Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Prof.Dr. Celalettin YAVUZ

Kore Krizine ‘Bize Ne?’ Diyebilir miyiz?

Türkiye haftalardır varsa yoksa “Anayasa Değişikliği Referandumu” ile boğuşuyor. “16 Nisan bir an önce gelse de Türkiye bu olayı geride bıraksa!” diye düşünürken, Yüksek Seçim Kurulu Başkanı yeni bir tartışmayı başlattı. Buna bir de AGİT’in katkıları var. Türkiye’de belki de ilk kez bir seçim (oylama) sonrası halkın bir kısmı sokağa çıkarak “Bu sonucu kabul etmiyoruz!” diyor. Tıpkı ABD’de Trump’ın ve Balkanlarda da Sırbistan’ın ilk turda %55 oranla cumhurbaşkanı seçilen Vuciç’e yapıldığı gibi… Sokaklarda gösteriler ve “İstemezük!” sesleri.

16 Nisan’da referandum yapıldıktan sonra hangi sonuç çıkarsa çıksın artık Türkiye’nin durulacağını ve referandum süreci boyunca izlenemeyen, boşverilen hayati konulara ağırlık verilmesini bekleyenlerdendim. Bunların başında dış politika ve ekonomi var!

Dünya birkaç haftadır Kuzey Kore kökenli krizle uğraşıyor. Daha doğrusu oyun içerisinde Kuzey Kore ve ABD başroldeler. Oyuna sokulmaya çalışılan Çin ile Kuzey Kore’nin tehdidine maruz Güney Kore ve Japonya da diğer önemli rollerdeler.

Bölgeye komşu Rusya bu konuda sesini çıkarmaz iken, AB ülkelerinden belli belirsiz sesler çıkıyor ve ABD’ye “Bu sorunun çözümünde beraberiz!” mesajları verilmeye çalışılıyor.

Başkanlık seçimleri, hatta sonrasında bile NATO’yu artık “işe yaramıyor” diyecek kadar Rus mevkidaşı Putin ağzını kullanan ABD Başkanı Trump, krizin tırmanmasıyla birlikte NATO’ya yanaşarak, gerekliliğini yüksek perdeden söylemeye başladı. Bu bile Kuzey Kore krizinin ne kadar ciddi olduğunun göstergesidir.

Kore krizinde Türkiye ne yapıyor? Bu soruya cevap verebilecek babayiğit henüz ortaya çıkmadı. İlle de 15 Ekim 1950’deki gibi “Sovyet tehdidi karşısında NATO’nun koruyucu şemsiyesi altında yer alabilmek maksadıyla Güney Kore’nin yardım çağrısına verilen olumlu cevabın tekrarlanmasını kast etmiyoruz.

O dönemde Kore’ye Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasında 259’u subay, 395’i astsubay, 22’si memur, 4.414’ü erbaş/er olmak üzere 5.090 kişilik bir Türk Tugayı göndermiştik. Türk tarihine Kunuri Zaferi ile Güney Kore de dâhil olmuştu. Ama bugün Kunuri veya benzeri bir zafere ihtiyacımız yok. Yani evlatlarımızı bu ıssız topraklarda şehit vermeye gerek yok!

Öte yandan, giderek kızışan kriz için de günümüzün “küreselleşen” dünyasında “Bize ne Kore krizinden. Kim çıkartıyorsa onlar önlesin!” diyebilme lüksümüz de yok.

Ama devletimizi yönetenlerin suskunluğuna bakılırsa, sanki Kore krizi hiç önemli değilmiş gibi. Hiçbiri bu konuda en azından “Barışçıl çözüm” vb şeklinde birkaç kelime dahi kullanmıyor.

Sanırsınız ki Kuzey Kore-ABD çatışması çıkarsa, savaşa Güney Kore ve Japonya da karışır, Rusya ile Çin de Kuzey Kore’ye en azından örtülü destek verirse, bize gene bir şey olmayacak!

Yani döviz yerinde sayacak. Altın çıldırmayacak, petrol fiyatları yükselmeyecek. Hatta NATO devreye girmeyecek!

ABD, bir taraftan Çin yönetimini Kuzey Kore’nin füze ve nükleer silah denemelerini yapmaması konusunda uyarmasını isterken, diğer taraftan da askeri önlemleri almaya çalışıyor.

Bu arada ABD’nin her yeni başkan döneminde yumurtladığı yeni söylemlere bir başkasını ekliyor. George Bush (baba Bush) döneminde “Önleyici Harekât” (Preventive operation), Obama döneminde “Yumuşak Güç” gibi kavramları yumurtlayan ABD’nin söylemi de Kuzey Kore’ye karşı yürütülen “Stratejik Sabır”ın artık sona erdiği yönünde.

ABD Savunma Bakanı Pence, “Kararlı bir ülkeler topluluğu, diplomatik ve ekonomik baskılarla Kore Yarımadası’nda nükleer faaliyetleri durdurmayı başarabilir. Kore Yarımadası nükleer silahlardan arınana kadar durmayacağız, pes etmeyeceğiz!” ifadelerini kullandı.

Son Söz: Görülen o ki, 1950’deki Kore krizi hala sona ermemiş. Tabii ABD-Çin rekabeti de aynı yerde yükselerek sürüyor. Yani aslında mesele ABD ile Çin arasında. Gene de küresel tehlikelerin bize etkisini dikkate almalı ve çatışmayı önlemeye çalışmalıyız!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof.Dr. Celalettin YAVUZ Arşivi
SON YAZILAR