Türkiye’deki muhalefet birçok konuda tek merkezden üretilen propagandaları kullanıyor. “Bugün, bu hafta, bu ay bu konu işlenilecek” diye aldıkları talimatların propagandasını yapıyorlar. Tek merkezden yönetilen, tek tip bir muhalefet var. Neye karşı çıkılacaksa beraber karşı çıkıyorlar, neye sahip çıkılacaksa beraber sahip çıkıyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu, Pervin Buldan, Meral Akşener, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Temel Karamollaoğlu ve bu isimler etrafında birleşen kim varsa ellerine tutuşturulan propagandalarda bildiğiniz kurşun asker oluyorlar.
Bunların yaptığı en tuhaf, en garip propaganda ise Doğu Türkistan davası üzerinden Cumhur İttifakı’na saldırmaktır. Bunların tamamı Türkiye’de askere, polise kurşun sıkanlara, masum insanlarımızı öldüren teröristlere sahip çıkıyor ama ne hikmetse “Doğu Türkistan” ağıtı yakıyorlar. Sizce de bir tuhaflık yok mu?
Doğu Türkistan’da işkence gören, şehit edilen Uygur Türklerine sahip çıkıyor gözükenler, Türkiye’de 50 bin kişiyi öldüren, şehitlerimizin katili terör örgütünün unsurlarına sahip çıkıyorsa, buradaki çok net propaganda oyununu görmek gerekmiyor mu?
Düşünsenize, terör örgütü PKK’ya sırtını dayadığını söyleyen HDP’nin bir milletvekili “MHP ve AK Parti’nin Uygur Türklerine sırtlarını dönmeleri tarihe not düşülecek bir hadisedir. Biz HDP olarak halkların kardeşliğine inanıyoruz. İktidar Çin’le ilişkisini bozmak istemiyor! Bu sebeple Uygur Türklerinin yaşadığı hak ihlallerini görmek istemiyor! Açıkça samimiyetsizler!“ cümlesini nasıl kurabiliyor? Kim bunu diyen? Türkiye’de Türk-Kürt demeden kundaktaki çocuklara kadar öldüren HD(P)KK mensubu birisi…
Hendek-çukur-Kobani olaylarında binlerce kişinin ölmesine, yaralanmasına önayak olmuş terörist Demirtaş’ın etrafında kenetlenmiş Türkiye’deki kanı beş para etmez muhalefetin Doğu Türkistan propagandası ikiyüzlülüktür, istismardır.
Bu ikiyüzlülük ve istismarda en büyük görevi sanırım “Serok Ahmet”e vermişler… Hangi konu olursa olsun konuyu Uygur Türklerine getiriyor. Yardımcısı Selçuk Özdağ’a saldırılara dair yaptığı toplantıda konuyu Uygur Türklerine getirerek “Dünya Uygur Türkleri için ayağa kalkacak, siz burada milliyetçilik taslayacaksınız ama Mesut Özil kadar konuşmaktan imtina edeceksiniz!. Ümit ederim ki, Mesut Özil fırsat bulur Cumhurbaşkanına Uygur meselesini anlatır da belki onun hatırına dinler sesi çıkar! Yazıklar olsun!” dedi.
Daha sonra yine Cumhur İttifakı’nı hedef alarak “Doğu Türkistan konusunda sadece ikisi de sessiz. Çin’e tek kelime yok. Uygur Türkleri inim inim inliyor bu mu milliyetçilik?” açıklamasını yaptı. İlginçtir, Gelecek Partisi’ni kurduktan sonra bu propagandaya başladı.
“Hayırdır, Doğu Türkistan’a sahip çıkmasından mı rahatsız oluyorsunuz?” diyen olabilir. Olabilir mi, yazarlık hayatımda defalarca Doğu Türkistan’a sahip çıkan yazılar yazdım. Ahmet Davutoğlu daha ağzına Uygur Türklerinin ismini almadığı günlerde bizler Doğu Türkistan’ın acılarına dikkat çekiyorduk. Her şeyden önce Doğu Türkistan davasını dava edinen bir hareketin mensuplarıyız.
