KAVGAM 365-6 (ARAP SAÇI)

 

Sıradışı, Özgün, Siyasi, Objektif, Perde Arkası, Madalyonun Diğer Yüzü, Farklı Bakış içeren Arap Saçına Dönmüş bir ülkenin hali hatrını içeren yazıdır…

Toplum mühendisi ya da Komplo teorisyeni değilim ama ülkemizde bir şeyler oluyor..

Çok gerginiz, yaydan fırlayacak ok gibiyiz.

Sanki her tarafımıza kumpaslar kurulmuş hissediyoruz. Çok tedirginiz.

Ruh ve ekonomik sağlığımız, kimyamız iyice bozuk, beynimiz negatif elektrik yayıyor.

Kendimizi bir yerlere hapsedilmiş, sıkıştırılmış gibi hissediyoruz, patlamaya hazırız.

Etrafımızda, irademiz dışında olmaması gereken olaylar oluyor.

Milli birliğimize topyekun saldırılar oluyor.

Siber saldırılara karşı hiçbir şey yapamıyoruz..

Ajanlar Türkiye de Cirit atıyor, Suriye sınırında İNGİLİZ uyruklu bir sürü şüpheliler kaynıyor.

Hatay-Kilis ,  İskenderun gibi hassas bölgelerde garip olaylar oluyor.

Doğu Akdeniz’de birçok yer, terör örgütlerinin kol gezdiği alan haline geldi.

Güneydoğu’da birçok askerimiz ve polisimiz şehit oluyor..

Toplumda infial yaratan bir suçluyu mahkum edelim derken, mahkum oluyoruz.

DEMOKRASİ: Hak ve özgürlüklerin garanti altına alındığı bir rejim sistemidir.

Bizde var mı?

Adalet rahat değil.Mahkeme savaşları komediye dönüştü! Hukuk adına utanç verici ! olaylar yaşanıyor.

Ekonomi rahat değil, medya rahat değil, sosyal hayat bile rahat değil…

2016 milenyumun da yaşıyoruz, ülke, tam gün karanlığa gömülüyor, milyar dolar zarar var,

Bir Allah’ın kulu çıkıp mantıklı ve inandırıcı bir açıklama yapmıyor – yapamıyor.

Siyaseti ticarete dökmüşler.

Pazar yeri sahipleri yukarda ahkam kesiyor,

Pazar yerinde kime ne kadar tezgah vereceğinin hesaplarını yapıyorlar.

Dolayısı ile seçimler bile toplumu daha da geriyor.

Cumhurbaşkanı İşine geleni aday yapıyor, gelmeyeni alemi cihan olsa sıralamaya bile sokmuyor.

Adaylar; ‘’pazarda bir mekan kapıp, hele bir başbakan olalım da gerisi bağlar gazeli’’  modunda.

Ülke yönetimde kimin eli kimin cebinde belli değil, en tepe makam daha çok yetki istiyor.

Haklı olarak diğerlerini pek gaile almıyor, gaile alınmayanlar da durumdan memnun..

Necmettin Erbakan’ın ünlü sözü: Dayatmalar; “Kanlı mı kansız mı?” gerçekleşecek! Bu sözün 2. Sahibi Ana Muhalefet Partisi Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’da Başkanlık sistemine geçiş için iktidara büyük bir koz vermiş, elele hareket ettiklerini ülkeyi kaos ortamına sürükleyerek bir kez daha göstermiştir.

Manzara-i umumiye, ‘milli egemenlikte milli felaket’ noktasında . Biz de bu ahval ve şeraite ‘demokrasi’ diyoruz. !

Yazım burada başlıyor sevgili okurlar…Ülke Arap Saçı…..

 

Partili Cumhurbaşkanı Olma Hayali Kuran Tayyip Erdoğan

Tayyip Erdoğan, bugüne kadar gelmiş geçmiş politikacılara hiç benzememektedir. Tayyip Erdoğan’la birlikte, demokratik siyaset anlayışımız farklı bir yöne savruldu. Tayyip Erdoğan, hükümetiyle birlikte, yıllardır süregelen bu durum tamamen değişti. Adı üzerinde iktidar olmak, ülkeyi yönetmektir. Hizmet etmektedir. Ülkeyi yönetenler, işine geldiğinde hükümet, işine gelmediğinde muhalefet olma gibi bir lüksü olamaz. Ama Tayyip Erdoğan, çok zaman muhalefet oldu. Partilerle, kurumlarla, vatandaşlarla çatışma içerisine girdi. Sanki iktidara değil de işgale gelmiş gibi davrandı.

Oy potansiyelini arttırdıkça baskısını, hiddetini, şiddetini de arttırdı. Kendisini desteklemeyenleri, politikalarına karşı çıkanları, düşmanı gibi gördü.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kazanımlarını ya yok saydı ya da kavgaya tutuştu. Her tarafa hakim olma, her tarafın kendisinden olmasını sağlama gibi bir mücadeleye girdi. Bu mücadele sonucunda, şu an Türkiye’de bütün kurumlar yara almış, kirlenmiştir. Bugün devletin hiçbir kurumunun itibarı kalmadığı gibi güvende duyulmamaktadır.

