MHP'li Karakaya'dan Dış Politika Açıklaması..

MHP'li Karakaya'dan Dış Politika Açıklaması..

MHP’li Karakaya, "MHP, dış politikada aktif, kararlı ve ilkeli bir tutum izlemektedir. Gerek terörle mücadelede gerekse uluslararası alanda Türkiye'nin itibarını ve güvenliğini artıracak adımların her zaman destekçisi olmuştur." dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Prof. Dr. Mevlüt Karakaya, Erzincan Bölge Toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Karakaya “MHP, dış politikada aktif, kararlı ve ilkeli bir tutum izlemektedir. Gerek terörle mücadelede gerekse uluslararası alanda Türkiye'nin itibarını ve güvenliğini artıracak adımların her zaman destekçisi olmuştur. Genel Başkan’ımız Sn. Devlet Bahçeli, Türkiye’nin iç huzurunun ve güvenliğinin sağlanmasının, ülkemizin bekası için vazgeçilmez olduğunu her platformda dile getirmektedir. İç huzur, dışarıdaki tehditlere karşı en büyük savunmamızdır.” ifadelerini kullandı.

MHP'li Mevlüt Karakaya'nın açıklamasının tamamı:

Değerli Misafirler, MYK ve MDK Üyelerimiz, Kıymetli Milletvekilim, İl Başkanlarımız, İlçe Başkanlarımız ve Teşkilatlarımızın Değerli Mensupları, İl ve İlçe Belediye Başkanlarımız, İl Ocak Başkanımız ve Ülkü Ocaklarımızın Değerli Mensupları, Çok Kıymetli Ülküdaşlarım, Basınımızın Güzide Temsilcileri “Bir ve Birlikte Hilal'e Doğru Türkiye Toplantıları” kapsamında Erzincan, Sivas ve Tunceli illerimiz ile bir aradayız. Sözlerime, Liderimiz Sn. Devlet BAHÇELİ’nin hepinize selam ve muhabbetlerini ileterek başlamak istiyorum. Birliğimiz daim, kararlarımız isabetli, toyumuz kutlu olsun!

Değerli Dava Arkadaşlarım Türk’ün tarihi, şan ve şerefle olduğu kadar ders alınacak çok sayıda olay ve hadislerle de doludur. Selçuklu Devleti, Orta Asya kökenli güçlü bir Türk Devletiydi. 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi Türklere Anadolu’nun kapılarını açarken, Selçuklu Devletinin de hızla büyümesi ve genişlemesine imkan sağladı. Haçlı seferleri, iç çatışmalar, savaşlar ve özellikle Türk beylerinin bağımsızlık arzusu merkezi otoriteyi zayıflattı ve nihayetinde Moğol istilalarıyla 13. yüzyılda bu büyük devlet sona erdi. 13. yüzyılın sonunda Osmanlı İmparatorluğunun temeli atıldı. Osmanlı, 14. Yüzyıldan itibaren hızla genişleyerek, 16. Yüzyılda zirveye ulaştı. Birçok ulusun, kültürün ve dinin bir arada yaşadığı bir imparatorluk haline geldi. Bu, ecdadın atalardan aldığı cihan şümul devlet olma, yani nizam-ı âlem ülküsünün tezahürüdür. Osmanlının sona ermesi çok yönlü ve karmaşık bir süreçtir. Bu süreç, 19. Yüzyılda başlayan askeri, ekonomik ve sosyal zorluklar yanında ayrılıkçı kakışmalar da hız kazandı. Nihayetinde Birinci Dünya Savaşı Osmanlının sonunu getirdi. 30 Ekim 1918’de imzalan Mondros Ateşkes Anlaşmasıyla, müttefik güçler Osmanlının stratejik noktalarını işgal etme yetkisine sahip oldular. 19 Mayıs 1919’da Gazi Mustafa Kemal Paşanın Samsun’a çıkması ve 23 Nisan 1920’de Milli Mücadeleyi yürütmek üzere TBMM’nin kurulması bir ve birlikte hilale doğru yola çıkıştı. 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr anlaşmasıyla İmparatorluğun topraklarının büyük bir kısmı işgale uğradı, müttefikler arasında paylaşıldı. Bu, Türk Milletinin varlığını tehdit eden bir dayatmaydı. Ancak bu dayatma, yokluk ve savaşlardan bitap düşmüş Türk Milletinin milli mücadele ruhunu şahlandırdı. 1923’te imzalanan Lozan Anlaşmasıyla Bağımsız Türk Devleti ve toprak bütünlüğü yedi düvele kabul ettirildi.