Irak’ta, Suriye’de Türkmenleri satan Serok Ahmet’in Doğu Türkistan konuşmalarına bakarsanız sanki kendisi Osman Batur’un torunu…
Tunceli’deki askerlerimizin dağlara yazdığı “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözlerine alerjisini “Bu eski Türkiye alışkanlıkları siyasi söyleme ve sloganlara da yansımaktadır“ şeklinde gösteren Serok Ahmet’in Doğu Türkistan konuşmalarına bakarsanız sanki kendisi Mehmet Emin Buğra’nın torunu…
PKK’lı terörist Demirtaş için “serbest bırakılsın” diyen, HD(P)KK’nın acısında, sevincinde hep yanında olan Serok Ahmet’in Doğu Türkistan konuşmalarına bakarsanız sanki İsa Yusuf Alptekin’in oğlu…
Nereden bakarsanız bakın Doğu Türkistan davası Serok Ahmet’in üzerine yakışmayan bir dava…
Kaldı ki Doğu Türkistan’daki çileler, işkenceler, asimilasyon bugünün meselesi değil, 13 Ekim 1949 tarihinden bu yana soydaşlarımız Çin devletinin işgali altında insanlık dışı muameleye uğramaktadır. Madem öyle, Ahmet Davutoğlu Dışişleri Bakanı iken niçin Doğu Türkistan sevdalısı değildi de, Çin sevdalısıydı?
2010 yılında Dışişleri Bakanı iken Çin’in önde gelen gazetelerinden China Daily için yazdığı ‘Çin-Türkiye ilişkilerini ileriye taşımak’ başlıklı mektubunda “2011, Çin ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin başlangıcının 40’ıncı yıl dönümü olacak. Politik, ekonomik ve kültürel alanlarda iyi ilişkilere sahip olan iki ülke, karşılıklı ziyaretler ve yapılan anlaşmalarla iş birliğini geliştiriyor. 2012, Türkiye’de “Çin Kültür Yılı” olarak, 2013’te Çin’deki “Türk Kültür Yılı” olarak gözlemlenecek. Türkiye’nin aynı amaç altında Çin’le daha yakından çalışmak için hazır. Şimdiki ortak amacımız, tüm potansiyelini harekete geçirerek iş birliğimizi derinleştirmek ve çeşitlendirmek. Benim bu görevi beraber başaracağımıza ve Türk-Çin ortaklığını 21’inci yüzyılın diğer on yıllarına taşıyacağımıza olan inancım tam” cümlelerini kuran Serok Ahmet, Doğu Türkistan sevdasına niçin Gelecek Partisi’ni kurunca erişti?
Bu mektubu yazdığı günlerde Doğu Türkistan’ın sıkıntıları yok muydu?
2011 yılında Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen Dünya Türk Girişimciler Kurultayı’nda ‘’Çin ile ilişkileri en üst düzeye getiriyoruz. Çin’e özel bir politika ile yaklaşıyoruz. Başbakan’ımızın da özel ziyareti olacak. Bu politikada Asya’nın doğusunda ve batısında yükselen iki gücün eşit, ortak bir sinerji çıkarma çalışması olacak. Bizim kalkınmamızdaki ilke demokrasi. Millet egemenliği bağlamında bizim Çin ve AB’den farkımız şu. Hedefimiz AB standartlarında demokrasi, Çin standartlarında üretim. İkisini bir arada geliştirmeyi hedefliyoruz” derken Doğu Türkistan’ın bir derdi yok muydu?
Dışişleri Bakanı iken Türkiye’nin füze savunma sistemleri konusunda Çin ile sözleşme, ihale görüşmelerini yürüten Ahmet Davutoğlu idi. “Türkiye’nin füze sistemleri konusunda Çin’i tercih etmesi ABD’yi rahatsız etmiyor” diyordu ve sonradan o ihale iptal edilmişti. Serok Ahmet, o günlerde Doğu Türkistan’da her şey güllük gülistanlık mıydı?
2014 yılında Çin’in Şanghay şehrinde düzenlenen Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı( AİGK/CICA) 4. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne Dışişleri Bakanı olarak katılan Ahmet Davutoğlu ’Şimdi ise insanlığın ana kültür direklerinden ve bugün uluslararası barış ve istikrarın ana direklerinden biri Şanghay’da, Çin’deyiz. Bundan dolayı Çin’in tüm bu süreçlere katkısına hayranım. Bir vücut ve iki kanat. Bizler ona barış kartalı ya da barış güvercini diyebiliriz. Türk-Çin dostluğu tarihe geri dönüyor’’ diye Çin’e övgüler dizerken Doğu Türkistan huzur içinde miydi?
Ahmet Davutoğlu “Çin kuşun bir kanadı, Türkiye diğer kanadı” sözü sana aitse, Doğu Perinçek üzerinden Cumhur İttifakı’na saldıran sana sormak lazım. O hâlde sen, Çin’in ve Doğu Perinçek’in hangi kanadı oluyorsun?
Görüldüğü gibi Serok Ahmet’in Doğu Türkistan sevdası yalandır, aldatmacadır.
Ahmet Davutoğlu’nun sahte Doğu Türkistan sevgisinin ABD’nin Doğu Türkistan davasını Çin üzerinde kendi menfaatleri için kullanmaya çalıştığı bir dönemde artması hiç de tesadüf değildir.
