Halkın, Kur’an-ı Kerim’i anlamasını istiyordu
SORULARLA ATATÜRK’ÜN MANEVİ DÜNYASI VE İSLAM’A HİZMETLERİ -7-
Atatürk, Müslüman Türk milletinin anlayamadığı Kur’an-ı Kerim’i tefsir ve tercüme ettirmek istemiştir. İlgili teşebbüslerin ve çalışmaların arka ve ön planında Atatürk vardır. Öyle ki, Atatürk, Elmalılı Hamdi Yazır ve Mehmet Akif Ersoy ile yapılan Kur’an tefsir ve tercümesi sözleşmesinde yer alan teknik ayrıntılar ile bizzat ilgilenmiştir.
PEK çok bakımdan önemli olan bu sözleşme aynı zamanda Atatürk ve arkadaşlarının İslam’ın anlaşılması konusundaki hassasiyetlerini göstermesi bakımından önem taşımaktadır. Sözleşmenin tam metni şu şekildedir: “Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Riyaseti ile dersiamdan (medrese hocalarından) Elmalılı Muhammed Hamdi Efendi ve Şair Mehmed Akif Bey arasında mün’akid (yapılmış, imzalanmış) mukavelenamedir (sözleşmedir).
1- Kur’an-ı Kerim’in tercümesiyle muhtasar (özet) bir surette tefsirini Mehmed Akif Bey ile Hamdi Efendi deruhde etmişlerdir (üstlenmişlerdir).
2- Riyaset-i müşarünileyha (bahsedilen Başkanlık) Hamdi Efendi ile Mehmed Akif Bey’den her birine altışar bin lira te’diye edecektir (ödeyecektir).
3- İşbu meblağın (miktarın) te’diyesi (ödemesi) şu suretle olacaktır: Her birine biner liradan cem’an (toplam) iki bin lirası peşin verilecek ve mütebaki (kalan) miktar birinci cüz ihayetinde yüz seksen altışar, diğer cüzlerden beheri (her biri) nihayetinde yüz altmış altışar lira verilmek suretiyle muksitan (hakedildikçe) te’diye edilecektir (ödenecektir).
4- Tarz-ı tahrir (yazım tarzı) şekl-i atide (aşağıdaki şekilde) olacaktır. Ayet ve ayat-ı kerime yazılarak altına meal-i şerifi ve bunu müteakip tefsir ve izah kısmı yazılacaktır.
5- Tefsir ve izah (açıklama) kısmında bervech- i ati nukat (aşağıdaki noktalar aynen) nazar-ı dikkate alınacaktır.
a) Ayat-ı kerime nisbetindeki (Ayetler arasındaki) münasebat (ilişkiler),
b) Esbab-ı nüzul (iniş sebepleri),
c) Kıraat (ki aşereyi tecavüz etmemek lazımdır).
d) İktizasına göre (gerektiğinde) terkib (sentez) ve hükemanın izahat-ı lisaniyesi (âlimlerin diliyle açıklaması,)
e) İtikatça Ehl-i Sünnet mezhebine ve amelce Hanefi mezhebine riayet olunarak ayatın mütazammın olduğu (ayetlerin içerdiği) ahkam-ı diniye (dini hükümler), şer’iyye (dinî) ve hukukiyye (hukukî), ictimaiyye (toplumsal) ve ahlakıyye (ahlakî) işaret veya alakadar bulunduğu mübahis-i hikemiyye ve ilmiyeye (ilmi ve hikmet bahisleriyle) müteallik (alakalı) izahat (açıklama) bilhassa (özellikle) tevhid ve tezkir-i meva’ıza müteallik (Allah’ın birliği ve emirlerini hatırlatan) ayatın (ayetlerin) mümkün mertebe basit izahı (açıklaması), alakadar (ilgili) ve yahut münasebattar (ilişkili) olduğu bazı tarih-i İslam vukuatı (İslam Tarihi olayları), f) ... müelliflerince (yazanlarınca) yanlış veya tahrif yollu şeyler dermeyan edildiği (olduğu) görülebilen noktalarda tenbihatı muhtevi (ikazları içeren) notlar, g) İnde’l-iktiza (gerektiğinde) nasih (hükümsüz bırakan) ve mensuh (hükmü kaldırılmış) ve muhassas (ayrılmış), h) Baş tarafa mühim bir mukaddime tahririyle (önsöz yazımıyla) bunda hakikat-i Kuran’ın (Kur’an gerçeklerinin) ve Kur’an’a müteallik mesail-i mühimmenin izahı (Kur’an’a ilişkin önemli meselelerin açıklanması),
6- Peyderpey takarrür eden (parça parça yazılıp kararı verilen) müsveddeler üçer nüsha olarak tebyiz edilerek (temize çekilerek) biri Hamdi Efendi’de biri Akif Bey’de diğeri de riyaset (Başkanlık) namına heyet-i müşavere azasından Aksekili Hamdi Efendi’de bulunacaktır.
