FETÖ siyasi ayaktan büyüdü, siyasi ayaktan dirilmeye çalışıyor

Yıldıray ÇİÇEK

15 Temmuz hain darbe girişiminin 3. yıl dönümünü idrak ettik ve ama sürekli belirttiğim gibi bu üç yıl içinde FETÖ’nün siyasi ayağına yönelik mücadele başlatılmadığı gibi, başlatılacağına yönelik de bir ışık gözükmemektedir. İşte bu yüzden FETÖ’yü FETÖ haline getiren siyasilerde bunun özgüveni vardır. Bundan dolayı pervasız ve fütursuz davranışlarda bulunmaktadırlar.

Ailece teröristbaşı Fethullah Gülen’in evinde kalan, Zaman gazetesi ve Aksiyon dergisinde yazarlık yapan, cemaat evlerinde sohbetli toplantı düzenleyen siyasiler bugün hiç sorumlulukları yok gibi, bir de "FETÖ ile tavizsiz verilmesi gereken mücadelede farklı kişilere farklı kriterler uygulanması, yürütülen mücadeleye zarar vermektedir." diye zeytinyağı gibi üste çıkan nutuklar atmaktadır.

Çünkü bunlar FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulmayacağına inandığı için hem bir korku yaşamıyor, hem de “biz böyle nutuklar atarsak hiç kimse bizim üzerimizde durmaz” inancıyla milletin aklıyla dalga geçen konuşmalar yapıyorlar.

“Hangi partide olursa olsun FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulsun” rahatlığını ilk günden beri gösteren tek kişi MHP Lideri Devlet Bahçeli olmuştur. Onun dışındakiler maalesef hep cambaza bak oynamayı, duyarsız kalmayı, oralı olmamayı tercih etmektedir.

Böyle olunca da FETÖ’nün gazetesine abone olmayı, dershanesine gitmeyi ölümcül mesele sayan ama FETÖ’ye asıl hayat sigortası ve alanı açan siyasileri suçsuz gören bir davranış modeli uygulanmaktadır.

Bu durum toplumun en çok konuştuğu bir durum haline gelmiştir. FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulup FETÖ mücadelesinin inandırıcılığı ortaya konmazsa 15 Temmuz gibi tarihi bir olayın anlamı, önemi ve bu hain girişime karşı milletçe verilen şanlı mücadele yıpranacaktır. Şehitlerimizin ruhu incinecek, gazilerimizin yaşamı psikolojik bir yük haline gelecektir. Ödenen bedellerin, verilen şanlı mücadelenin ruhunu korumak için FETÖ mücadelesinin en önemli ayağı dokunulmayı beklemektedir.

Dokunulmazsa ne olur? FETÖ imamlarıyla çalışan, FETÖ’nün televizyon yorumcusu olan adamlar FETÖ desteğiyle İstanbul’u yönetmeye başlar, bön bön bakarsın…

12 Eylül 2010 yılında referandumun “Evetçisi” olarak FETÖ’nün yıldızı olan adamlar FETÖ desteğiyle Ankara’yı yönetir, bön bön bakarsın… FETÖ’nün siyasi ayağına yönelik hakkaniyetli mücadele olmadığı için karşılıklı FETÖ’cü suçlamalarıyla sulanan ortam FETÖ’ye yine can suyu olmaktadır.

15 Temmuz’un en büyük kahramanı olan şehit Ömer Halisdemir’in isminin bir caddeye verilmesine “İsim enflasyonu olur” diyen, “isminin uygun olup olmadığı da tartışılır” diyen bir adam şimdi İstanbul’u yönetiyor. Gel de kahrolma…

15 Temmuz’un 3. yıl dönümünde herkes Ömer Halisdemir üzerinden nutuk atıyor, onun vatanın namusunu korumak uğruna otuz kurşun yiyen kahramanlığını konuşuyor ama onunla ilgili böyle düşünen birisi Türkiye’nin en büyük şehrini yönetiyor. Bu ayıp Türkiye’nin ayıbıdır.

Bunların hepsi niye oluyor? Manzaranın özeti şöyle görünüyor: Kendi FETÖ’cüsünü kaptırmak istemeyen siyasi iktidar portresi, başkasındaki siyasi FETÖ’cülere dokunamıyor. Hal böyle olunca da şimdi FETÖ’nün asıl mevzilendiği siyasi alanlarda kendine yürüyecek rahat yol buluyor.

Daha AKP kurulmadan FETÖ ile derin ve sıcak ilişkileri ortaya çıkan Meral Akşener gibiler de işte bu portreye bakarak iki de bir “Hodri Meydan hadi araştırın, hadi soruşturun” diyor. Biliyorsunuz Meral Akşener hakkında gizli olarak FETÖ soruşturması yürütüldüğü ortaya çıkmıştı. Meral Akşener de dediğim bu sebeplere güvenerek kamuoyu önünde tribünlere oynayan davranışlar sergiliyor ve böylelikle FETÖ ilişkisinin üzerini örtmeye çalışıyor. Hakkındaki soruşturma için “Hakkımda yapılan soruşturmanın da ‘At izi mi?’, ‘İt izi mi?’ olduğunun tespiti, 2016-2019 yılları arasında ilgi soruşturmanın neden ilerleme kaydetmediği hususunun açıklığa kavuşturulması, bu bekletici sürenin sorumluları ve sorumluluklarının tespiti, FETÖ/PDY mücadelesinin ‘Siyasi Ayağının’ beyanlarım doğrultusunda çok daha hızlı ve etkili tespiti…” şeklinde başlayan ve devam eden cümlelerle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurmuştur. Bu taktiğin arkasında FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulmayacak inancındaki özgüven vardır.

Yoksa sırf DYP’de İçişleri Bakanı iken FETÖ’nün Emniyet İmamı olan Kemalettin Özdemir’le kurduğu ilişkilere, teröristbaşı Fethullah Gülen’le arasında kurduğu köprüye bile bakılsa nelerin ortaya çıkacağını herkes görecektir.

Bunun üzerine bir de Nurettin Veren’in, Hüseyin Gülerce’nin, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün şahitliklerine de başvurulursa daha farklı olaylar da ortaya çıkacaktır. Zaten ondan sonra her şey çorap söküğü gibi gelecektir.

Mesele burada sadece Meral Akşener meselesi de değildir. Meselenin bütünü FETÖ’nün siyasi ayağıdır. Meral Akşener bu konuda siyasi sembol olduğu için ismi sürekli gündemdedir. Yoksa Ahmet Davutoğlu, Bülent Arınç ve daha birçok isim FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda nasıl uzak tutulabilir ki?

Adalet, hukuk, vicdan, ölçü gibi kavramların hepsi “FETÖ’nün siyasi ayağıyla mücadele” konusunda harekete geçirilmelidir. Aksi halde görülüyor ki, dün siyasi ayaktan büyüyen FETÖ, bugün o ayaktan yine dirilmeye çalışıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.