Kuşçu Baba'nın Yuva Hayali
Geceleri, yol kenarındaki bir ağacın altında uyuyan ve küçük tezgahında kuşlar için buğday satarak geçimini sağladığı için "Kuşçu Baba" olarak bilinen Bostancı, başını sokabileceği bir yuvanın hayalini kuruyor
Geceleri, yol kenarındaki bir ağacın altında uyuyan, gündüzleri ise tezgahında kuşlar için 1 liraya buğday satarak geçimini sağlayan Bekir Bostancı (59), havalar iyice soğumadan sıcak bir yuvaya kavuşmanın hayalini kuruyor.
Şirinevler Meydanı'nda, kuşlar için buğday satarak geçimini sağladığından "Kuşçu Baba" olarak bilinen Bostancı, sabah uyandığında ilk olarak "evlatlarım" dediği kuşlarına koşuyor.
Erken saatlerde buğday sattığı Şirinevler'e gelen Bostancı, kuşlarını doyuruyor ve onlara su veriyor.
Daha sonra bardağını bir liradan sattığı buğdayları küçük tezgahına dizerek müşterilerini bekleyen Bostancı, kuşların sağlığıyla da yakından ilgileniyor.
Ayağına ip ya da çeşitli malzemeler dolaşan kuşlara yardımcı olan, hasta kuşları veterinere götüren Bostancı, bir yandan da geçmiş günlerinin muhasebesini yapıyor.
Fırsat buldukça özlem gidermek için deniz kıyısına giden ve kaptanlık yaptığı günleri hatırlayan Bostancı, sahibini tanımasa da karışmış bir balıkçı ağı gördüğünde çözmeye çalışıyor.
"Dedemin bana bıraktığı en değerli miras..."
Geçmişte yaşadığı sıkıntıları, özlemlerini ve hayallerini AA muhabiriyle paylaşan Bostancı, küçük yaşlarda annesiyle babasının ayrıldığını, yılın belli bölümlerinde annesi ve üvey babasıyla, belli bölümlerinde de babası ve üvey annesiyle yaşamaya başladığını söyledi.
Her iki tarafın da baskısına 15 yaşına kadar dayanabildiğini dile getiren Bostancı, bu yaşlarda evden kaçtığını, bazen sokaklarda, bazen de sahildeki balıkçı kayıklarında sabahladığını ifade etti.
O dönemde, rahmetli dedesi sayesinde hayatının kurtulduğunu, denizi, denizaltı dünyasını, kaptanlığı dedesinden öğrendiği için ayakta kalabildiğini anlatan Bostancı, "Anne ve babamdan çok, dedem benimle ilgileniyordu." dedi.
"Aile olmak özlemi içimde kocaman bir yara"
Gençliğinde yaptığı hataların ceremesini eşi ve çocukları çekmesin diye evlenmediğini ifade eden Bostancı, "Aile olmak özlemi içimde kocaman bir yara. Sevdiğim bir eşim ve çocuklarımın olmasını çok isterdim. Kızım olsa onunla gezip dolaşabilirdim. Erkek olsa onu maçlara götürürdüm. Bir ailem ve dolayısıyla çocuklarım olmadı ama ben kuşlarımı çocuklarım gibi görüyorum. Onlar gökyüzünde kanat çırptıkları zaman kendimi özgür hissediyorum. Tüm ilgimi ve sevgimi çocuklarım gibi sevdiğim kuşlara verdim. O gün hiç para kazanmasam bile hasta bir kuş gördüğümde para bularak tedavi ettirmeye çalışıyorum." ifadelerini kullandı.
Bostancı, kuşlar için büyük yoğurt kaplarına su koyarken bir gencin yanına gelerek, kuşları velinimet olarak görüp görmediğini sorduğunu dile getirerek, "Asla!' dedim. Onlar benim evlatlarım. İnsanlar buğday almasalar bile ben onları beslemek zorundayım. İnsan evladını aç bırakabilir mi?" diye konuştu.
"Yaşama umutla bakıyorum"
Bekir Bostancı, kalan yaşamı için umudunu kaybetmediğini vurgulayarak, "Yaşama umutla bakıyorum. Şu anda E-5 Karayolu üzerinde bir küçük ağacın altında uyuyorum. Altıma karton seriyorum, üstüme de iki battaniye alıp uyumaya çalışıyorum. Yazın tehlikeli olmasının yanı sıra yıldızları izleyerek uyumak güzel olabiliyor ama yağmur yağdığında toparlanıyorum ve bir şemsiyenin altına sığınıyorum." dedi.
"İnsanlar beni görmezden gelmesinler, ben daha ölmedim"
Havalar henüz soğuk olmadığı için sokakta idare edebildiğini belirten Bostancı, hayallerini ise şöyle anlattı:
"Hissettiğim kadarıyla bu kış sert geçecek. Benim de acilen bir yuvaya ihtiyacım var. Keşke birisi çıksa ve 'Gel benim teknemin 7/24 bakımlarını yap, onu temizle ve her an kullanımıma hazır halde beklet' dese, çok mutlu olurum. Çünkü deniz benim huzur bulduğum yer. Ya da bir hayırsever inşaatında bekçilik işi verse. Ben çalışmaya hazırım. Yeter ki insanlar beni görmezden gelmesinler. Daha yaşayacak günlerim var, ben daha ölmedim."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.