CENAB-I Hak Ayetinde mealen buyuruyor ki, Allah kendini beğenen ve her zaman böbürlenen kimseleri sevmez.
Diğer bir ayetinde "İnsanlardan kendini büyük görerek yüzünü çevirme. Yolda şımarık çalımla yürüme. Zira Allah kibir taslayan kendini, beğenip övünen hiç kimseyi sevmez."
Peygamber Efendimiz ise, Cehennemlikleri size haber vereyim mi? Onlar katı yürekli, malını hayırdan esirgeyen, kibirli kimselerdir, buyurmaktadır.
İslam’ın gayesi, insanları birbirleriyle kaynaştırmak ve onların emniyet ve huzur içerisinde, hem bu dünyada hem de ahirette mutluluklarını sağlamaktır.
Kendini beğenme ve kibir, bir nevi hastalık belirtisidir. Bu aşağılık duygusu denilen bir saplantının değişik bir biçimde tezahürü yahut da cehaletin aldanmanın bir sonucudur.
Bazen insan, elinde bulunan değerlerin, her şeyi halledeceği veya her güçlüğü yeneceği, gücü ve kuvveti alıp götürür. Mevki, masa zaten emanettir. Her an elden gidebilir.
Ölüm ise insan malından, mülkünden ve servetinden ayırır. İnsan ebedi yolculuğa, ancak bir kefenle yola çıkar. Kibir ve gurur; kabalığın, hamlığın, yetişmemişliğin, hayalperestliğin bir tezahürüdür.
Allah'ın Resulü, herkese durumuna göre muamele eder, çocukların, muhtaçların, kölelerin gönlünü alır, fakir bir Müslümanın davetine icap eder. Daime tevazu gösterirdi. Bununla beraber o, hiç bir zaman tevazuda ifrata düşmemiş ölçüyü kaçırmamıştır.
Bir gün Rasülullah, Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez. Buyurdu. Ashaptan biri, ya Rasülullah insan elbisesinin ayakkabısının güzel olmasını sever. Dedi. Bunun üzerine Rasülu Ekrem "Allah güzeldir güzelliği sever. Kibir ise, Hakkı kabul etmemek ve insanları hor görmektir." buyurdu.
Zakir TOPDUR