Türklükten nefret ediyorsun, “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüne alerji duyuyorsun, “Milliyetçilikle hesaplaşma vakti geldi” diyorsun, Türkiye’de HD(P) KK’ya yakın politika izliyorsun, geçmişte Türkmenleri Barzani ve YPG’ye satmışsın ama şimdi Doğu Türkistan diyorsun başka bir şey demiyorsun…
Ve şimdi her olayı, her lafı “Cumhur İttifakı, AKP, MHP Uygur Türklerine niye sahip çıkmıyorsun” noktasına getiriyorsun.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli geçtiğimiz senenin son aylarında sana “Bu süreçte Doğu Türkistan meselesinin tekrar gündeme getirilmesi tesadüf değildir.
Uygur Türklüğünün sorunu kuşkusuz sorunumuzdur.
Hak gaspları, hukuk ihlalleri, insani trajediler hiçbir zaman onaylamayacağımız zorbalıklardır.
Fakat Milliyetçi Hareket Partisi karanlık mahfillerde hazırlanıp servis edilen kirli senaryoların zehirli akıntısına kapılmayacak, hiçbir telkine alet olmayacaktır.
CHP bize Uygur Türklüğü konusunda parmak sallayamaz, istikamet çizemez, dikte edemez, tavsiye ve tembihte bulunamaz.
Onlar Moskova yolu gözlerken, biz esir Türklerin davasıyla nefes alıyorduk, Turan ülküsüyle, Türklüğün muzaffer günlerine ulaşma heyecanıyla fikir ve siyaset mücadelesi veriyorduk.
Çizgimizde kırıklık yoktur, hâlen bu azimdeyiz, bu ahlaktayız, bu düşünce namusuna sahibiz.
CHP kim, Doğu Türkistan’ı savunmak kimdir?
Hele bir de Serok Ahmet var ki, gürültü patırdı çıkarmakta üstüne yoktur.
Kalkmış bize soru sormuş: Doğu Türkistan’da yapılan zulme niye sessiz kalıyormuşuz?
Hızını alamamış olacak ki, Doğu Türkistan’ı kaça sattığımızı da sorularının arasına iliştirmiş.
Be hey Serok, söylesem anlamazsın, göstersem algılayamazsın, sussam gönül razı değil, yine de şunu bilmelisin ki, satmak senin işindir, pazarlamak seninle anılan bir meslektir.
Sen Doğu Türkistan’ın haritada yerini bilmiyorken Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in kalbi bu sevdayla çarpıyordu.
Sen git Kobanici yoldaşlarınla kucaklaş, ecdadımızın geride kalan türbelerini boşaltmak için sözler ver, gücün yeterse kamyonlara yükleyip kaçabildiğin kadar kaç, belki kurtulur, belki yakayı kurtarırsın.
Aklının ermediği konularda yorum yapma, masken düşer; çamurlu yollarda yürüme, üstün başın batar.
Ne tuhaf bir hâldir ki, zilletin ortakları hiç bilmedikleri, uğruna hiç mücadele etmedikleri Doğu Türkistan meselesini gündeme taşıyorlar, istismarla oyalanıyorlar.
Çünkü bunların kulaklarına fısıldayan, önlerine talimatname koyan dış mihraklar görev başındadır” sözleriyle haddini bildirdi ama sen hâlâ aynı yerde otlamaya devam ediyorsun…
Senin dünya haritasında Doğu Türkistan’ı gösteremeyeceğin yıllarda MHP Lideri Devlet Bahçeli Doğu Türkistanlıların her derdiyle ilgileniyordu ve Doğu Türkistan’ı ziyaret eden ilk Türk devlet adamı olmuştur. Türkiye’deki tüm Doğu Türkistan dernekleri, kuruluşları muhakkak ondan maddi ve manevi destek görmüştür. Zaten birçok Doğu Türkistan vakıf ve dernek başkanları MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu hakkını teslim eden ve Serok Ahmet’i eleştiren şu açıklamaları yapmışlardır:
Güney Azerbaycan Milli Oyanış Herekatı “Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, sadece Doğu Türkistan değil, Güney Azerbaycan ve bütün Türk yurtlarının gür sesi olmuştur.” “Sayın Devlet Bahçeli öncülüğünde Turan ülküsüne doğru yürümekten şeref duymaktayız. Karabağ’da olduğu gibi esaret altında kalan Türk yurtlarının kurtuluşunu ve Turan’ın kurulmasını kutlayacağız. Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’ye ideallerimize giden yolu açması, esir Türklerin davasına sahip çıkması ve yardımları hasebiyle teşekkürlerimizi sunarız.”
