YÂ RESÛLALLÂH!..
“Esselâtü Vesselâmü aleyke yâ Resûlallâh
Esselâtü Vesselâmü aleyke yâ Habîballâh
“Esselâtü Vesselâmü aleyke yâ Seyyidel-evvelînen velâhirîn”
Salât-ü Selâm Âlmlerin Efendisi’nin (Sallallahü Aleyhi Vesellem) O’nun Âli’nin ve Ashâbı’nın (Rıdvanullahi Taâla Aleyhim Ecmaîn) üzerine olsun!..
Ya Resûlallâh (Sâllallahü Aleyhi Vesellem)!.. Seni söyler diller, seninle abâd olur gönüller. Sen, Allah’u Taâlâ’nın (Azze ve Celle) “Habîbim” dediği “Nebîler Sultânı”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, iyilikler menbağı, güzellikler kaynağı, Ümmeti’nin gözünün nûru, gönüllerin sürûru bizim şanlı ve şerefli Peygamberimiz’sin yâ Resûlallâh!..
Sen, “Âlemlere rahmet olarak ve güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderilen” en son “Peygamberlik zirvesi”sin yâ Resûlallâh!..
Sen, Siyer-i Nebî ve Mevlid-i Şerîf kitaplarında, Na’t-ı Şerîfler’de sana meftûn şâir ve yazarların dillerinde en güzel kelâmlar ile ifâde edilensin yâ Resûlallâh!.. En güzel sıfatlar, iltifâtlar hep sanadır yâ Resûlallâh!..
Sen, “Şefî-ül Müznibîn”, “Şefî-ül-Ümem”, “Seyyid-ül-Mürselîn”sin yâ Resûlallâh!..
Sen, Peygamberler zincirinin ilk ve son halkası olduğun gibi “Yevm-ül Kıyâmet”te (Mahşerde) de Ümmeti’ne şefâat edeceklerin yegâne serdârısın yâ Resûlallâh!..
Sen, bütün üstün ve güzel hasletleri üzerinde toplayan: “Hayr-ül-Beşer”, “Hayr-ül Verâ”, “Şefî-ül-Verâ”, “Hayr-ül-Enâm” ve “Eşref-il Verâ”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, her “İki Cihân'ın Gülü”, “Şeriât-ı Ahmediyye”nin sahibi ve “Risâlet-penahı”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, “Seyyid-ül Kevneyni’s-Sakaleyn” ve “İmâm-ül-Harameyn”sin; Arş-ü ferş-ü kaplayan Allah’ın (Celle Celalühü) nâmütenâhî nûrunun sende temerküz eden “nûrun âlâ nûru”sun yâ Resûlallâh!..
Sen, “Sen olmasaydın Âlemleri yaratmazdım!” Buyuran Allahü Taâlâ’nın (Azze ve Celle) en güzel iltifâtına muhâtab olan, “Kâinât ve Sırlar Âlemi”nin ve “İki Cihan'ın Güneşi”, “Hatemü'l - Enbiyâ” sın yâ Resûlallâh!..
Sen, beşeriyete gelişinle zulmet karanlığının her çeşidini nûrunla söndüren, şeklî ve nefsî bütün putları yeryüzünden kaldıran, bu kutlu Ümmet’in kalplerine “Risâlet-i Ebedî”yi nakşeden, “Resûl-ü Kibriyâ”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, “İlâhî Nizâm”ın te’sîsinde her çeşit nizâmsızlığa, adaletsizliğe, kula kul olmaya son veren “Server-i Kâinât”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, insân olmanın haysiyet ve şerefini bahşeden, ortada ne kadar bozuk telâkki, sistem, şu, bu varsa; hepsini târihin çöplüğüne gömen, yepyeni kutlu ve nûrlu “Saâdet Asrı”nı başlatan “Nebiyallâh”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, Mevlid-i Şerîf yazarımızın nefis ifâdesi ile: “İlm-ü Ledün Sultânı”; Sen, “Tevhîd-i İrfân Kânı”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, Mirâc-ı Güzin’den; “Kur’ân-ı Kerîm” Mû'cizesi’nden başka, çok sevdiğin ve niyâzlarında dilinden düşürmediğin Ümmetin’e, “Beş Vakit Namaz” emrini yeni bir “Mirâc” hediyyesi ile nâsipdâr kılarak dönen tek “Rasûl”sün yâ Resûlallâh!..
