyen İyi Parti, CHP adaylarına destek verdi. Mecliste yapılan seçimde 148 oyun 108’ini alan Fatih Ünal ile Mehmet Yıldız Meclis 1.ve 2. Başkanvekili olarak seçildi. Yine Meclis Divanı için seçilen katip üyeler de Cumhur İttifakı’nın önerdiği isimlerden seçildi.
Mansur Yavaş, sahte senet ve benzeri suç dosyaları üzerinden kambur taşıyor. Seçim sürecinde bu durum pek anlaşılamadı. Çünkü tam anlatılamadı. Seçime 2-3 hafta kala bu durumun kullanılması sanki Mansur Yavaş’ı önlemek için iftira gibi algılandı. Oysa Türkgün sahte senet, tehdit ve şantaj olaylarını haber yaptığında Mansur Yavaş CHP adayı bile değildi. Yargıda kurulan çeteyle ilgili görseller bilgiler dahi kullanılmadı. Yani bu hamur daha çok su kaldıracaktır.
3 milyon sahte senet davasından 500 bin TL ceza almış ve davası devam eden Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediyesinde gerçekleşen ilk meclis toplantısında “Şahsen en büyük arzum, görevi bıraktığımda, arkamda hem ‘herkesin başkanıydı’ diye anılabilmek hem de ‘akçeli işlere bulaşmadı, kimseyi de bulaştırmadı’ dedirtebilmek. “ cümlesini kurmuş… Güler misin, ağlar mısın?
Böyle birine karşı yazdıklarım için buna “takıntı” diyorsanız. Hadi öyle olsun. Takıntım var.
Rol yapmayacak, neyse o olacak…
Birilerine mektup yazdırıp MHP’ye yapılmak istenen operasyonda figüran olmayacaktı.
Ülkücü maskesi takıp, PKK destekli bir CHP’nin mensubu olmayacak.
“Dürüst adamım, hukukçuyum” deyip cinsel kaset ve görüntüler üzerinden yargıdaki adamlarıyla şantaj, tehdit işine girmeyecek…
O yüzden Ankara’da takipte olmayı sürdüreceğiz.
PKK destekli CHP’ye, MHP ve Ülkücü kimliğini pazarlamaya kalkanlarla mücadelemiz sürecektir.