Doğu Türkistan Zulmün Yetimi Platformu: “Doğu Türkistan’ın haklı davası, her türlü baskı ve zulme rağmen hâlâ devam etmektedir. Verdiğimiz zorlu mücadelede, birçok dava arkadaşımız maddi ve manevi olarak bizlere destek sağlamış, arkamızda durmuş ve yanımızda olmuştur. MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli Beyefendi de bu süreçte gerek maddi gerek manevi olarak bize destek sağlamıştır. Yıllardır süregelen mücadelemizde en başından beri yanımızda olmuş, talep ve isteklerimizi geri çevirmeyerek bizlere yardımcı olmuştur. Doğu Türkistan hususundaki hassasiyeti ve Uygur Türklerine olan destekleri için Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’ye ve onun nezdinde tüm Milliyetçi Hareket Partisi mensuplarına teşekkür eder, saygılarımızı sunarız.”
Türkçe Konuşan Ülkeler Uluslararası Gazeteciler Derneği (TKÜUGD) Başkanı Güngör Yavuzaslan: “MHP ve Ülkücü Camia hem Türkiye’de hem Türk Dünyası’nda yaptığımız medya çalışmalarında Türk Dünyasının her köşesinde siyasi, kültürel, sivil toplum çalışmalarını aktif yapan bir teşkilattır. Bahçeli, Başbakan Yardımcısı olarak Doğu Türkistan ziyaretini gerçekleştirmiştir. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her köşesinde Türk soyluların çalışmalarında MHP teşkilatlarının katılımlarını ve desteklerini takip ettik. Türkiye’nin yanı sıra dünyanın dört bir yanında Türk Dünyası teşkilatları ile sürekli iletişim halindeyiz. Bu teşkilatların yöneticileri Türk Dünyası unsurlarının bir polemik içinde anılmasından rahatsızlık duymaktadırlar.
Doğu Türkistan Sürgün Hükümeti Eski İçişleri Bakanı Serkan Dinçtürk: “Çin rejiminin baskı ve zulümlerine rağmen baş eğmeyen, karşılaştığı onca zorluğa rağmen davasından bir an olsun vazgeçmeyen ve asla hak bildiği yoldan şaşmayan Doğu Türkistanlılar; vatanı için her türlü fedakârlığı göstermiştir. Uzun yıllardır gösterdiğimiz dik duruşun arkasında yaslandığımız dağlar, millî ruhumuzun beslendiği kaynaklar vardır. MHP Genel Başkanı Sayın Dr. Devlet Bahçeli Beyefendi de bu isimlerden birisidir. Doğu Türkistan Davası’na sahip çıktığı hepimiz tarafından gayet iyi bilinmektedir. Tarih ve dava neferlerimiz Devlet Bahçeli’nin hassasiyetine şahittir.”
Türk tarihi, Türk milliyetçilerinin lideri Devlet Bahçeli’yi Türk dünyasına sahip çıkan lider olarak anacak, Serok Ahmet aynı tarih seni de terör örgütü PKK-YPG-PYD’ye sahip çıkmakla, Türklükten duyduğun nefretle anacaktır.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan iken Türk milletine yaptığın ihanetler yetmedi, şimdi de kurduğun Gelecek Partisi’nde HD(P)KK sıcak ilişkilerinde ihanetlerini sürdürüyorsun…
HD(P)KK ve terörist Demirtaş ortak noktasında buluşan muhalefet, Doğu Türkistan istismarı üzerinden algı oluşturmaya çalışıyorsa emin olun orada bir tezgâh vardır. Ekmeğini yediği, suyunu içtiği Türkiye’de asker, polis şehit eden, masum insanları öldüren HD(P)KK’nın ne işi olur Doğu Türkistan’la?
Tüm FETÖ’cü yazarlar Doğu Türkistan diyor. 15 Temmuz’da kendi askeri, polisi, masum vatandaşları üzerine kurşun sıkan, bomba atan FETÖ’nün Doğu Türkistan davası mı olur?
Suriye’deki Türkmenlere baskı, zulüm yapan terör örgütü YPG’ye karşı yapılan Zeytin Dalı Harekâtı’na karşı çıkan bu muhalefetin tamamı değil miydi? Hatta ilk karşı çıkan da Meral Akşener’in partisiydi.
Doğu Türkistan bunlar için sadece Türkiye’deki kendi ihanetlerini örtmek için bir istismar malzemesi, ABD’nin oyunlarında figüran olma sahnesidir.
Bunlar istismarcı, bunlar ikiyüzlü diye Doğu Türkistan elbette yalnızlığa terk edilmemelidir. Doğu Türkistan’ın her derdi Türkiye’nin derdi olmalıdır.