İYİ POLİS (İP), KÖTÜ POLİS (CHP)
2018 seçimlerinde birşey oldu. Vatanseverler ve Türk Milletine güvenenler ile küreselcilerin uşağı olup onların ağzıyla konuşanlar iki gruba ayrıldı.
Biri Cumhur İttifakı diğeri adını hangi milletten aldığı takındığı tavırda belli olmayan Millet İttifakı.
Hani bir zamanlar dilden düşmeyen millet kelimesini tamamlayıcısı ve bizlerin mensup olduğu Irkın utanarak söylenmediği dönemleri malesef muhalefet aratmıyor.
Seçimlerde yapılan ittifaklar ile önemli büyükşehir belediyeleri el değiştirse de asıl amaç olan cumhurbaşkanını değiştirmek onlar açısından mümkün olmadı.
Cumhur İttifakı %53.66, Millet İttifakı ise %33.94 oy oranına sahip olabildi.
Ama ne oldu?
Cumhurbaşkanlığı ve yerel seçimlerle kirli ittifaklar ifşa oldu.
Biten ve baraj altı çıkabilecek bir HDP (67) ve yeni kurulan İYİ Parti (45), CHP’nin (Pensilvanya) kurduğu kirli ittifaklar sayesinde kimsenin milliyetçi olduğundan şüphe duymadığı MHP (49) kadar milletvekili meclise sokmayı başardı. (Daha sonra istifalar olsa da 2018’deki tablo bu.)
Millet İttifakı’nın hayali MHP'yi bitirmek ve baraj altı bırakmaktı ama onu da başaramadılar. Bu komplolar karşısında MHP'nin bu sayıda milletvekiliyle meclise girmesi ise onların oyunlarını bozacak büyük bir başarıydı.
MHP üzerinde, Okyanus ötesi uluslararası istihbarat örgütlerinin de desteğiyle Pensilvanya’dan yapılmak istenen cerrahi operasyona, Türk milliyetçileri izin vermemiş ve Cumhur ittifakı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi seçimlerini başarıyla tamamlamıştır.
HDP ile resmi olmayan, kapalı kapılar ardında yürütülen gizli ittifak süreci seçimler sonrası iyice ayyuka çıktı.
Belediyelerden işten çıkarmaya büyük bir cüretle şehit ailelerini bile katıp yerlerine HDP'lilerin yerleştirildiğine vatandaşlarımız şahit oldu. HDP'lilerin ve İP'in aday çıkarmadığı belediyelerde İYİ Parti ve HDP makam sahibi olmuş ve CHP ile beraber halkın parasını çarçur ediyorlardı.
Türkiye üzerinde oynanan oyunların son perdesi seçimlerdi.
Uzun dönem demokratik olmayan yöntemlerle değiştiremedikleri sistemi seçimle de yıkamamışlardı. Birkaç belediye ile surda gedik açsalar da Türkiye’yi teslim almak sadece Cumhurbaşkanlığı Makamını ele geçirmekle mümkündü.
Bu arada el değiştiren belediyeler hizmet yerine siyaset üretmeye başladılar.
Buradan tek tek neler yaptıklarını veya yapmadıklarını yazmak istemiyorum.
Cumhur İttifakı Türkiye’yi güçlendirdikçe onlar küresel gücün ekonomiyi vurmasından memnuniyet duydular.
Hatta CHP Milletvekili Turan Aydoğan meclis kürsüsünden "Demirtaş’ı serbest bırakmazsanız açlıktan ölecek hale geleceksiniz." deme küstağlığını dahi gösterebilmişti.
Biraz geçmişe gidersek, Mecliste HDP Milletvekili Fatma Kurtulan, İYİ Parti mensuplarına dönüp “ PKK’yı destekleyenler ve bizim sayemizde o koltuklarda oturuyorsunuz.” demişti.
Milliyetçi camia onu HDP'nin İYİ Partiye had bildirmesi olarak algıladı. Eğer bu had bildirme olsaydı İYİ Parti'den sözde ülkücü bir babayiğit yıkıl karşımdan, sen kim oluyorsun demez miydi?
Demediler çünkü bu bir kurguydu.
İP ile HDP arasında bir kırılma noktası yaratılmalıydı.
Senaryosu Pensilvanya’da yazılmış projenin birinci perdesi kapanmıştı.
Meclise girilmiş ama Cumhurbaşkanlığı alınamamıştı.
Sebebi, PKK ile arasına mesafe koymayan HDP'nin ittifakını halk içine sindirememiş ve yeterli oyu vermemişti.
Ve 2023 seçimleri için oyunun ikinci perdesine geçildi.
Bir HDP'li kürsüden had bildirecek ve bu bir başlangıç olacak, İP yavaş yavaş söylemleriyle HDP'den ayrışmış gibi görünecekti.
2018'den 2020’nin bitimine gelirken ara ara söylem kayması (Demirtaş’ın Meral Hanım'a kahvaltıya gelmesi konusu gibi. Bunlar HDP'li seçmene hala sizinleyiz mesajı vermek amaçlı.) varmış gibi görünse de seçmeninin ve bu sebeple oy vermeyenlerin zihninde kendini PKK karşıtı bir yere konumlandırmayı başardı.