Değerli Arkadaşlar, Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyetimizin 101. yıldönümünü idrak ettik. Bir asır geçmiş, devir değişmiş ancak müstevlilerin ve Türk düşmanlarının Türkün coğrafyası ve toprağı üzerindeki emel ve hevesleri hiç değişmemiştir. Tek değişen taktikleri ve kullandıkları aparatlar olmuştur. Gün gelmiş mezhepsel, gün olmuş etnik farklılıklar üzerinden Türk’ün son devletini zayıf düşürmeye, Türk Milletini parçalamaya çalışmışlardır. Askeri darbeler, ekonomik ambargolar, finansal kriz ve operasyonlar bir yana, aparat haline getirdikleri terör örgütleriyle tepemize çullanmaya kalkmışlarıdır.

BAŞBUĞUMUZ ALPARSLAN TÜRKEŞ ATATÜRK’ÜN KURUCUSU OLDUĞU CUMHURİYETİMİZE SAHİP ÇIKTI

Değerli Dava Arkadaşlarım 12 Eylül 1980 öncesinde, sağ-sol çatışması adı altında Türk Gençliğini bir birine düşürüp dinsiz-kimliksiz Marksist-Leninist ideolojiyi hâkim kılıp, Türk Milletini parçalama ve onun devletini yok etme girişimlerine bu salonda bulunan birçoğumuz yaşayarak şahit olduk. O dönem, Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in öngörüleri ve liderliğinde Ülkücü Hareket Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurucusu olduğu cumhuriyetimize ve devletimize sahip çıktı. Bu vesileyle, başta başbuğumuz olmak üzere ülkücü şehitlerimizi ve ahirete irtihal eden taş medreselilerimizi rahmetle anıyor, bu şerefli mücadelenin bugün hayatta olanlarına şükranlarımı sunuyorum. Yine bu vesileyle, onların hatıralarına titizlikle sahip çıkan, Ankara Kızılcahamam’da Ülkücü Şehitler Anıtını ve Taş Medreseliler Ormanını inşa ettirerek isimlerini ölümsüzleştiren, her 27 Mayıs’ta onları dualarla bu mekânda yâd eden Liderimiz Sn. Devlet Bahçeli’den de Allah razı olsun.

PKK’NIN KÖKÜ KAZINANA KADAR MÜCADELEMİZ DEVAM EDECEK

Değerli Dava Arkadaşlarım Biz sosyal maliyeti son derece yüksek bir siyasi hareketin mensuplarıyız. Tabutluklarla denendik, darağaçlarıyla sınandık, genç bedenlerle toprağa gark edildik. Hiçbir zaman siyasi veya ekonomik rant peşinde olmadık. Çünkü biz Türk Milletini karşılıksız sevdik. Devletimiz 40 yıldır bölücü PKK terör örgütüyle mücadele ediyor. 40 yılda 40 binden fazla insanımızı kurban verdik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum. Gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Terörün 40 yılda ekonomimize ve insanımızın refahına vurduğu darbe ise devasa boyutlardadır. Bir taraftan PKK terör örgütü ülkemizi bölüp parçalamaya çalışırken, diğer taraftan FETÖ terör örgütünün sinsice devletimizi ele geçirdiğine 15 Temmuz işgal girişimiyle şahit olduk. 2016 yılından bu yana, yurt içinde ve dışında terör örgütleriyle amansız mücadele eden güvenlik güçlerimize devlet yetkililerimize şükranlarımızı sunuyorum. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş ve Cumhur İttifakının milletimizden aldığı destekle terörle mücadele ivme kazanmış, yurt içinde terörün beli tamamen kırılmıştır. Bu mücadele, sınırlarımızın dışında da kararlılıkla sürdürülmektedir. Kökü kazınana kadar da devam edecektir.