7- Müsveddelerin tebyiz (temize çekilmesi) ve inde’l-iktiza (gereken) kütüphanelerden bazı eserlerin istinsah (kopya, çoğaltma) ettirilmesi için mumaileyhimin (ismi geçenlerin) emrinde ücret-i maktu’a (belirlenen ücret) ile güzel yazılı bir yahut icab ederse iki zat istihdam olunacak ve bunlara takdir edilecek ücret riyasetten te’diye kılınacaktır (Başkanlıktan ödenecektir).
8- İlk tab’ı (baskısı) Diyanet İşleri Riyaseti’nin hakkı olup on bin adet olarak güzel kâğıda ve nefis bir surette tab ettirilecek (bastırılacak) ve fakat yüzde yirmisi müelliflere ait olacak ve tabın (baskının) şeklini müellifler tayin edecektir.
9- Eser-i mezkûrun (söz konusu eserin) esna-yı tabında (baskısı sırasında) formaların tashih (düzeltme) ve tab’ına müteallik (basımına ilişkin) bütün iştigalat (uğraşlar) riyaset-i müşarunileyhaya (bahsedilen Başkanlığa) aittir.
10- Sahifelerin istertopisi (bugünkü ozalit) alınacak ve bilâ-bedel (bedelsiz) müelliflere verilecektir.
11- Birinci tabından (baskıdan) sonra hakk-ı tab (baskı hakkı) yalnız müelliflere ait bulunduğu cihetle müellifler dilediği miktarda eser-i mezkûru (söz konusu eseri) tab edebilecektir (bastırabilecektir).
12- İş bu mukavelename (sözleşme) iki nüsha olarak tanzim ve teati kılındı (düzenlendi ve karşılıklı verildi) İmzalar: Ahmed Hamdi, Muhammed Hamdi, Mehmed Akif.
Dairede kıraat ve meâli tefhim olunan (okunan ve anlamı bildirilen) bu mukavelename (sözleşme) zirine mevzu’ (aşağısına atılmış) imza/şahıs ve hüviyeti marufumuz (kimlikleri tarafımızdan bilinen) Şair Mehmed Akif Bey ile Elmalı Muhammed Hamdi ve Diyanet İşleri Riyaseti’ni temsil eden Aksekili Ahmed Hamdi Efendi’nin olup münderecatı (içeriği) tamamen kabul ve ikrar eyledikten sonra muvacehemizde vaz’ eylediğini (huzurumuzda imzaladıklarını) beyan ve tasdik ederiz. Bin üç yüz kırk bir senesi Teşrinievvel (Ekim) ayının yirmi altıncı günü (26. 10. 1925) Aksaray’da Yusufpaşa civarında Kuyulu Sokak’ta 1 numarada mukim (oturan) akârat- ı vakfiye konturat memuru Ali Ziya ve Aydın bin Hüseyin Hüsnü. Üsküdar’da Ayazma’da Sermed Paşa Konağı’nda mukim (oturan) Abdülkadir Rıza Bey. Bu mukavele (sözleşme) zirine mevzu’ (aşağısında bulunan) imzalar: Şair Mehmed Akif Bey ile Elmalılı Muhammed Hamdi ve Türkiye Diyanet İşleri Riyaseti’ni temsil eden Aksekili Ahmed Hamdi Efendi’nin olduğu isim ve hüviyetleri balâda muharrer (yukarıda yazılı) şahid ve muarriflerin (bilirkişilerin) ifade ve tasdiklerinden anlaşıldığından aynen defter-i mahsusuna (özel defterine) kayd ve tasdik olundu. Bin üç yüz kırk bir senesi Teşrinievvel (Ekim) ayının yirmi altıncı pazartesi günü. 26 Teşrinievvel 1341 (26 Ekim 1925) Midhat Cemal Beyoğlu Dördüncü Katib-i Adli Bu mukavelename (sözleşme) suretinin dairemde defter-i mahsusundaki 26 Teşrinievvel 1341 tarih 12042/263 numaralı resmi kaydına mutabık (uygun) olduğunu tasdik ederim (onaylarım). Resmi mühür, kaşeler ve pullar. Adres: Galata Haraççı Sokak, Dar Han, Telefon Beyoğlu 3447.”
