Ramazan Bayramı’na girmeden iki gün önce Sözcü yazarı, Oda Tv sahibi Soner Yalçın şahsımın da adının geçtiği “Hedef Bahçeli” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Yazılarıma ara verdiğim için bir değerlendirme yazısı yazamamıştım. Biliyorsunuz gerek Soner Yalçın’ın, gerekse de Oda Tv’nin habercilik tarzını yerden yere vuran bir yazarım. Özellikle son yıllarda tüm seferberliklerini CHP ve yancılarının önünü açmak için harekete geçirdiler. Sürekli maskelerini düşürdüğüm için de “Devlet Bahçeli o itini çek” başlıklı bir yazıyla şahsıma saldırmışlardı. Bu konuda ve diğer konularda Soner Yalçın ve Oda Tv ekibine çok yazı yazdım. Hiçbirine cevap vermediler, veremediler. Ama Soner Yalçın yazısının içeriğini güçlendirmek için ilk defa adımı yazısı içinde kullandı.
Gelelim konunun başlangıcına ve Soner Yalçın’ın “Hedef Bahçeli” yazısının hangi mesajlar içerdiğine…
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nın olduğu günlerde sırf Atatürk düşmanlığından dolayı Vahdettin ve Damat Ferit paylaşımı yapanları görünce ben de sosyal medya üzerinden “Bazıları da Atatürk’e direkt düşmanlıklarını gösteremedikleri için yurt dışına kaçan hain Damat Ferit’in ve İngilizlere sığınan Vahdettin’in hainlikleri hakkında o kadar tarihi delil olmasına rağmen milli kahraman olarak anıyorlar. Hain desen kızar ama hainlere övgü dizer!” paylaşımı yapmıştım. Ben genelleme bir mesaj atmıştım. Ama Oda Tv ve Cumhuriyet gazetesi önce “Yıldıray Çiçek, Burhan Kuzu ve Sabah gazetesine mesaj verdi” şeklinde haber yaptı. Oda Tv ertesi gün “Osmanlı torunuyla Bahçeli’nin danışmanı arasında hain tartışması” şeklinde aynı haberi bir daha haberleştirdi. Oysa ben sosyal medyadan o mesajı paylaştığımda ne Sabah gazetesinin, ne Burhan Kuzu’nun ne de Osmanlı torununun paylaşımını henüz görmemiştim. Sosyal medyada birkaç sıradan bazı kişilerin yaptıkları paylaşımı görünce yapmıştım. Elbette genelleme bir mesaj olduğu için muhatabı olan herkes üzerine düşeni alabilir. Bu Sabah gazetesi de olabilir, Burhan Kuzu da olabilir yahut bir başkası da…
Adı “Atatürk’ü Anma” olan 19 Mayıs Bayramı’nda İngilizlerin safında yer alan Vahdettin ve Damat Ferit Atatürk’e karşı anılıyorsa burada apaçık bir art niyet yahut büyük bir cahillik vardır.
Elbette biz tarihçi değiliz. Ama tarihçi olanlar da kitaplardan öğrenerek ve onları araştırarak tarihçi olmuştur. Bizim okuduğumuz tarih kitaplarında ve bunlara karşı bizzat mücadele eden Atatürk’ün ifadelerinde gerek Vahdettin’in, gerekse Damat Ferit’in tarihteki yeri bellidir.
Atatürk Nutuk’ta Damat Ferit’ten “Efendiler, Dahiliye Nâzırı Damat Ferit Paşa, durup düşünmeden sürekli olarak millî birliği bozacak, milleti her gün bir biri ardınca yayılmakta olan saldırılar karşısında sessiz ve hareketsiz tutacak tedbirler almaktan geri kalmıyordu” diye bahsederken, Nutuk’ta Vahdettin’den ise daha ağır bir şekilde şöyle bahsetmektedir :
“Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği, alçakça tedbirler araştırmakta...” (Sayfa: 1)
“Devlet Başkanlığı makamını kirletmekte olan hain Vahdettin.” (Sayfa: 164)
“Vahdettin gibi hürriyetini ve hayatını milleti içinde tehlikede görebilecek kadar adi bir yaratığın, bir dakika bile olsa, bir milletin başında olduğunu düşünmek ne hazindir! Şükre değer bir durumdur ki, bu alçak, mirasına konduğu Saltanat makamından millet tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonuna kadar getirmiş oluyor.(...)