DEVLET BAHÇELİ SADECE ELİNİ DEĞİL GÖVDESİNİ DE TAŞIN ALTINA KOYARAK ÇAĞDIRA BULUNDU

Değerli Dava Arkadaşlarım Genel Başkan’ımız Sn. Devlet Bahçeli, bulunduğumuz coğrafyada gün geçtikçe artan ve dünyayı sarmakta olan yangın karşısında, sadece elini değil gövdesini de taşın altına koyarak bilge, aklıselim duruş ve devlet adamı kimliği ile siyasi tarihimizin dönüm noktası niteliğinde bir çağrıda bulunmuştur. Bu çağrı; içeriye olduğu kadar dışarıya da ihtar niteliğindedir. Şurası bir gerçektir ki; büyük hamleler büyük liderler tarafından yapılır. Bu da öngörülü ve cesaretli olmayı gerektirir. Sn. Genel Başkanımız bugüne kadar aldığı tüm kararlarında, birilerinin ağır eleştirilerine maruz kalmış olsa da, hep haklı çıkmıştır. Bu da öngörülerinin ne kadar doğru ve isabetli olduğuna karinedir. Bugünlerde, Genel Başkanımızın çağrısının Milliyetçi Hareket Partisine oy kaybettireceğini söyleyenler var. Ne kadar da Milliyetçi Hareket Partisini düşünür olmuşlar. Bire gafiller, memleket meselesi olduğunda Sn. Devlet Bahçeli, ne zaman oy kaygısına düşmüştür? “Önce Ülkem ve Milletim”, “Benim Aklım Hep Türkiye’dir” diyen bir lideri siz nereden anlayacaksınız. Anlasaydınız zaten bu durumlara düşmezdiniz. Azıcık olan aklınızı da 6’lı masalarda ve koltuk sevdasıyla attığınız protokol kâğıtlarında bıraktınız. Milliyetçi Hareket Partisi’nin, “21. Yüzyılda Lider Ülke Türkiye” vizyonu, Cumhur İttifakı’nın ortak projesi haline gelmiştir. Bu yolda bize ayak bağı olacak, bizi oyalayacak, maddi ve manevi kayıplara sebep olacak hiçbir engelle karşılaşmak istemiyoruz.

PKK'NIN VARLIĞINA SON VERMEK, TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ İÇİN KAÇINILMAZ

Kıymetli Dava Arkadaşlarım Hem coğrafyamız hem bölgemiz hem de tüm dünya; zorlu bir tarihi süreçten geçmektedir. Yorulmak, durmak bilmeyen küresel emperyalizm; her türlü taşeronuyla bölgemizi tehdit etmeye devam etmektedir. Bu bakımdan özellikle faaliyetlerini Suriye ve Irak'ta sürdüren PKK; sadece Türkiye’nin değil, tüm bölgemizin istikrarını ve huzurunu tehdit eden bir terör örgütü haline gelmiştir. Bu hain yapı, Irak ve Suriye’deki otorite boşluğundan yararlanarak sınırlarımızı zorlamaktadır. Partimiz, yurt içinde ve sınırın ötesinde gerçekleştirilen operasyonları destekleyerek, devletin bu terör örgütünün bölgedeki varlığını bitirme kararlılığını azimle sürdürmektedir. Özellikle Irak'ın kuzeyi ve Suriye'nin doğusunda PKK'nın varlığına son vermek, Türkiye’nin güvenliği için kaçınılmazdır. Türkiye’nin âli menfaatlerini savunmak ve bu maksatla terörle mücadeleyi, terörün kökü kazınana kadar devam ettirmek MHP’nin önceliklerinin başındadır. Sn. Genel Başkan’ımızın sözleri üzerinden tezvirat yayanlar, ifadelerini çarpıtanlar ne Milliyetçi Hareket Partisi’ni ne de Sn. Genel Başkan’ımızı tanımamışlar, anlayamamışlardır.

