İlk önce şunu belirtmeliyim ki;
Evet sonuna kadar savaşa hayır demeliyiz...
Ama sadece savaşa hayır demekle, savaşı engelleyemezsiniz.
Savaşı engellemek; şartlara göre değişkenlik gösteren bir durum olsa da,
bazen daha büyük bir savaşa engel olmak için savaşman bile gerekebilir.

Kimse evi yakılmak için evinin etrafı odunla çevrilirken, hiçbir şey olmamış gibi evinde oturup beklemez. Bunu engellemek için elinden geleni yapar.

Rusya yıllardır NATO'nun kendisine komşu ülkeleri birliğe almasına karşı olduğunu ve NATO'nun kendi sınırına asker ve silahlarını yığmasına sessiz kalmayacağını söylüyordu. Bu konuda Rusya'nın haklı olduğunu düşünüyorum.
Eğer biz de Rusya kadar güçlü bir ülke olsaydık, ABD'nin sınırlarımızda bizi tehdit etmek için kullandığı PKK ve IŞİD'e silah vermesini ilk günden engellerdik. Zaten güçlenen bir ülke olarak ; ABD'nin bize karşı kullandığı bu iki terör örgütüne karşı mücadele etmek için Irak ve Suriye sınırından içeri girerek, müdahalelerde bulunduk ve bulunuyoruz da.

Aslında gerginlik had safhaya çıktığı günlerde bile; ülkesini son 20 yılda olağanüstü bir başarı göstererek Rusya'nın tekrar dünya sahnesinde söz söyleyen bir ülke olmasını sağlayan Putin gibi iyi bir devlet adamının Ukrayna'nın genelini kapsayan bir savaşa girmeyeceğini düşünüyordum. Bu konuda yanıldım.

Rusya'nın herhangi bir savaşa gerek kalmadan istediğini; elindeki gaz, silah gücü... vb. argümanları kullanarak kolay bir şekilde alabileceğini, eğer bunlarla alamazsa da en çok Donbas bölgesine kısmi bir müdahalede bulunacağını düşünüyordum.
Çünkü uzayan bir savaş Rusya'nın aleyhine olacak hatta Rusya'nın yıllardır süren politik ve askeri olarak büyümesini durdurabileceğini düşünüyordum.

Bugün savaşın 21. günü ve işler Rusya'nın beklediği gibi gitmiyor. Ukrayna'yı çok büyük bir yıkıma uğratmadan kolay bir şekilde alabileceğini düşünen Rusya ciddi bir hava bombardımanı yapmadan Ukrayna'nın bütün şehirlerine birden saldırı başlattı. Ukrayna'nın ciddi bir direniş sergilemesi şu an için Ruslar da dahil herkesi şaşırtmış durumda.

Sovyetlerin yıkılmasından sonra ABD bütün dünyaya karşı gücünü pervasızca kullandı. ABD'nin tek güç olması bütün dünya için çok büyük bir tehditti ve bazı ülkeler (Irak , Afganistan ve Arap baharı operasyonunda ülkemiz dahil müdahaleye uğrayan ülkeler) bu durumda çok büyük bedeller ödediler. Tek kutuplu bir dünyada; ABD sürekli demokrasisini(!) ihraç ederek, kan ve gözyaşını eksik etmedi.

Son yıllarda Rusya'nın tekrar eski gücüne ulaşmak için gösterdiği çaba ile dünyanın tekrar iki kutuplu hale gelme ihtimali doğdu. Bugün zayıf bir Rusya tekrar dünyanın tek kutuplu hale gelmesine neden olur. Bu da ne dünya ne de Türkiye için olumlu bir durum değildir.
Rusya'nın güç kaybetmemesi gerektiğini söylerken, sevdiğimden veya güvendiğimden söylemiyorum. ABD'nin tek güç olduğundaki durum, Rusya'nın dünyanın tek gücü olması durumunda da geçerlidir.
Özetle dünyanın daha yaşanabilir bir hal alması için birbirini dengeleyen güçlerin olması gerekir.

Bugün dünya için en iyi sonucun; bu savaşta ne Rusya'nın yenilmesi ne de Rusya'nın bu savaştan mutlak bir zaferle ayrılmaması ile olacağını düşünüyorum. Eğer Rusya yenilirse ABD dünyanın başına bela olmaya devam eder. Eğer Rusya kazanırsa da Rusya Ukrayna ile yetinmez bu sefer Rusya dünyanın başına bela olur.

En iyi sonuç yapılacak müzakerelerde, Rusya'nın Ukrayna'nın genelinden çekilmesi, Ukrayna'nın NATO'ya üye olmaktan vazgeçmesi ve NATO'nun da Rusya'nın güvenlik endişelerini göz önüne alarak Rusya sınırındaki ülkelerin üyelik taleplerini askıya almasıdır.

Son olarak; Putin nükleer silahların hazır olması emrini vermiş. Birden çok ülkenin nükleer silaha sahip olduğu bir dünyada kimse bunu kullanma deliliğinde bulunamaz. Çünkü aynı silahın kendisine döneceğini bilir.
"Nükleer silahların bu kadar çok olduğu bir dünyada, hiçbir ülke 3. Dünya savaşını göze alamaz."