DİNİ VE DİNDARLARI PARAMPARÇA ETMEYİN
Cenâbı Hakk, bizleri hem göndermiş olduğu dini paramparça etme, hem de kendi aramızda ayrılıp paramparça olmak konusunda uyarır. Çünkü Allah’ın kitabını ve dinini paramparça edenlerin, ayrılıp bir birine düşman olanların ne Allah ile ne de Allah’ın Resûlü ile bir bağları kalır, Allah (c.c.) onlara hem bu dünya da hem de âhirette merhamet etmez. Onların bu durumlarına Enam suresinde şöyle dikkat çekilir:
“Dinlerini parça parça edip, grup grup olanlar var ya, (Habibim) senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır…” (Enam 6/ 159)
Kur’an-ı Kerim’i okudukları, ezberledikleri ve manasını bildikleri halde onun hükümlerinin tamamına veya bir kısmına uymayanlar Furkan suresi 30. Âyette Kur’an-ı terk etmekle “Kitab-ı mehcur/Terk edilmiş kitap” haline getirmekle suçlanıp; Cuma suresi 5. Ayette ise kitap yüklü merkeplere benzetilmişlerdir.
Tefsirlerde dinin paramparça edilişi ile ilgili olarak şu görüşlere yer verilir:
“Dinlerini parça parça edip”; yani dinleri hakkında anlaşmazlığa düşerek onun bir bölümünü alıp bir bölümünü terkedenler bir kıraatte, “parça parça edenler” anlamına gelen (ferrekû) kelimesi “ayrılanlar” anlamında fârekû şeklinde de okunmuştur. Yani emrolunduklan dini terk edenler anlamındadır. Bunlar ise Yahudi ve Hıristiyanlardır. “Bölük pörçük olanlarla” bu hususta kısımlara, fırkalara ayrılanlarla “senin hiç bir alâkan yoktur” yani sen onlara herhangi bir şekilde ilişme. “Onların işi ancak Allah'a kalmıştır.” O bunu üzerine almıştır. “Sonra O, ne yaptıklarını kendilerine haber verecektir.” Ahirette, yaptıklarını haber verecek ve buna karşılık onları cezalandıracaktır.
Yüce Allah kâfirleri tehdit edip azapla ve ahir zamanda beklenen korkunç hadiselerle uyardıktan sonra, bidat ve şüphe sahibi kimselerin yaptıkları şekilde dinde fırkalara ayrılmaktan müminleri sakındırmış, Müslümanları söz birliği (tevhidül-kelime) etmeye teşvik etmiştir. (Vehbe Zuhayli, Enam 159. Ayetin tefsiri; et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 4/413.)
Ayet-i kerimenin manası şudur: Dinlerini parça parça edip onun bir bölümüne iman ederek kabul eden, diğer bir bölümünü de terk ederek naslarını kendi arzularına göre tevil edip değişik fırkalara ayrılan ve her bir fırkaya, herhangi bir görüşü kabul edip herhangi bir mezhebe taassupla bağlanan kimseler gibi olmayınız. Ey Muhammed! Sen böylelerine ilişme. Onları kendi halleriyle baş başa bırak; onlarla savaşmana gerek yok. Sana düşen risaleti tebliğ etmek ve hak dinin esaslarını zafere kavuşturmaya çalışmaktır. Sen onlardan da, onların yaptıklarından da uzaksın. Onların mezheplerinden, söylediklerinden uzaksın; onların işlerini, onları hesaba çekmeyi Allah üzerine alır. Sonra ahirette onlara durumlarını bildirecek, onları cezalandıracaktır.-Razî der ki: Ayet-i kerimeden kasıt, Müslümanların söz birliği etmelerini, dinde tefrikaya düşmemelerini, bir takım bidatler ortaya koymamalarını bir teşviktir. (Râzi, XIV/8.)
Yüce Allah bir başka yerde bu şekilde dinlerini parça parça etmelerini kabul etmeyerek şöyle buyurmaktadır: “Yoksa sizler Kitabın bir bölümüne iman ediyor bir bölümünü inkâr mı ediyorsunuz?” (Bakara 2/ 85)
Peygamber (s.a.v.) de Müslümanları tefrikaya düşmekten sakındırmıştır. Ebu Davud, Muaviye b. Ebi Süfyân (r.a.)'dan şöyle dediğini nakleder: Resulullah (s.a.v.) aramızda kalkıp şöyle bir konuşma yaptı:
“Şunu bilin ki sizden önceki Kitap Ehli olan kimseler yetmiş iki fırkaya ayrıldılar. Şüphesiz bu ümmet de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunun yetmiş ikisi cehennemde birisi ise cennette olacaktır; bu ise cemaatin tuttuğu yoldur.” (İbnül-Esîr, Câmiu'l-Usûl, X/407) Yine Ebu Davud ve-lafız kendisinin olmak üzere- Tirmizî, Ebu Hureyre (r.a.)'den Rasulullah (s.a.v.)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedirler: “Yahudiler yetmiş bir veya yetmiş iki fırkaya ayrıldı. Hıristiyanlar da o şekilde bölündü; benim ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.”(İbnül-Esîr, Câmiu'l-Usûl, X/408.)
Buna göre Yüce Allah'ın, “Dinlerini parça parça edip” buyruğundan kasıt, Yahudi ve Hıristiyanların ihtilâfa düştükleri gibi dinleri hakkında anlaşmazlığa düşenlerdir. Dinlerini parça parça ayırmalarının, bir bölümüne iman edip bir bölümünü inkâr demek olduğu da söylenmiştir. (Vehbe Zuhayli, Enam 159.ayetin tefsiri; et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 4/413-415.)
Muharrem Günay SIDDIKOĞLU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.