Küresel eşitsizlikler, dünyanın farklı bölgelerinde yaşanan çatışmaların başlıca sebeplerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Ekonomik kaynakların dengesiz dağılımı, politik istikrarsızlık ve sosyal adaletsizlikler, birçok toplumda derin ayrışmalara yol açmaktadır. Küresel sistemin bu adaletsiz yapısı, çatışma bölgelerinde sürekli bir istikrarsızlık döngüsü yaratmaktadır. Dünyadaki çatışma bölgelerindeki yerel dinamik görünümlü birçok çatışmanın arka planında küresel güçlerin çıkar çatışmalarının olduğu genel kabul gören bir gerçektir. Orta Doğu'da süregelen istikrarsızlık ve savaşlar, Afrika'nın çeşitli bölgelerinde yaşanan iç çatışmalar, küresel aktörlerin doğrudan veya dolaylı müdahaleleri ile daha karmaşık bir hâle gelmiştir.

Kıymetli Dava Arkadaşlarım, Ülkemizin dört bir yanı ateş çemberi içerisindedir. Bir tarafta Ukrayna-Rusya Savaşı, bölgesel ve küresel güç dengelerini değiştiren önemli bir çatışmadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu savaşın bölgeye yayılma riskine karşı dikkatli olunması gerektiğini vurguluyoruz. Türkiye’nin, bu savaşta dengeleyici bir aktör olarak yer alması, barışçıl çözümler üretme çabalarını sürdürmesi elzemdir. Bu süreçte, NATO müttefiki olarak sorumluluklarımızın bilincindeyiz, fakat bağımsız dış politikamızdan da asla taviz vermeyeceğiz. Diğer tarafta ise, İsrail-Filistin Savaşı ve İsrail’in Lübnan ve Suriye’ye yönelik genişleme girişimi bulunmaktadır. Filistin meselesi, sadece Orta Doğu’nun değil, İslam dünyasının kanayan bir yarasıdır. İsrail'in son dönemde Filistin'e karşı uyguladığı şiddet politikaları hem Lübnan hem de Suriye üzerinden genişlemeye yönelik adımları, bölgedeki tansiyonu arttırmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Filistin halkının meşru haklarının savunulması ve bu topraklardaki zulmün son bulması gerektiğine inanıyoruz. Bölgesel güçler arasında dengeyi koruyarak, Türkiye bu meselede etkin bir rol üstlenmektedir. Unutulmamalıdır ki; Siyonist saldırganlığın ARZ-I MEV’ÛD hayaliyle gözünü diktiği yer Anadolu coğrafyasıdır, Türkiye topraklarıdır. Bu noktada İsrail bölgedeki vekil aktörler vasıtasıyla ülkemizin güvenliğine yönelik girişimlerini sürdürmektedir. Coğrafyamızda savaşlar ve krizler devam ederken, küresel istikrarsızlık hızla büyürken ve uluslararası örgütler işlevini yitirmişken Sn. Genel Başkan’ımız Ahd-i Milli için birlik olma teklifi hamlesiyle, terörden, terör örgütlerinden ve terörist başından nemalananların ayarını bozmuştur.

