Hayâsız tuzak
Bazı gazeteci ve siyasetçilere yönelik son zamanlarda vasat bulan saldırılarla Milliyetçi-Ülkücü Hareket arasında zorlama bir isnatla bağ kurulmak isteniyor. Televizyonlarda saatler süren programlar yapılırken, yazı yazmayan gazeteci kalmadı.
Sayın Bahçeli, yılın ilk grup toplantısında bu planlı saldırılara herkesin anlayacağı dilden cevap verdi. “Milliyetçi Hareket Partisi’ni şiddet yanlısı göstermek, sokak diline saplanıp kaldığını iddia ve hatta bu yolla ilzam etmek ayıplı ve ahlaksız bir suçlamadır. İnsan sevgimizin sadakasını versek yedi sülalelerine yetecek olan çevrelerin partimizi kavga ve karışıklıkla bir gösterme çabası hayâsız bir tuzaktır. Biz bu tuzağa düşmeyiz, bu oyuna gelmeyiz. Alçakça tezgâhlanmış kara kampanyalara asla teslim olmayız” dedikten sonra, oynanan kirli oyunu ayrıntıları ile ortaya koydu:
UCUZ PROVOKASYON TAKTİĞİ
“Tarafı olmadığımız bir saldırının faili olarak gösterilmek ucuz bir provokasyon taktiğidir. Biz bu tip basit ve bayağı taktiklerin iç yüzünü, arka plandaki sinsi kurguları, masa başında yapılan kanlı planların sahaya taşıma arayışlarını ta 12 Eylül öncesinden beri tanır ve hafızalarımızda saklı tutarız. Sicili kabarık bir siyasetçinin evinin balkonuna kamera yerleştirip kavga anını kayda aldırması, sonra da dönüp masumiyet pozuna bürünmesi, bununla da yetinmeyip ‘Bana saldırdılar’ çığırtkanlığına tevessül etmesi bildik bir numaradır. Türkiye’yi gayya kuyusuna çekmek için Ülkücüleri suçlu göstermek, Cumhur İttifakı’nda sorun varmış gibi servis etmek, iç huzursuzluk yaratmak için toplumsal hassasiyetlerle oynamak muhtemelen zillet partilerine ulaşmış yeni bir görev emridir.”
SEROK AHMET’İN GERÇEK YÜZÜ
Serok Ahmet’in MHP düşmanlığının tesadüf olmadığını akıl ve izan sahibi herkes görüyor ve biliyor. Nitekim Sayın Genel Başkan, Serok Ahmet ve yancılarının gerçek yüzlerini bir defa daha ifşa etti: “Her karışıklığın altında parmak izi bulunan Serokun konuşmaya ne hakkı ne de haddi vardır. Biz onun namertliğini iyi biliriz. Şayet koalisyon hükümeti kurmak amacıyla bize geldiğinde söylediklerini açıklamış olsaydık insan içine çıkacak yüzü olmaz, hâli kalmazdı. Serok Ahmet sufleyi aldığı yerlerle bağlantısını ve menfaat ilişkisini derhâl gözden geçirmelidir. Kimlerin dolduruşuna geldiği, kimlere teşrifatçılık yaptığı malumumuzdur. Serok Ahmet yalancıdır, yandan çarklıdır. Kemal Kılıçdaroğlu fren tutmamış, yalan bataklığına çakılmıştır. İP’in Başkanı yalanı maske olarak takalı zaten çok olmuştur.”
MHP’NİN ŞİDDETLE İŞİ YOKTUR
Müfterinin ne olduğunu, nasıl olduğunu ibret vererek ispatlayan hemşire Gülnaz Şırınga meselesiyle ilgili değerlendirme aynı zamanda bir ders niteliğindedir: “Uydurma Gülnaz Şırınga haberini gerçek sanıp heyecanla anlatan saygıdeğer sözde gazeteciye diyeceğim şudur; nefret insan sağlığına zararlıdır, iman ve izan sahibi karşısındaki her kişiye iyi niyet ve hoşgörüyle nazar eder. Her kim nasıl bakıyorsa öyle görür. Kötü söz sahibine bumerang gibi döner ve hatta rezil eder. Biz gazetecilerin, televizyonların trol değil, kurşun asker değil, tetikçi değil; ahlaklı, erdemli, doğru ve tarafsız haber vermelerini arzu ederiz. Şunu da bilmelerini isteriz ki, Milliyetçi- Ülkücü Hareket’in şiddetle işi yoktur. Kargaşa çıkarmak isteyenlerle ilişkisi yoktur. Kavgada hayır ve umut görmesi mümkün değildir. Unutulmasın ki, yeri gelirse Yunus yeri gelirse de Yavuz olmasını biliriz. Sokağı da biliriz, siyaseti de yaparız.”
SALDIRGANLIĞA REFAKAT EDİYORLAR
Fırsatı ganimet sayıp MHP’ye saldırmaya çalışan gafiller, şu sözleri iyi dinlemelidirler: “HDP’yle ittifak kuranların, terörist Demirtaş’a güzellemeler yapan gafillerin şiddetten rahatsızlıkları hem tutarsızlık hem de garip bir çelişkidir. HDP’nin Esenyurt ilçe binasındaki dehşet verici görüntüler bize göre malumun bir kez daha ilanı ve ifşasıdır. Aynısıyla hücre evi olan parti binası PKK’nın şehirdeki sığınağı, teröristlerin barınağı hâline dönüştürülmüştür. HDP, bir siyasi parti dışında ne varsa odur. Nitekim HDP’nin ön kapısından giren, arka kapısından Kandil’e çıkmaktadır. Hangi medeni, gelişmiş ve hukukun üstünlüğüne bağlı bir ülkede böylesine kepazelik vuku bulmuştur? HDP’yi savunmak, Türkiye’nin egemenlik haklarını yok saymaktır. HDP’nin kapatılmasına karşı çıkmak, adaleti ve terörle mücadeleyi sekteye uğratmaktır. HDP demek, kundağa sarılı bebeklerimize ölüm demektir. İşlenen fiillerin ve sonuçlarının ağırlığı dikkate alındığında, HDP’nin kapatılması adalete, hakkaniyete ve milli iradeye aykırılık teşkil etmeyecektir. CHP, HDP, İP ve diğerlerinin bu saldırganlığa refakat ettiği, hatta yardım ve yataklıkta bulunduğu hazin ve hüsran verici bir gerçektir.”
CHP MİLİTAN ARIYORSA İL BAŞKANINA BAKSIN
İhanet yolunda hızını alamayan CHP yönetimi teröristlerle değil, valilerle, kaymakamlarla, rektörlerle, uzman çavuşlarla, başçavuşlarla uğraşıyor, bu şerefli meslek mensuplarının hepsine birden militan iftirası atıyor. MHP Lideri, bu iftiracılara özel bir başlık açtı: “Kahramana militan demek, vatan hainlerine mihmandarlıktır. CHP yönetimi militan arıyorsa, Boğaziçi Üniversitesinde terör örgütleriyle eylem birlikteliği yapan DHKP-C ve PKK hayranı il başkanlarına bakacaklar. Meselenin özü ve esası şudur: Terörle mücadeledeki yüksek başarı ve kazanılmış moral düzeyi HDP’yi ürkütmektedir. CHP korkarken, İP rahatsız olmaktadır. Telaşlar beyhudedir, çünkü terör örgütlerinin sonu gelmiştir. Hainlerin kaçacakları ve saklanacakları yer kalmamıştır.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.