Aciz, adi, duygu ve anlayıştan yoksun bir yaratık, kendisini kabul eden herhangi bir yabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak, böyle bir yaratığın bütün Müslümanların Halifesi sıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğru değildir.” (Sayfa:470)
Atatürk ayrıca 25 Eylül 1920 tarihinde TBMM’de yaptığı konuşmada “İkide bir de Meclisi Âlinizin bu mesele üzerinde müzakere ve münakaşa açması caiz değildir kanaatindeyim. Bugün bu makamı işgal eden zat (Vahdettin) bu millet ve memleket için hain bir adamdır. (Alkışlar) Müsaade buyurunuz beyim. Hain bir adamdır. (Alkışlar, bravo sedaları)” (TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.1, s. 135) diyerek bahsetmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, milli mücadeleye önderlik eden Mustafa Kemal Atatürk’ün bakış açısı bu iken daha başka tarih, kaynak aramaya gerek yok… Ama hangi tarihi kaynaktan bakarsanız bakın karşınıza farklı bir sonuç çıkmayacaktır.
Soner Yalçın’ın yazı konusuna geleceğim ama bu konunun biraz daha açılması lazım.
Mustafa Kemal Atatürk’ün milli mücadeledeki başarısını sulandırmak, gölgelemek için “Atatürk’ü Anadolu’ya Padişah Vahdettin gönderdi!” diyorlar. Tek cümleleri de zaten bu. Gerisi yok. Oysa direnişi başlatsın diye değil, İngilizleri rahatsız eden “direnişi bitirsin” diye Atatürk’ü “9. Ordu Müfettişi” olarak göndermişlerdi. Padişah Vahdettin’in tek ölçüsü İngilizlerin rahatı ve planlarını uygulayabilmesi adına olmuştur.
Atatürk Nutuk’ta bu “Samsun’a gidiş” konusuna şöyle açıklık getirmiştir: “Onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler, ne pahasına olursa olsun benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe ‘Samsun ve dolaylarındaki güvenlik olaylarını yerinde görüp tedbir almak üzere Samsun’a kadar gitmem idi. Ben bu görevin yerine getirilmesinin bir makam ve yetki sahibi olmaya bağlı bulunduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler. O tarihte genelkurmayda bulunan ve benim maksadımı bir dereceye kadar sezmiş olan kimselerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular. Yetki konusu ile ilgili emri de ben kendim yazdırdım. Hatta Harbiye Nazırı olan Şakir Paşa, bu talimatı okuduktan sonra imzalamaya çekinmiş, anlaşılır, anlaşılmaz bir biçimde mührünü basmıştır.”
Aslında “Atatürk’ü Anadolu’ya Padişah Vahdettin gönderdi!” diyerek milli mücadeleyi sulandırmaya çalışanlara, İstanbul’daki İngiliz komutanı Amiral Calthorpe’nin, Osmanlı Devletine resmi bir yazı yazarak “karışıklık çıkaranların başını Mustafa Kemal çekiyor, derhâl geriye çağırılsın” talimatını vermesini ve Vahdettin-Damat Ferit ikilisinin hemen bunu hayata geçirmek için yaptıkları eylemleri hatırlattığımızda cevapları ne olacaktır?
Atatürk’ün vatanın kurtuluşu için başlattığı milli mücadele anlaşılır anlaşılmaz geri çağrılması, gelmeyince görevden alınması, rütbelerinin, nişanlarının sökülmesi, idama mahkûm edilmesi neyin nesidir? Bu ve daha fazlasının yapıldığı her türlü gelişmede Padişah Vahdettin’in ve Damat Ferit’in imzası ve onayı olmuştur. “Bu nasıl bir milli mücadele ve vatan kurtarmak için nasıl Atatürk’ü görevlendirme oluyor?” diye soramıyor musunuz?