CHP ve HDP, PKK destekçisi ama İP değilmiş gibi bir düzenek kuruldu. Oyları arttırmanın başka yolu yoktu.
Bu sahte görüntü en son İP Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu'nun katıldığı bir açık oturumda iki gün önce yine deşifre oldu.
Mehmet Metiner ve Metin Özkan tarafından dakikalarca tek soru yöneltildi.
"Selahattin Demirtaş sizce terörist midir?"
6-7 Ekim 2014'te Selahattin Demirtaş'ın Genel Başkan olduğu sırada HDP'nin çağrısı üzerine 36 ilde sokak olayları meydana gelmişti. Çıkan olaylarda 2 polis memuru şehit oldu, 43 sivil vatandaş hayatını kaybetti. 331'i polis memuru, 438'i sivil vatandaş olmak üzere 769 kişinin yaralandı. Çatışmalarda 5 örgüt mensubu ölü, 3 örgüt mensubu ise yaralı olarak ele geçirildi. 4 bin 291 şüphelinin gözaltına alındığı, bunlardan bin 105'i tutuklandı. Türkiye genelinde 2 bin 389 olay meydana geldi. Olaylara 121 bin 899 göstericinin katıldı. 27'si kaymakamlık binasına 52'si emniyet binasına, 283'ü okul binalarına, 73'ü siyasi parti olmak üzere 2 bin 558 binaya saldırıda bulunulduğu ve zarar verildiği tespit edildi.
“Halkı sokağa çağıran ve onlarca kişinin ölümüne, yüzlerce kamu malına zarar vermeye sebep olan, PKK kıyafetli resimleri olan, çözüm sürecinde şımarıp "Abdullah Öcalan'ın heykelini dikeceğiz" diyen Selahattin Demirtaş sizce terörist midir?” sorusuna, lafı eveledi geveledi ve ona adalet karar verecek dedi.
İşine geldiği zaman hiçbir ülkenin dikkate almadığı ve gayet siyasi bir karar olan AİHM kararını kabul etmemizin şart olduğunu ısrarla yineliyordu.
Kamuoyunda ayrıca, AİHM Demirtaş suçsuz serbest bırakılsın demiş gibi bir yaygara koparılıyor. Tutukluluk süresinin çok uzadığını ve bunun insan haklarına aykırı olduğu kararda belirtilmiştir. Gerçi bu tutukluluk süresi, kendi avukatlarının katılmaması, eksik evrak getirmesi vesaire vesaire sebeplerce uzamıştı. Dedikleri gibi adalet olmasaydı, çoktan Demirtaş’ı beklemekten vazgeçip kalemini kırmış olurlardı.
Belki de Türkiye’nin kötü durumda gösterilmesi için bu da bir danışıklı dövüştü. Zira bu konunun devamlı gündemi meşgul etmesinden rahatsız olan MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli yargılanma sürecinin çok uzadığını ve artık karar verilmesi gerektiği uyarısını yapmıştı.
Sonuçta Yavuz Ağıralioğlu halkın vicdanında terörist olan birine terörist demedi, diyemedi.
Diyemezdi de, çünkü birileri PKK ile aranıza mesafe koymuş gibi görüneceksiniz dese de Millet İttifakı’ndan farklı bir görüş yansıtmak ne mümkün.
Dili söylese de kalbi istemez, kalbi istese de beyni kaldırmaz, beyni müsade etse Ittifak ortaklarından ayrışır, onları kötü duruma düşürür.
Hakikaten partilerinin adı gibi İP'te yürüyen cambaz gibiler. Halkı kazansalar İttifakın diğer ortaklarının oyları düşecek. İttifak ile aynı söylemi tuttursalar bu kez de tekrar HDP ve PKK savunucusu olup aylardır oynanan oyun güme gidecek.
HDP, CHP, DEVA, SAADET ve GELECEK Partileri kartlarını gayet açık oynuyor. Onlarla PKK ve FETÖ sempatizanlarının oyları cepte ama ya Erdoğan’ın geçmiş hataları yüzünden Cumhur İttifakı’na oy vermeyen ama HDP ile olan İttifak ile de Millet İttifakı’na oy vermeyen aradaki kararsız seçmenin oyları ne olacak?
Yani anlayacağınız, İYİ polis İP, kötü polis CHP.
Halkımız lütfen uyanık olsun.
Millet İttifakı, Kürdistan hayali kuran küreselcilerin hizmetkarıdır.
Fikirlerinde herhangi bir ayrışma yoktur.
Türkiye'yi mandacı zihniyete teslim etmemeliyiz.
Ekonomi üzerine oynanan oyuna kuru ekmek yesek dahi yenilmemeli ve tam bağımsız hayalimize kavuşmalıyız.
Güçlü ve tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ne ulaşmanın yolu malesef bu.
Evlatlarımızın geleceğini kurtarmak için on senedir verilen bir mücadele var.
On yıldır Türkiye kötü yönetiliyor diyen FETÖ'cüdür. Çünkü on yıldır Türkiye'nin bağırsakları temizleniyor rahatsızlıkları bundandır.
CHP'de Ulusalcı, İYİ Parti’de ülkücü temizliği yapılırken hergün ekranda arzı endam eden Yavuz Ağıralioğlu sizce kimdir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.