Sen, “Hırâ”da aldığın kutlu Dâ’vet’i “Vedâ Haccı”yla tâclandıran “Kutbu’l Enbiyâ”sın yâ Resûlallâh!..
Sen, Gönüller Sultânı Ashâb-ı Kirâm’ın, Tâbiîn, Tebe-i Tâbiîn’in ve Evliyâ’nın eksilmez ve tükenmez feyiz ve bereket kaynağısın yâ Resûlallâh!..
Sen, “Seyyid'ül Evvelin Vel-Âhirin”, “Seyyidü’s ve Rûsûlü’s-Sakaleyn”sin yâ Resûlallâh!..
Sen, en güzel Mevlid yazarımız Süleymân Çelebi Hazretleri’nin (Kaddesallâhu sırrehû) “Vesîletü’n-Necât”ında doğum anını tasvir eden:
“Doğdı ol sâatde ol sultan-ı dîn
Nûra gark oldu semâvât-ü zemîn”
diye övülensin yâ Resûlallâh!.. Ne göz yaşartıcı ve göz kamaştırıcı manzaradır ki; Süleymân Çelebi Hazretleri’nin yukarıdaki güzide mısralarının Mevlidhânlar tarafından terennümü esnâsında; en güzel dinin Ulu Peygamberi’nin Kâinât'ı şereflendiriş ânı; büyük bir edep, heyecân ve hûşu içerisinde asırlardan beri bütün Mü’minler tarafından ayağa kalkılmak suretiyle her zaman saygıyla selâmlana gelmiştir. Sana nâsip olan bu büyük devlet, şeref ve izzet Süleymân Çelebi Hazretleri’ne de, bu tâlihli Ümmet’e de yeter de artar yâ Resûlallâh!..
Sen, “Dâvûdî” birer “Âvâze”yi andıran Ümmeti’nin sana meftûn aşk ve hasret dolu gönlünden dillere dökülen:
“Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile diyin es-salât
Esselâtü Vesselâmü aleyke yâ Resûlallah
Esselâtü Vesselâmü aleyke yâ Habîballâh
Esselâtü Vesselâmü aleyke yâ Seyyidel-evvelînen velâhirîn”
sadâlarının; Câmilerden “Gök Kubbe”ye dalga dalga yayılan “Salâvât-ı Şerîfe”lerin mânevî sıcaklığı ile mü’minlerin kalplerini, gönül hoşnutluğunun en güzel coşkusuyla buluşturup birleştirensin yâ Resûlallah!..
Yâ Resûlullâh!.. Seni anlatmak ne mümkün yâ Resûlallah!... Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da senin aşkınla yanıp tutuşan bağlılarınca sen, Kıyâmet'e kadar hep konuşulacak, yazılacak ve anlatılacaksın yâ Resûlallâh!.. Lâkin, beşerî ifâdeler (lisânlar, kelimeler) seni hakkıyla anlatmaktan her zaman âciz kalacaktır yâ Resûlallâh!..
Yâ Resûlallâh!.. “Ehâdisî Şerîf”in mûcibince, fethedilmiş ve sana “Ümmet” olmakla şereflenmiş bütün bu mübârek topraklardan ve bilûmum İslâm diyârlarından “Ravza-i Mutahhara”na sonsuz “Fatihâ-i Şerîf”ler gönderilirken; Ümmet’in olmaktan her zaman büyük şân ve şeref duymuş olan bu fakîr de bütün Ümmet’in gibi senin “Livâ-ül Hamd Sancâk-ı Şerîfi”nin altında toplanmak ve gölgelenmek, Allahü Taâlâ (Celle Celalühü) ile birlikte “Cemâlin”le müşerref olmak bahtiyarlığına ermek niyâzındadır yâ Resûlallâh!... Boynu bükük birer “azad kabul etmez köle”lerin olarak senden meded bekliyoruz; bizi mâhşer günü “Şefaât”inden mahrûm vaziyette yüzüstü bırakılmış, unutulmuş ve terk edilmişlerden eyleme yâ Resûlallah!..
TEFEKKÜR
Mü’min; Amentü’ye îmân eden rûhun asâleti
İslâm; gönüllerde açan gül Peygamber Risâleti
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.