TÜRKGÜN’Ü YETERİNCE SAHİPLENEBİLDİK Mİ?
Yıllar sonra ilk defa işte Ülkücü Hareketin sesi, Türk-İslam Ülküsü’nün tek gazetesi ve her ülkücünün göğsünü gere gere sahiplenebileceği ve benim gazetem diyecebileceği bir gazeteye sahip olduk. Bize bu duyguyu yaşatanlara teşekkür ederim. Başta yıllardır Ortadoğu Gazetesi’nde yazı işleri müdürlüğü yapan Mehmet MÜFTÜOĞLU’na, Yıldıray ÇİÇEK’e, Orhan KARATAŞ’a şahsen tanışmasak da yönetim kurulu başkanı Ercan VAROL’a, çaycısından, dizgicisine kadar tüm çalışanlarına ve bu gazetenin yayın hayatına başlamasında emeği geçen herkese teşekkür eder; saygılar sunarım. Hepsinden Allah razı olsun.
Bir gazete çıkarmanın ve yaşatmanın ne kadar zor olduğunu az çok bilenlerdenim. Yukarıda adını saydığım gönüldaşlarımın ne denli ağır yük ve sorumluluklara girdiklerini az çok tahmin edebiliyorum. Allah kendilerine kolaylıklar versin, yar ve yardımcıları olsun.
Bu koca yürekli insanlar doğal olarak sosyal medya aracılığıyla eksiklerimiz nelerdir? Nasıl bir gazete istiyorsunuz? Türünde sorular soruyorlar. Anlaşılan o ki daha güzele ulaşmak istiyorlar. Bu tür soruların sorulması ve anketlerin yapılması doğaldır. Yörük göçünü gide gide düzermiş. Türkgün de eksiklerini gide gide düzecek ve mükemmel bir gazete olacak. Ayrıca olmasa da ben bizim olan her şeyi çok seviyorum. Bütün ülküdaşlarımın da benim gibi düşündüğüne inanıyorum. Burada asıl olan TÜRKGÜN’ün eksiklikleri değil gazetemize sahiplenme konusunda biz ülkücülerin eksikliğidir.
TÜRKGÜN’E NE KADAR SAHİPLENEBİLDİK?
Evet, biz Ülkücü Hareketin tek yayın organı olan TÜRKGÜN’e yeterince sahiplenebildik mi? Hepimiz günde en az bir gazete alıyor muyuz. Konu TÜRKGÜN’e sahiplenmek konusu olunca aklım ister istemez 1980 öncesi yıllara gitti. HERGÜN, MİLLET ve BİZİM ANADOLU adında gazetelerimiz günlük çıkardı. DEVLET, GENÇ ARKADAŞ, DERGAH gibi haftalık yayın yapan dergi ve gazetelerimiz vardı; adı ÇAYLAK olan bir mizah dergimiz bile vardı ve 50 binler civarında basardı. Biz bunları her gün alır ve okurduk. Üstelik çoğumuz öğrenciydik, babalarımızdan aldığımız harçlıklarla bu gazetelerin yaşaması için ne gerekirse yapardık. Ülkücü bir gazete almak, ülkücü kimliğimizin dışa yansımasıydı. Her gün bu gazetelerden en az iki tane alır birisini bir kahvehaneye bırakır, ötekini gazetenin başlığı dışarıdan görünsün ve her gören benim ülkücü olduğumu bilsin diye özenle katlar ve ceket veya paltomuzun yan cebine koyar ve gururla taşır ve kasıla kasıla yürürdük. Akşama doğru da bayileri dolaşır, bayide kalanları iadeye gitmesin diye toplardık.
Bu gün ekonomik olarak Allah’a çok şükür 80 öncesinden çok iyiyiz. Kimimiz iş adamı oldu, kimimiz memur… Gazete almak için babalarımızdan harçlık almaktan çoktan kurtulduk. Üçü büyükşehir belediyesi olmak üzere çok sayıda il, ilçe ve belde belediye başkanlıklarımız var. Hükümete yakın bazı gazetelerin bedava dağıtıldığı bir ülkede elbette başta ADANA, MERSİN ve MANİSA Büyükşehir belediyeleri olmak üzere MHP'li belediyelere çok büyük görevler düşmektedir. Belediyelerin başta festivaller olmak üzere çok sayıda etkinlikler düzenlediği ve buralara çok büyük meblağlar harcadığını çok iyi bilenlerdenim. Belediye başkanlarımızdan aynı hassasiyeti TÜRKGÜN’e sahiplenme konusunda da bekliyorum.
TÜRKGÜN REKLAM FAKİRİ
Bir gazetenin yaşamasında en büyük etken aldığı reklamlardır. 29 Eylül 2018 Cumartesi ve 1 Ekim 2018 Pazartesi günü gazeteyi inceledim. Tek bir adet reklam bile yok. Hükümete yakın yayın yapan gazetelerin başta bankalar olmak üzere sanayici ve iş adamlarından ve çeşitli kuruluşlardan bolca reklam aldığı bir ülkede TÜRKGÜN’de hiç reklam olmayışı düşündürücüdür.
Türk gibi düşünüp, Türk gibi yaşamak için önce yaşatmak gerekir. Evet! TÜRKGÜN’ü yaşatmak için haydi görev başına..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.