Atatürk’ü madem Anadolu’ya “milli mücadele başlat” diye gönderdiler, Atatürk ne yaptı ki hakkında öldürülme fetvalarını da aynı kişiler verdi?
Vahdettin’in Mustafa Kemal Atatürk’ü görevlendirirken söylediği “Paşa paşa.. Devleti kurtarabilirsin” ifadesinin aslında “Anadolu’ya çeki-düzen ver ki İngilizlere teslimiyette bize pürüz çıkmasın” olduğu tarihi belgelerle ortadadır. Türk arşivlerine bakın, İngiliz arşivlerine bakın tek sonuç budur. Vahdettin ve Damat Ferit ikilisinin tek yaptığı sırtlarını İngilizlere dayayarak milli mücadeleyi durdurmak adına mücadele etmek olmuştur. O yüzden Vahdettin’e ve Damat Ferit’e sanki İngilizlerle çarpışırken şehit olmuş muamelesi yapmayı, Atatürk’e de sanki İngiliz gemisine binip asıl kaçan oymuş gibi davranmayı bırakın…
“İstanbul İşgal Orduları Başkomutanı General Harington Cenaplarına… İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden, İngiltere devletine sığınır ve bir an önce İstanbul’dan başka bir yere götürülmemi talep ederim efendim.” (16 Kasım 1922) diyerek İngilizlere sığınan Vahdettin gerçeği ne yaparsanız yapın değişmez. Atatürk’e düşmanlık için Vahdettin’den ve Damat Ferit’ten kahraman çıkarmaya çalışmanız kadar ahmaklık olamaz. Bu hiç tutmaz, isterseniz başka metotlar deneyin!
Türk-İngiliz arşivindeki belgeleri, dönemin milletvekillerinin önergelerini ve TBMM tutanaklarını, dönemin tüm gazetelerini, Atatürk’ün Nutuk’ta yazdıklarını, tarih kitaplarını tekrar bir okumayı ve araştırmayı deneyin. O zaman ne Vahdettin’in, ne de Damat Ferit’in ihanetlerinden başka bir şey bulamayacağınızı göreceksiniz. Atatürk dışında kaynak aramak bile başlı başına art niyettir aslında… Ama çok yönlü bakmanın faydalarını da görmek ve bilmek lazımdır.
Eğer, tarihi Irak’ta 2 milyon Müslümanı öldüren ABD’nin emperyalist projesi için “BOP Türkiye için bir nimettir. Bunu tenkit edenlerin kulağı çınlasın. Clinton zamanın da ben de rapor verdim, bana da sordular. BOP’u destekledim” diyen Kadir Mısıroğlu’ndan öğrenirseniz zaten elbette Vahdettin’den, Damat Ferit’ten kahraman çıkarırsınız. Çünkü Kadir Mısıroğlu’nun Vahdettin ve Damat Ferit’le ortak noktası da İngiltere’dir. Kadir Mısıroğlu’da İngiltere’den siyasi iltica isteyen ve İngiltere vatandaşı olan bir şahıstır. O yüzden yıllarca İngilizlere vefasını ödemiş, Vahdettin, Damat Ferit’in İngilizlere bağlılık yolundan gitmiştir.
Kadir Mısıroğlu’nun geçtiğimiz aylarda ölüm yıl dönümü idi. Onu kaç kişi andı? Bundan sonra kim anacaktır? İnanın zamanla benzerleri dışında kimse dönüp adını bile anmayacaktır.
Ama Türkiye’de herkes şunu gördü. Atatürk sevgisini bu topraklardan kimse söküp atamaz. Nice düşmanlık yapanlar silinip gitti ama Atatürk kıyamete kadar Türk milleti tarafından saygıyla, sevgiyle anılacaktır.
