Kapısı ilk açılan olabilmek…
Bir dokun bin ah işit demişler atalar…
Doğru da demişler…
İşte bir dokunup bin feryadı gündeme taşıyan bir isimden söz edeceğim bu yazımda sizlere…
Sesiz çoğunluğun sesi olmak önemli...
Bunu da layıkıyla yapan bir isim Arzu Erdem Hanımefendi…
Kimdi, Arzu Erdem Hanımefendi…
Yıllar önce, törenlerle karşıladığı Malatyalı ilk gurbetçilerimizden birinin Almanya doğumlu kızı…
Yaptığı işi iyi yapmaya çalışan, idealist bir tutumla hareket etmeye çalışan yürekli bir Türk Milliyetçisi…
16 yaşında döndüğü anavatanında eğitim ve öğretimini tamamladıktan sonra sosyal sorumluluk projelerine yüreğiyle katılan bir yiğit Türk kadını…
Siyaseti davaya aşk olarak gören, hayata çözüm odaklı bakan, kendisiyle barışık, kadının olduğu yerde birliğin olacağına inanan biri…
Tekrar gündeme dönelim…
Mantar gibi biten üniversitelerden mezun olanlar işsizler kervanında diplomalarına baka baka kahrolurken sosyal medyadan cılız feryatlar yükseliyordu.
5 bin Gıda Mühendisi feryattaydı…
Veteriner Hekimler çaresizdi…
Ziraat Mühendisleri çıkmazdaydı…
Su Ürünleri Mühendisleri sahipsizdi…
Ya geleceğimizi teslim ettiğimiz öğretmenler; hepsi birden umutsuzdu…
Emeklilikte yaşa takılanlar üvey evlat muamelesi görmenin hüznündeydi.
Atama bekleyen taşeronlar, seslerine ses arıyorlardı…
Taşeron düzenlemesinden mahrum bırakılanlara umut oluyordu…
Sözleşmeli öğretmenlerin aile birliği çatırdarken sessiz kalanların önünde bir gür ses oldu; umut oldu sonunda…
Katıldığı televizyon programlarında, TBMM kürsüsünde her daim dile getirdiği konulardı sosyal sıkıntılar oldu…
4 milyon Suriyeliye 30 milyar dolar harcayabilen bir ülkenin, öz evlatlarına harcayacağı her kuruşun helal olduğunu haykırdı hep...
Devamlı ilk kulak veren, kapısını ilk açan milletvekili olmak elbette çok önemli…
O, her daim şunları söyledi, söylemeye de devam ediyor:
“Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler; sosyal ve ekonomik taleplerin gerçekleşmesi için her zaman mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz.”
Son çağrısı önemli bir ses getirdi Arzu Erdem Hanımefendinin…
Sözleşmeli öğretmenlerin çatırdayan aile birliği meselesi…
Anne bir yerde…
Baba başka bir yerde…
Ya çocuklar, varsa büyüklerin yanında; yoksa perişanlık...
Hani en kutsal yapı aile müessesesiydi?
Hani bu kutsal müessesenin korunması gerekiyordu?
Sistemin ucubeliği orta yerde…
Koca devletin taşeronluk modasına kurban edilişi de acı gerçeğimiz…
İşte bunun önüne geçmek adına önemli bir sosyal sorumluluk alan Milliyetçi Hareket Partisi’nin kıymetli İstanbul Milletvekili Arzu Erdem Hanımefendi’nin çabalarını çok önemsiyorum.
Gerçekten de Türkiye’de öğretmen olmanın heyecanını yaşarken aile bütünlüğü paramparça olanlara sessiz kalmak mümkün değil…
İşte bunu yapıyor şimdilerde Arzu Erdem Hanımefendi…
“Hem işimi hem eşimi istiyorum!” diyenlere kulak veriyor.
Kamuya atama bekleyenlerin mağduriyetine sessiz kalmıyor.
Mutlu öğretmen, mutlu öğrenci, mutlu toplum için çalışıyor.
Ve yazımızı O’nun çok önemsediğim bir önerisiyle noktalayalım:
“- Gençler az uyuyun, çok üretin!”
Tertemiz bir hayat sürenlere selam olsun. Berat'ınız sizlere hayırlar getirsin...Yeni bir yazıda buluşmak umuduyla…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.