1 Kasım seçimlerinden %50'ye yakın oy alarak çıkan ve AKP hükümetini kuran ama çok kısa bir süre sonra, Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevinden Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından niçin alındığı muammasını koruyan Ahmet Davutoğlu, bir zamanlar "Esad bizi dinlese Halep'i Yozgat yapacaktık!" demişti.
Halep şimdi Türkmen'e, masum insanlara kan gölü olmuştur. Masumların başına günlerce bombalar yağdı. Kadın, genç, çocuk, yaşlı demeden herkes bu bombalardan nasibini aldı. Kurulan (Esad, Rusya, İran ittifakı), AKP'nin yanlış Suriye politikası sonrası, Türkmenlere yönelik katliamlar gerçekleştirdi.
Bugün gelinen acı noktaya bakıyorsunuz, Türkmenler öldürülüyor, zulümlere maruz kalıyor ve evlerinden, barklarından sürülüyor.
Esad'a yönelik bu kadar posta koyduk. Sınırlar sırf onu devirmek adına kevgire döndürüldü. Milyonlarca Suriye'li içinde kaç terörist, kaç masum var bakılmaksızın Türkiye'ye dolduruldu. Türkiye adeta küçük Suriye haline getirildi. Ne Suriye'deki insanlara sahip çıkılabildik, ne de Türkiye'ye plansız, programsız bir şekilde doldurulan milyonlarca Suriyeli'ye sahip çıkabiliyoruz. Dünyanın hiçbir ülkesi bu şekilde plansız, programsız ve güvenlik radarını oluşturmadan milyonlarca insanı sınırdan içeri almazdı. Ama biz aldık. Ve bugün çoğu "saldım çayıra Mevlam kayıra" halindedir. Biz bunları hatırlattığımızda vicdan hatırlatması yapıyorlar. Biz de tekrar tekrar vicdan meselesinde planlı, programlı ve güvenlik radarı oluşturarak yapılması mantığını ortaya koyuyoruz. Türkiye'de patlayan her PKK ve IŞİD bombasını taşıyanın "Suriye'de eğitim alıp geldim" sözünü de bu aşamada tekrar hatırlatıyoruz.
ABD kendi hedefleri doğrultusunda Esad'ı devirmeyi bize ihale ederken, bizim burada kazandığımız ya da ilerlediğimiz nokta ne olmuştur?
Suriye üzerinde Türkmenlere ayrı bir devlet mi kurduk? Yok!
Suriye'de yaşayan Türkmenlere sahip mi çıkabildik? Yok!
Esad'ı mı devirebildik? Ona da yok!
Esad alçağı, arkasına aldığı İran ve Suriye'nin desteğiyle katliam yapa yapa tekrar hâkimiyeti ele geçiriyorsa nerede hata yaptığımızı hepimiz sorgulamamız gerekiyor. Bu satırları yazarken, Halep'ten Türkmen feryatları hala yüreğimizi parçalıyordu.
Aslında hata nerede başladı biliyor musunuz?
Hata, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan iken 2010 referandum seçimleri öncesi Gaziantep'te yapmış olduğu ''İçeride sanal tehditler, dışarıda düşmanlar üretildi. Türkiye on yıllar boyunca içine kapandı, içine kapatıldı. Ne dediler... Türkiye'nin üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili dediler... Biz geldik, bu anlayışı yıktık, bu anlayışı ortadan kaldırdık. Bunu en canlı şekilde, en yakın şekilde Gaziantep yaşıyor. Suriye ile Türkiye, daha yedi buçuk yıl öncesine kadar birbirine husumetle bakıyordu. Sürekli gerginlikler yaşanıyor, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine geliyordu. Biz geldik, Esad kardeşimle oturduk, iki ülke arasındaki meseleleri konuştuk, istişare ettik, müzakere ettik ve Türkiye ile Suriye'yi bölgenin iki kardeş, iki dost ülkesi haline getirdik. Her alanda işbirliğine gittik... Ekonomide, ticarette, dış politikada, kültürde, sanatta, ulaştırmada, bayındırlıkta işbirliği anlaşmaları imzaladık.
Suriye ile Türkiye arasındaki mayınları temizlemek için adımlarımızı attık. Suriye ile aramızdaki vizeleri kaldırdık. Şimdi benim Gaziantepli kardeşim, cebine pasaportunu koyuyor, istediği gibi Halep'e gidiyor, Şam'a gidiyor. Halep'teki, Şam'daki, Lazkiye'deki, Hama, Humus'taki kardeşim cebine pasaportunu koyuyor, Gaziantep'e geliyor.
Kim kazandı? Gaziantep kazandı. Gaziantepli esnaf kardeşim kazandı, tüccar kazandı, sanayici kazandı, vatandaşım kazandı. Bütün o korkuların, bütün o tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Düşman üretme politikasından yarar değil, zarar gördüğümüz ortaya çıktı.'' şeklindeki konuşmadan 1 yıl sonra başlamıştır.
Recep Tayyip Erdoğan bu konuşmayı yaptıktan sonra, hangi şartlara kanmış yahut aldatılmıştır ki, bu sözlerin tam tersi durumuna gelmişti?
Sanırım "Esad bizi dinlese Halep'i Yozgat yapacaktık!" diyen Ahmet Davutoğlu aklıyla hareket etmiş olmalı ki, bugün gelinen nokta Türkiye'ye ve Suriye'deki Türkmen ve diğer masumlara kan, gözyaşı ve felaketten başka bir şey getirmemiştir.
AKP'nin ABD, Rusya, Suriye, Irak, Avrupa Birliği başta olmak üzere tüm dış politikası çökmüş durumdadır.
Bunların hepsinde de, Ahmet Davutoğlu'nun parmağı ve stratejik derinlik adını verdiği masallarının içeriği vardır. Yani onun aklıyla kuyuya inmek hali söz konusudur. Dipsiz kuyu gibi olan dış politikada böylece çuvallamış olduk.
Birde Ahmet Davutoğlu'nun hangi sebeplerden dolayı görevden alındığını öğrensek, belki de birçok konuda daha net aydınlanacağız.
Türkiye dış politika noktasında kuşatılmış durumdadır. Birliği, beraberliği akıl ve mantıkla beslemedikten sonra bu kuşatma Türkiye'ye zarar verecektir.
Türkiye, Suriye konusunda da sözünü ayağa düşüren halinden, ayağı yere sağlam basan duruma bir an önce gelmelidir. Bugüne kadar ortaya konulan hiçbir politika mazluma sahip çıkmaya yetmemiştir. Bari bu saatten sonra caydırıcı, inandırıcı bir duruş sergilenerek mazluma sahip çıkılmalıdır. En başta da Türkmen feryadı dindirilmelidir.
AKP hatalarından ders çıkarabilmeyi başarsa zaten bundan sonra hata yapılacak alan kalmaz. Çünkü AKP'nin bugüne kadar hata yapmadığı alan kalmamıştır.
Bu millet her türlü sıkıntının üstesinden gelir. Yeter ki yönetenler sağduyulu ve vizyon sahibi olsun.