Atatürk’e bir düşmanlık sergileniyorsa ben orada Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kesinlikle bir ihanet ararım. Atatürk’ün partisi CHP’nin bugün ne hale geldiği ibretlik değil midir? Bence günümüzün Vahdettin’i de, Damat Ferit’i de Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Aslında günümüzde Vahdettin’e, Damat Ferit’e sahip çıkanlar ihanetler konusunda Kemal Kılıçdaroğlu’na sahip çıkanlar ve onun ihanetlerini meşrulaştıranlardır.
Bu sözlerime emin olun Soner Yalçın da katılacaktır. Ben bazı yazılarından bu kanaate vardım. Ama neyin karşılığında bilinmez CHP’ye köle gibi davranan da odur.
2020 yılının başında “Emperyalizm dönemi bitmiştir!” diyerek her dönem yanılan sol liberaller ile yeni CHP yönetimi masa etrafında toplanı verdi! CHP yönetimi de ‘emperyalizm çağı bitti’ mi diyor? Parti okulunda ne öğretiliyor merak ediyorum. Anti-emperyalist tam bağımsızlıkçı Kuvayı Milliye ruhu nerede? “ cümleleriyle bir yazı yazan, 2018 yılında “Bu ‘Büyük Oyunu’ artık görmelisin… Mehmetçik… 8 Ağustos’ta hendek savaşında, 15 Temmuz darbesinde, 18 Mart’ta Afrin’de ‘Büyük Oyunu’ yendi. Savaş henüz bitmedi…” cümleleriyle başka bir yazı yazan Soner Yalçın, aslında her şeyin farkında ama belli ki mecburiyetleri onu CHP ve yancılarına bağlıyor. Her iki yazısındaki bu cümleler aslında Kemal Kılıçdaroğlu’nun günümüz Vahdettin’i ve Damat Ferit’i olduğunu işaretliyor. Türk devleti terör örgütü YPG’ye karşı Afrin’de 4600 terörist leşi alıp milli mücadele verirken, Kemal Kılıçdaroğlu ABD-İngiliz destekli YPG saflarından seslenmedi mi? YPG’yi vatanını koruyan oluşum olarak göstermedi mi? Vahdettin ve Damat Ferit’te “milli mücadele yapanların katli vacip” fetvaları yayınlayıp, İngilizlerin, Yunanların safında yer almadı mı?
Gelelim şimdi tam olarak Soner Yalçın’ın “Hedef Bahçeli” yazısına… En ağır yazıları yazdığım Soner Yalçın’ın yazı içinde biraz önce paylaştığım cümlelerde olduğu gibi, bu yazısının birçok yerine de hak verdim.
Soner Yalçın yazısında diyor ki: MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kırmızıçizgileri belli: Milli bayramlar bunlardan biridir… Atatürk bunlardan biridir… Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın sağlam destekçisi. Bunun binlerce yıllık Türk ülkesinin menfaatine/yararına olduğuna inanıyor. Erdoğan’ın, Bahçeli’yi iyi tanıdığı ve çok özel davrandığı sır değil. Örneğin Erdoğan ittifaktan önce ‘Mustafa Kemal’ derken, son yıllarda sürekli ‘Mustafa Kemal Atatürk’ diyor. Bu özeni hem Bahçeli’nin hem de kamuoyunun hassasiyetini düşünerek gösterdiğini sanıyorum. Gerek Erdoğan gerek Bahçeli, Cumhur İttifakı’nın devamı için farklılıkları değil, uzlaşıyı öne çıkarmaya gayret ediyor…
Soner Yalçın bu sözleri üzerine de AKP’ye yakın görünen bazı kişilerin ve AKP medyasının içindeki Atatürk’e yönelik yapılan düşmanlıklara vurgu yaparak “Duygusal coşkunun tavan yaptığı ulusal günde merkez yayın organlarının bu tavırlarını rastlantı sayamayız. Atatürk’ü hedef yaparak, Vahdettin – Damat Ferit ikilisini överek Türkiye’de marjinal olursunuz; seçim kazanamazsınız. Diyelim ki Erdoğan, Vahdettin- Damat Ferit hakkında Sabah gazetesi gibi düşünüyor; bunu söyleyerek ittifakını sürdürebilir mi; seçim kazanabilir mi? Hayır. Sabah gazetesi, ittifakı güç duruma sokacak ve büyük oy potansiyeline sahip merkez seçmeni kaçırtacak tarihi zorlamaya neden ihtiyaç duydu? Bu savunuculuğun Erdoğan’a seçim mi kazandıracağını sanıyor? Saçma…” cümlelerini kurmuştur. Bu cümlelerin gerçeklik payı vardır ve “Soner Yalçın yazdı” diye bu gerçekliğini kaybetmemelidir.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin milli hassasiyetleri bilinirken, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın milli mücadele ve Atatürk hassasiyetleri son yıllarda kendini çok net gösterirken, Atatürk düşmanlığı adına yapılan eylem ve söylemler kime yarar, kime zarar getirir?