Atatürk bu işin neresinde?
Hem TBMM’de alınan bu; Diyanet İşleri Riyaseti tarafından bir Türkçe Kur’an meâli ve tercümesi hazırlatılması kararı, hem de özellikle meâli hazırlama görevinin Mehmet Akif’e verilmesi konusunda acaba Mustafa Kemal Paşa’nın rolü var mıydı? Yok muydu? Varsa bu rol veya etki ne idi? Konuyla ilgili yayınlarda bu konu sürekli olarak tartışılmaktadır. Mehmet Akif’in Millî Mücadele için Ankara’ya çağrılması veya gelmesi meselesinde de gördüğümüz üzere bugün bazı muhafazakâr yazarlar bu tip tartışmalarda “Mustafa Kemal’in etkisinin olmadığı” gibi akıllara zarar iddialar ortaya atmaktadırlar. Daha önceki bir çalışmamızda merhum Mehmet Akif’i Ankara’ya bizzat Mustafa Kemal Paşa’nın çağırdığını ve M. Akif ve arkadaşlarının o dönemde M. Kemal Paşa’nın kontrolündeki, Yenibahçeli Şükrü Bey’in istihbarat yapılanması tarafından Ankara’ya ulaştırıldıklarını Genelkurmay Arşiv Belgesi ile ispatlamış idik. Bazı muhafazakâr araştırmacılar aynı tavrı bu defa TBMM.’nin kararı için sergilemektedirler. Alınan bu kararda Mustafa Kemal’in bir etkisinin olmadığını, “dindar mebusların verdiği altmış imzalı bir kanun teklifi” ile bu işin olduğunu söylemektedirler.
Yarın: Atatürk ve hadis çevirisi
ATATÜRK BU KONUDA ÇOK CİDDİ ÇALIŞMALAR YAPTIRMIŞTIR
Türk toplumunun bilimsel bir bakışla gerçekleştirilecek Kur’an tefsir ve tercümesine olan ihtiyacını gören Atatürk, bu konuda hiçbir dönemde olmadığı kadar ciddi çalışmalar yapmış, yaptırmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Kur’an’ın, hadislerin, hutbenin Türk milleti tarafından anlaşılabilmesi amacıyla Türkçeleştirilmesi konusunda din adamlarıyla, devlet adamlarıyla ve halkla görüş alışverişinde bulunduğunu biliyoruz. Konuşmalarında bu konulara sık sık dikkat çektiğini de yukarda gördük. Ziya Gökalp, Seyit Bey ve Reşit Galip ile bu konuda uzun sohbetler etmiştir. Atatürk öncelikle Müslüman Türk milletinin anlayamadığı Kur’an-ı Kerim’i tefsir ve tercüme ettirmek istemiştir. Bütün konuyla ilgili teşebbüslerin ve çalışmaların arka ve ön planında Atatürk vardır. Öyle ki, Atatürk, Elmalılı Hamdi Yazır ve Mehmet Akif Ersoy ile yapılan Kur’an tefsir ve tercümesi sözleşmesinde yer alan teknik ayrıntılar ile bizzat ilgilenmiştir. Mehmet Akif (Ersoy) merkezli olarak Türkçe Kur’an Meali konusunda en kapsamlı çalışmayı yapmış bulunan Sayın Dücane Cündioğlu; “Bu vesileyle Meclis kararı ardındaki asıl iradenin Reisicumhur Mustafa Kemal Atatürk’e ait olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’in resmen Türkçeye tercüme edilmesi veya tercümenin Mehmet Akif tarafından yapılması talebinin bizzat kendisinden gelmiş bulunduğunu gösterir bazı açıklamalardan söz etmek isteriz.” Diyerek Atatürk’ün konuyla ilgili tavrını yansıtan bazı örnekler vermektedir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.