EYLÜL
Yine Eylül, yine bir sonbahar...
Eskiden kışın gelişi ile hüzünlenirdik, 80 Darbesi sonrası ülkücü idamları ile Eylülleri kahrederek anar olduk...
Ülkücü bir deyimdir "Kahpe Eylüller"
Kızgınlığımızı, hırsımızı masum bir aydan çıkardık...
Niye kahpeydi Eylül?
Çünkü bizi iyi niyetimizden kahpece vurdular...
Vatan savunması yaptık diye bizi dövdüler, işkenceden geçirdiler, kemiklerimizi kırdılar yetmedi birde astılar...
Yapacak birşey yoktu ki, kimse Kenan Evren'in boğazına yapışamadı. Kolumuzu kanadımızı kırmışlar bizi dağıtmışlardı...
Nasıl bir tevekkülle ve vakur ifadeyle boyunlarına ip geçirilirken beddua etmedilerse bize de metanetle yaşamak düşmüştü...
Sadece kuytu köşelerde çok ağladık, kan çanağı gözlerle ağız dolusu sövdük...
İpten kurtulana ise hayat boyu tek başına ayakta kalma cezası verildi...
Ne iş, ne de aş verildi...
Çoluk çocuk yedi sülalesini ülkücü diye damgaladılar, sürdüler...
Komünistler ve 12 Eylül sonrası güçlenen dinciler her alanda desteklendiler ve ülkenin elit pozisyonlarına kadar yükseldiler...
Bizler birilerinin emelleri için kullanılmaya müsait değildik çünkü...
Partimizi, Başbuğ Alparslan Türkeş'i ve tüm ülkücüleri içeri attılar...
Darbenin bilançosu ise ağırdı...
TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı.
Siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu.
650 bin kişi gözaltına alındı.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
7 bin kişi için idam cezası istendi.
517 kişiye idam cezası verildi.
Haklarında idam cezası verilenlerden 52'si asıldı (18 farklı sol fraksiyon görüşlü, 9 Ülkücü görüşlü 26 adli suçlu 1'i Asala militanı).
İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
71 bin kişi TCK'nin 141 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
98 bin 404 kişi ''örgüt üyesi olmak'' suçundan yargılandı.
388 bin kişiye pasaport verilmedi.
30 bin kişi ''sakıncalı'' olduğu için işten atıldı.
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
30 bin kişi ''siyasi mülteci'' olarak yurtdışına gitti.
171 kişinin ''işkenceden öldüğü'' belgelendi.
23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
3 bin 854 öğretmen üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
31 gazeteci cezaevine girdi.
300 gazeteci saldırıya uğradı.
3 gazeteci silahla öldürüldü.
Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Cezaevlerinde toplam 299 kişi hayatını yitirdi.
144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
14 kişi açlık grevinde öldü.
16 kişi ''kaçarken'' vuruldu.
95 kişi askerle "çatışmada'' öldü.
73 kişiye ''doğal ölüm raporu'' verildi.
43 kişinin ''intihar ettiği'' bildirildi.
Ve işte 40 yıl sonra, bir Eylül daha geldi...
Yine yapraklar dalından düşecek ve tabiat uykuya dalacak...
O ülkücü yiğitleri musalla taşına yatıran süreç yine içimizi karartacak...
Geride kalan hiç bir ülkücüde pişmanlık olmadı...
Biliyorum ki onlar yaşasalar yine aynı şeyi yaparlardı...
Çatışmalara en önde koşmalar, vatan aşkının yürekte yanmasının bir tezahürüydü...
Bugün değişen ne?
Fırsatını bulsalar hepimizi idam sehpasına göndermeye hazır olan birileri yine var...
Masonlar, CIA, MI5-6, MOSSAD, NATO, FETÖ ve bizdeki kuklaları...
15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi’nin bir uyanış sağladığına inanıyorum ama bu bizde gevşeme, aşırı bir özgüven yaratmamalı...
Çünkü aşırı özgüven hata yaptırır...
Akılcıl politikalar üreterek hedefe varabiliriz...
Hala çok aktifler...
Türk Milliyetçilerini birbirlerine kırdırmakta pek mahirler...
Malesef hala uyuyan bilinçsizce ekmeklerine yağ süren çok var...
Devlet Bahçeli'nin çabası ile hükümet milli politikalar üretmeye başladı...
Türk Milliyetçisi yeniden kendini buldu...
Darağacına giden civanların, beş bin ülkücü şehidin ve bu topraklara kanını akıtan şehitlerimizin ruhları birer gelincik olarak topraklarımızda yeniden çiçek açtı...
Ülkücü gençlik hala dipdiri...
İzmir'den ülkücü gençlik haykırdı...
"Hep onsekiz yaşında, işte burdayız."
Ve ablaları, abileri olarak bizler ülkücü tarihimizi aktarmakla sorumlu olanlar iman ve fikir. gücümüzle Türk Milleti'nin ve Türk Dünyası’nın parlayan ışığı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin yanındayız...
Son nefere, son nefese kadar üstümüze düşen iyi yurttaşlık vazifesini çıkar gözetmeksizin üstlenmeye hazırız...
Türkiye’ye dost olmasanızda direncimiz karşısında eğileceksiniz...
Türk Coğrafyası'nda ise ya kardeşçe yaşayacak ya da kahpece hakettiğinizi ödeyeceksiniz...
Eylül'ler delip geçecek belki ama bu kez sizi biz ezip geçeceğiz...
Önce Beka, güçlü devlet politikaları ile müreffeh toplum, Türk Birliği ve Dünya'ya Nizam-ı Alem'i biz tesis edeceğiz...
Dünya milletleri huzur ve adaletin ne olduğunu Türkler ile öğrenecek...
Tüm kalbimle dokuz fidanımızı saygıyla anıyorum...
Ruhlarınız şad olsun...
Leyla Düzel
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.