Soner Yalçın gibilere “Asıl hedef Bahçeli mi? Asıl hedef Cumhur İttifakı mı? FETÖ bu işin neresinde?” şeklinde soru sorma fırsatı niçin verilir?
Bazılarının da AKP’li kimliğini maske olarak kullanarak “Atatürk’e saldırmayı günümüz CHP’sine saldırmak olarak gören” ilginç, tuhaf ve hastalıklı bir düşüncesi vardır. Oysa Atatürk’e saldırarak CHP’yi hedef yapmak, terör örgütlerinin yuvası haline gelmiş CHP’ye can suyu olmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun farkında olarak bir konuşmasında “Bu zihniyete gösterilen tepkinin Atatürk’e de yöneltilerek, zaman zaman yanlış ifadelerle, zaman zaman da yanlış anlaşılmalarla ortaya konduğu bir gerçektir” tespitini yapmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Atatürk’ün anma töreninde yaptığı konuşmada, “Biz, Kurtuluş Savaşı’mızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin banisi olarak kendisinin hakkını milletimizin huzurunda teslim etmeyi bir görev olarak görüyoruz. ‘En büyük eserim’ dediği Cumhuriyetimize, en büyük hedef olarak gösterdiği muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkma mirasına sahip çıkarak, aslında Atatürk’ü ve hatırasını, işte bu istismarcıların zulmünden de kurtarıyoruz, kurtarmak zorundayız. Kurtuluş Savaşımızın Gazi’si, milletimizin Mustafa Kemal’i ve Cumhuriyetimizin Atatürk’ü olarak tüm yönleriyle kucaklayacağız. Bundan hiç kimsenin rahatsız olmaması, tam tersine ülkemizin bu olgunluğa ulaşmasından dolayı herkesin memnuniyet duyması lazımdır” şeklindeki sözleri de oldukça anlamlı olmuştu.
Her milli bayramda Mustafa Kemal Atatürk’ü şu anlamlı sözlerle anan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı niçin bu sözlerine rağmen tartışılır hale getirme gayretini verirler ve bu tuzağı kurarlar ki? (:)
“İstiklal Harbimizin Başkomutanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk Başkanı, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle yad ediyorum.”
“Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyor, başta gençlerimiz olmak üzere aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyorum.”
“Büyük Zafer’in 97. yılında milletimize bu zaferi armağan eden İstiklal Harbimizin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Büyük Millet Meclis’imizin saygıdeğer üyelerini ve kahraman ordumuzun tüm askerlerini rahmetle, minnetle yâd ediyorum.”
Milli mücadele verilen Türkiye’de Vahdettinler, Damat Feritler ışık olamaz. Olsa olsa ihanete, hainlere yol gösteren ışık olur. Milli mücadelenin Anadolu ışığı Atatürk’tür. Onun parolası da “Ya İstiklal, Ya Ölüm” sözü olmuştur. Bu ruh ve iman, Türk Milleti var olduğu müddetçe asla değişmeyecektir…
Selçuklu da, Osmanlı da, Türkiye Cumhuriyeti de Türk milletinin şerefli varlığının, şerefli tarihidir. Bu tarihte şereflice kalan tüm atalarımıza da hak ettiği değeri ve vefayı göstereceğiz.