Türkiye içeride ve dışarıda bir kurtuluş savaşı vermek zorunda bırakılmıştır. Ne acıdır ki, dünya savaşı şartlarına getirildik ve topyekûn bir mücadele vermek durumundayız.
15 yıldır ülkeyi tek başına idare edenler de aynı şeyi söylüyor ve bir istiklal mücadelesine girdiğimizi millete anlatıp destek istiyor.
Her türlü desteği vermek, Türkiye Cumhuriyeti Devletini yaşatmak ve yüceltmek, bu sınırlar içinde yaşayan her vatanseverin asli görevidir.
Yeter ki bu desteği isteyenler, daha doğrusu yönetim sorumluluğu taşıyanlar samimi olsunlar ve istismar etmesinler.
Bu kadar yanlış yapan bir partiye yeniden iktidar vermek bir intihardır ve bunun sonucunda başımıza tahmin edemeyeceğimiz belalar yağmur gibi geldi.
Bizi hayrete düşüren, hükümet edenlerin hâlâ aynı yanlışı sürdürmekteki ısrarlarıdır.
Sıkıntı, hâlâ aynı zihniyeti sürdürmelerinde ve ülkeyi bu hale getiren anlayışlarında ısrar etmelerindedir.
15 Temmuz'un bir milat olmasını diledik ve bekledik. Ancak, şu ana kadar gördüklerimiz, bizde hayal kırıklığı oluşturuyor.
Hâlâ kendilerine yontuyor, hâlâ özel hesaplarını öne çıkarıyor, hâlâ "ya ben, ya hiç" anlayışında diretiyorlar. Kesin ihtiyacımız olan "birlik beraberlik, herkesi kucaklama, ortak tavır" dillerinden düşmüyor, ama uygulamada değişen hiçbir şey olmuyor.
Türkiye'nin bugünkü ortamında, en çok ihtiyaç duyulan şey hukuktur. Zira hukuksuzluğun acısını çekiyor, çok ağır şekilde bedelini ödüyoruz.
Bunun yolu da bağımsız, tarafsız ve güvenilir bir yargı sisteminin kurulmasıdır. Herkes tedirgin, herkes gergin ve herkes endişeli.
Bir yerde güçsüz güçlüden hakkını alamıyorsa, orada hak yoktur, hukuk yoktur, adalet yoktur. Eğer bir yerde güçsüz güçlüden hakkını alabiliyorsa, orada hak vardır, hukuk vardır, adalet vardır.
Siz, biz, hepimiz ülkemize ihanet edenlerin karşısına dikilmek ve mücadele etmek görevimizdir. Yani ülkemize sahip çıkmanın derdine düştük.
Zakir TOPDUR