İşte 'Abdullah Gül ittifakının' perde arkası!

İşte 'Abdullah Gül ittifakının' perde arkası!

Mehmet Acet, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında Abdullah Gül'ün muhtemel adaylığı ile ilgili dikkat çeken bir yazı kalem aldı.

Gül'ün uzun süredir adaylık süreci yürüttüğüne dikkat çeken Acet, "Abdullah bey, büyük fotoğrafa bugün daha iyi bakmalı" uyarısında da bulundu.

Temel Karamollaoğlu, Pazartesi sabahı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile görüştükten sonra aile ortamında “CHP bizim adayımıza destek vermek istemiyor” gibi bir cümle kullanıyor.

Muhtemelen aile içinde olup da Tayyip Erdoğan’a muhabbetle bakan bir isim de orada olduğu için ‘şaşırtmaca taktiği’ uyguluyor.

Neden derseniz, işin gerçeği tam tersi istikamette.

O görüşmede Kılıçdaroğlu açık çek veriyor, “Çıkarın adayınızı destek vereceğiz” diyor.

Karamollaoğlu’nun vites büyütüp görünür alana çıkmasından sonra bir dost ortamında “Sanki kendisi değil de Abdullah Gül konuşuyor” diye cümle sarf etmiştim.

Şimdi bu izlenimim bugün itibarıyla daha bir belirginleşmiş gibi görünüyor.

Bugünden geriye dönüp bakınca, herkesten daha fazla Kılıçdaroğlu’nun sahiplendiği “İlkeler ittifakı” lafının patent hakkının da Gül’e ait olduğu anlaşılıyor.

Demek ki, uzun süredir Gül için ‘adaylık tarlası’ sürülüyormuş.

Demek ki, Kılıçdaroğlu’nun üç hafta önce sorularımız yanıtlarken bahsettiği‘gizli trafiğin’ odağında da Abdullah Gül’ün adaylığı varmış.

Gül cenahından gelen haberler, bu trafiğin son safhaya geldiğine işaret ediyor.

“Son pürüzler de giderilirse” deniyor, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı için aday olduğunu açıklayacakmış.

Son pürüzlerden bir tanesi, Meral Akşener’in 100 bin imzayla aday olacağı açıklamasından henüz geri adım atmaması.

Bu arada Akşener’in henüz geri adım atmamış olması, Kılıçdaroğlu’nu yeni bir trafiğe zorladı. Akşam üzeri ortaya çıkan yeni bilgi, yeni bir Kılıçdaroğlu/Akşener görüşmesinin olacağına işaret ediyordu. Görüşmenin konusu artık saklanamayacak kadar aşikar hale gelmiş durumda:

Gül’ün adaylığının önünün açılması için Akşener’in adaylıktan çekilmeye ikna edilmesi. Dün akşama doğru televizyonlara bir başka son dakika bilgisi daha düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis Eski Başkanı Bülent Arınç’ı genel merkeze davet ederek kendisiyle bir görüşme yapmıştı. Görüşme çıkışı bir açıklama yapan Arınç’ın sözleri, kendisinin muhtemel bir Erdoğan/Gül yarışında Arınç’ın Erdoğan’a yakın bir yerde duracağına işaret ediyordu.

E-MUHTIRAYI VERENLERİN GÖNLÜNDEKİ ADAY

Ankara’da Abdullah Gül’ün hafta sonuna kadar kararını netleştirip bir açıklama yapacağı beklentisi var.

Net bir bilgim yok ama Cuma gününün 27 Nisan’a denk gelmesi nedense aklıma düşmüş durumda.

Gül, 27 Nisan e-muhtırasının 11’inci yıl dönümünün kendisi için olumlu bir çağrışım yapacağını hesap ederek böyle bir günü tercih edebilir.

Ama 11 yıl önceki pozisyonu ile bugünkü durumu arasında o kadar büyük uçurumlar var ki…

Düşünsenize…

Dün ben bu yazıyı bilgisayara dökerken tam da 11’inci yılına denk gelen “Cumhurbaşkanı adayımız Abdullah Gül kardeşim” açıklamasının üzerinden 11 yıl geçtikten sonra, Gül’ün Erdoğan’a karşı aday olarak çıkmaya hazırlandığını, o günlerde kendisinin aday olmaması için o muhtırayı verip darbe tehdidinde bulunanların günün sonunda ‘gönlündeki aday’ durumuna düştüğünü.

Düz bakınca “Ama bu Aristo mantığı” denilip haksızlık yaptığım düşünülebilir.

Ama, o kesimler için niyetler/duruşlar/ilkelerden daha fazla sonuçlar önemlidir.

Futbolun final maçlarında ikinciler hatırlanmaz.

Bunu siyasete uyarlayacak olursak, insanlar, niyetleriyle, hedefleriyle değil, aldıkları kararların iyi ya da kötü sonuçlarıyla anılırlar.

11 yıl önce Abdullah Gül’e muhtıra verenler, kendisini çok sevdikleri için değil ama, alacağı kararın sonuçlarını düşünüp el ovuşturdukları için bu trafiğe destek oluyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun ve temsil ettiği zihniyetin, 15 Temmuz’u yapanların, Gül’ün adaylığına açık çek vermesinin iki sebebi olabilir.

1- Tayyip Erdoğan’ı kendileri açısından en iyi yöntem olan ‘içeriden devirme’ hesapları.

2- Erdoğan ve Gül’ün temsil ettiği mahalle içinde, onulmaz, geri dönüşü olmayan yaralar açmak.

Küresel 28 Şubat’ların yaygınlaştığı günümüzde, Abdullah Gül’ün adaylığı üzerinden yeni bir aşama kaydedip memleketi yeni bir Takrir-i Sükun atmosferine sokma niyeti taşıyanları ihmal edebilir miyiz?

Abdullah bey ne kadar hesap kitap yaparsa yapsın, günün sonunda kendisine destek verenlerin hesabı, kitabı bu.

İllaki bir hesap kitap üzerinden bu sürecin okumasını yapacaksak, Gül’ün seçimleri kazansa bile 25 Haziran sabahı karşı karşıya kalacağı tablonun Kılıçdaroğlu’na mahkum olmak dışında bir sonuç üretmeyeceği şimdiden görülebiliyor.

Demem o ki, zaman intifada zamanı değil.

Abdullah bey, görev üstlendiği dönemlerde başarılı bir şekilde odaklandığını bildiğimiz büyük fotoğrafa bugün daha iyi bakmalı.

Kimler benim üzerinden ne hesaplar peşinde sorusunu kendisine sorması halinde, o sorunun yanıtını kolayca bulabilecektir.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.