MHP, DIŞ POLİTİKADA AKTİF, KARARLI VE İLKELİ BİR TUTUM İZLEMEKTEDİR

Partimiz, milli çıkarlarımızı önceleyen, bağımsız ve güçlü bir dış politika anlayışını savunmaktadır. Türkiye’nin sınırlarını tehdit eden her türlü gelişmeye karşı, devletin bütün imkânları seferber edilmelidir. MHP, dış politikada aktif, kararlı ve ilkeli bir tutum izlemektedir. Gerek terörle mücadelede gerekse uluslararası alanda Türkiye'nin itibarını ve güvenliğini artıracak adımların her zaman destekçisi olmuştur. Genel Başkan’ımız Sn. Devlet Bahçeli, Türkiye’nin iç huzurunun ve güvenliğinin sağlanmasının, ülkemizin bekası için vazgeçilmez olduğunu her platformda dile getirmektedir. İç huzur, dışarıdaki tehditlere karşı en büyük savunmamızdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta iç cephenin önemini şöyle ifade ediyor;

“Aslolan iç cephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütün milletin meydana getirdiği bir cephedir. Görünürdeki cephe, doğrudan doğruya ordunun düşman karşısındaki silahlı cephesidir. Bu cephe sarsılabilir, değişebilir, yenilebilir. Fakat bu durum hiçbir zaman bir memleketi, bir milleti yok etmez. Önemli olan, memleketi temelinden yıkan, milleti esir ettiren iç cephenin çöküşüdür. Bu gerçeği bizden çok daha iyi bilen düşmanlar, bu cephemizi yıkmak için yüzyıllarca çalışmışlardır ve çalışmaktadırlar.”

Dolayısıyla; Sn. Genel Başkan’ımızın uzattığı el iyi anlaşılmalıdır. Gerek Sn. Genel Başkan’ımız gerek Sn. Cumhurbaşkanımız, uluslararası sistemde yaşanan değişimlerin, Türkiye’yi doğrudan tehdit ettiğini vurgulamakta ve bu doğrultuda tedbir alınması gerektiğini ifade etmektedir. Türkiye, tarih boyunca iç ve dış tehditlere karşı nasıl direndiyse, bugün de aynı kararlılıkla yoluna devam edecektir. Güçlü ve bağımsız bir Türkiye, küresel güç dengelerinin en önemli aktörlerinden biri olmayı sürdürecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’nin milli güvenliğini tehlikeye atan her türlü tehdidin karşısındadır. İçeride birlik ve beraberliği sağlamadan, dışarıda güçlü olmamız mümkün değildir. Türkiye, dün olduğu gibi bugün de zorlukların üstesinden gelecek iradeye ve güce sahiptir. Bizler, bu iradeyi temsil eden bir partinin mensupları olarak, daima milletimizin ve devletimizin yanındayız.

Değerli Gönüldaşlarım, Biz ülkücü-milliyetçi camia olarak biriz, birlikteyiz, hilale doğru yürüyoruz. Türk Milliyetçiliği bir menfaat birlikteliği değildir! Türk Milliyetçiliği kalbi vatan, millet, bayrak ve ezan sevdasıyla atan serdengeçtilerin bir ve birlikte hilale doğru koştuğu yoldur. Bu yol çetindir; bu yol zahmetlidir. Bazen usananlar, bazen yorulanlar, bazen de ayrılanlar olmuştur. Yine de olacaktır. Ama gelenler her zaman gidenlerden kat be kat fazla olmuştur, daha da fazla olacaktır. Zira bu dava Türklük davasıdır, İlayı Kelimetullah davasıdır, Allah davasıdır. Hiç kimseyi ayırmadan, ayrıştırmadan milli ve manevi ortak paydada buluşan her kardeşimizi kucaklayacak derin bir heyecan, engin bir hoşgörü üç hilalin çatısı altında vardır ve hep var olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin son siperidir. Milliyetçi Hareket Partisi istiklalimizin son müdafaa hattıdır.

MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ TÜRK MİLLETİNİN RUH KÖKÜ, TARİHİN KÜKREYEN SESİ, TÜRKLÜĞÜN EBEDİYEN VAR OLACAK KALESİDİR

MHP, millî manevi değerleri yaşatıp gelecek nesle aktarma sorumluluğunu ve görevini kendine şiar edinenlerin buluşma noktasıdır. Gelecek nesilleri hesaba katmayan hiçbir strateji, hiçbir plan sürdürülebilir değildir. Bir milletin bekasının güvencesi her şeyden önce gelecek nesilleridir. İşte bu kutlu mirasın takipçisi olarak Milliyetçi Hareket Partisi; “Önce Ülkem ve Milletim” diyen Liderimiz Sn. Devlet Bahçeli’nin öncülüğünde, tarihimize, ecdadımıza, şehitlerimize ve bayrağımıza sahip çıkmaya yeminlidir. Sn. Genel Başkan’ımız, her fırsatta, Dünya’nın, Türkiye’nin, Türk Dünyasının ve insanlığın huzura ihtiyacı olduğunu, hayatı daha yaşanır bir yer hale getirmek gerektiğini, bunun yerkürenin her köşesinde yaşayan bütün insanlık için ortak bir amaç haline gelmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Bu vizyon, Türk Milletinin tarih sahnesine çıktığı günden itibaren kendisi ve hiçbir fark gözetmeksizin bütün insanlık için arzuladığı; sevgiyi, şefkati, hak ve hukuku önceleyen ecdattan miras Nizam-ı Alem ülküsüdür. Bu ülkü, yüksek bir şuurun ürünüdür. Bizler, bu şuuru içselleştirip ülkü haline getirmiş Türk Milliyetçileriyiz. Türk Milliyetçiliğini siyasi proje haline getirmiş yegâne parti olan Milliyetçi Hareket Partisi, Cihan Devleti kurmuş atalarımızdan kalan yönetim mirasının gereğini yapmayı boynunun borcu bilmektedir. Cumhur İttifakının iradesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yönetme ve temsil başarısı bu yeterliliğe muktedirdir. Cumhur ittifakı, Türkiye’nin ve Türk milletinin geleceğe taşınması için benzer hassasiyetleri paylaşan tüm kesimlerin birleşmesinin zorunlu olduğu bir süreçte doğmuştur. Alenileşmiş tehdit ve tehlikelere karşı Türk milletinin bekasına sahip çıkma birlikteliğinden kaçanlar, bugün tehdit ve tehlikeleri oluşturanların hamisi ve işbirlikçisi haline gelmişlerdir. Cumhur ittifakı, öncelikli hedefi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ve Türk milletini payidar kılmak olan bozkurtça duruşun adıdır. Bozkurtça duruşun karşısında dengesi bozulanlar, başı sonu ve ortası belli olmayan ikilem dolu bir siyasette karar kılmışlardır. Türk Devlet Geleneğinden aldığımız ilhamla bin yıllık kardeşlik hukukuna sahip çıkmaya, bunun için bir ve birlikte hilale doğru yürümeye kararlıyız. Sosyal medya üzerinden yapılan manipülasyonlara, siyaset bezirganlarının spekülasyonlarına, vatansızların kaos üretme çabalarına karşı bir ve birlikte hilale doğru yolumuza devam edeceğiz. Türkiye, her zamankinden daha büyük azim, kararlılık ve cesaretle hilalin ufkundaki Kızılelma’ya doğru hızla ilerlemektedir.

21.Yüzyıl Türkiye Yüzyılı olacak, Türk’ün asrı vücut bulacaktır. Milletçe yoldayız’ ; durduramazlar, ‘Tek yumruk olmuşuz’; kırdıramazlar, ‘Korku korkar bizden’ yıldıramazlar, ‘Bir ve birlikte’; hilale doğru, Birlikte kuruldu; sağlamdır temel, Yıkıp da geçeriz; dayanmaz engel, Hesaplar sorulur, ödenir bedel, ‘Bir ve birlikte’ hilale doğru, ‘Her yaştan, herkese’ bu kutlu çağrı, Kanla yoğrulmuştur vatanın bağrı, ‘Yürekler bir çarpar’; yok ayrı gayrı, ‘Bir ve birlikte’ ; hilale doğru, Hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyor, Cenab-ı Allah'a emanet ediyorum. Ne Mutlu Türk'üm Diyene!.

Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.