Tayyip Erdoğan, Muhalefeti, iş dünyasını, basını tehditler ederek susturmaya çalıştı. Kendisine ait, basın grupları oluşturdu. Dinlemeler, CD’ler havalarda uçuştu. İnsanlar, telefonlarıyla korkudan konuşamaz oldu. Aslında korkmaya da gerek yoktu. Eğer içeri alacaklarsa sonuçta bir şeyler uyduruluyordu. İnsanların, yargıya inançları bittiği gibi, haberleşme, özel yaşam gibi, Anayasal güvence altında olan hakları da gitti.

 

Türkiye Erdoğan ve AKP hükümetinin hesapsız politikası yüzünden, Suriye ve Irak’taki kargaşa, kaos ve iç savaşın içerisine itilmiştir. Milyonlarca insanın göçmen ve mülteci durumuna düşmesine, Türkiye’nin güneyinde tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanmasına sebep olan siyasi iktidarın geleceği öngörememesi ve aşırı hırsı ile birlikte gelecek nesillere sorunlar yığını ihale edilmişti.

Tayyip Erdoğan ne vaat ediyor? Bugüne kadar yaptıklarını yapmayacağım diyor mu? Hayır. Üstelik daha da ileri gidiyor. Cumhuriyeti ve Anayasasını ortadan kaldırmaya çalışıyor. “İcranın başı olacağım”, “93 yıllık karanlığa son vereceğim” diyor.

Saddam, en son seçimde %93, Hüsnü Mübarek %82, Esat %80, Kuzey Kore lideri Kim Jong-un %100oy aldığını hatırlatmak isterim. Eğer bir ülkede, muhalefeti, basını, dernekleri, vatandaşları susturup sindirirsen, tehditlerle korkutursan %100 gibi bir oy bile alabilirsin. Ama ona demokrasi değil, diktatörlük deniyor. Tayyip Erdoğan, “diktatör değilim” diyor ama Türkiye Cumhuriyeti’nde bütün herkesin kendi taraftarı, kendisini alkışlamasını istiyor. Yani diktatörlük istiyor. Çünkü bu eylem ve söylemler demokrasiyi değil, diktatörlüğü getirir.

Tayyip Erdoğan, Başkan  olmak istiyorsa, önce %50’yi ikna etmeli, endişelerini gidermelidir. % 50’nin bir fazlasıyla çıkacağı Başkanlık  makamı, tartışmalı, sorunlu ve bir devlet krizinin başlangıç noktası olacaktır. Zaten devletin içerisinde, kurumlar ve şahıslar arası bir kavga söz konusu. Yargıçlar, savcılar, emniyet, eğitim perişan ve kavgalı bir durumdayken. Tayyip Erdoğan’ın başkan olacağım diye tutturması, devlet krizini, kaosu ardından çöküşü ve iç savaşı getirecektir.

Tayyip Erdoğan, kendisine oy vermeyen, kendi durumundan ya da ülkenin gidişatından rahatsızlığını dile getirmeye çalışan vatandaşlarla, kendisini destekleyen, oy veren insanları ayırdı. Bu şekilde hiç kimsenin yapamadığını yaparak, Türk milletini karpuz gibi ortadan ikiye böldü.

Bu kadar saydıktan sonra ; Türk Milleti Tayyip Erdoğan’a niye oy versin. Ya da Türk milleti ikna olur mu?

‘Anayasaya uymuyorum’ diyen Erdoğan, böylesine büyük bir endişeyle freni kopmuş TIR gibi kendini koruma altına almaya çalıştıkça, en fazla kaybeden kendisi olacaktır.

Başkanlık sistemi Cumhuriyetin yıkılmasıdır

AKP iktidarı altında Türkiye artık rejim krizi içinde olan bir ülkedir. Bu 14 yıllık dönemde Türkiye’nin cumhuriyetle kurduğu ne varsa büyük bir saldırıya maruz kalmış, cumhuriyetin temel dayanakları bir bir ortadan kaldırılmıştır. Son Anayasa değişikliği adımı ise AKP’nin cumhuriyetin laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti niteliklerinin ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan Anayasa’nın başlangıç maddelerinin fiilen ortadan kaldırılmasıdır. “93 yıllık karanlığa son” propagandasıyla iktidara gelen AKP, bugün cumhuriyetle nihai bir hesaplaşmanın son provalarını yapmaktadır.

Tayyip Erdoğan’ın   gerçek amacı üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir.

Başkanlık sistemi tartışması mevcut sorunları ortadan kaldırmayacağı gibi temelinde çok daha sorunlu bir sistemi getirecektir, hele ki son günlerde partili cumhurbaşkanı adı altında Başkanlık sistemini dayatmaları ve tartışmaya açmış olmaları, aynen 'Çözüm süreci'' masalındaki milli kardeşlik mutabakatı, analar ağlamasın martabalı gibidir. Yani ne isim koyarsanız koyunuz istediğiniz padişahlık, sultanlıktır. Dolayısıyla Türkiye bugün bir başkanlık sistemine değil yeniden hilafete zorlanmaktadır. Kaldı ki Başkanlık sistemi hangi mevcut ana sorunlarımızı kökünden kazıyacaktır ?

Ama kimsenin kuşkusu olmasın; Türkiye o köhnemiş hilafet ve saltanatı 93 yıl önce nasıl tarihin çöplüğüne gönderdiyse, bugün de aynısını yapacaktır.

SON SÖZ:

Cumhuriyet’i yıkmayı göze alan adam, yok olmayı da göze almış demektir.

HANDAN ÖMER

13 Mayıs 2016 Ankara

tayyip-baskanlik.jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Handan ÖMER Arşivi
SON YAZILAR