Mesele sadece Ayasofya değil!
Danıştay kararını verdi…
Cumhurbaşkanının onayı ile Ayasofya’nın cami olması kararlaştırıldı…
Millî meselemizdir ve bunun abartılacak, köpürtülecek bir yanı da yoktur.
MHP Lideri Devlet Ata’nın şu açıklaması hakikatin ta kendisidir:
“Türkiye egemenlik haklarına toz kondurmama azim ve kararındadır…. Artık söz dinleyen değil sözü dinlenen; üzerinde hesap yapılan değil hesapları bozan bir ülke gerçeğine herkes alışmalı, buna saygı duymalı, sonuçlarına da hazır olmalıdır. Ayasofya Camisi’nin tekrar ibadete açılması bu kesif ve kesin iradenin en can alıcı muhassalasıdır!”
*
Burada bir realiteyi, bir vakıayı aktaralım…
Ayasofya’da uzun zamandır Kur’an okunur ve namaz kılınır…
Bunu tesis ve temin eden merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’tir; yakın zamanda cami olmasını dillendiren de Türkmen Beyi Devlet Bahçeli’dir…
Ülkücü hareket, bu bilinçle olayı abartmadan, birilerinin suflörü olmadan, meseleyi bir millî egemenlik meselesi görüp gururlanmanın ötesinde, Atatürk düşmanı yobazlığın ve millet ve devlet düşmanı harcıâlemlerin tuzağına düşmemelidir…
Mustafa Kemal, 19 Aralık 1936’da Ayasofya’yı “Ayasofyayı Kebir Camii Şerifi” olarak tapuya tescillettiren devlet adamıdır!
Bulunduğu makamın farkında bir türlü olamayan Diyanet İşleri Başkanı’nın “Ayasofya cami olarak kalmasın, bir mektep bir medrese olsun!” lâkırdısı, bir güzelliği zehir etme gayretidir, onu da söylemek zorundayım!
Liyakatsiz bürokratlardan bıktık, usandık!
Olay, bir yakın tarihle hesaplaşma değil, hukukun tecellisidir!
*
Bu münbit toprakların hasımları kadar, haini, kahpesi, kalleşi boldur..
Karardan sonra Haçlı çıldırma alâmetleri gösteriyor; işin içine UNESCO bile şuursuzca sokuldu, cevaplarını da aldılar!
Batı beslemesi şımarık çocuk Yunan delirmiş durumda…
Batı basını sağlam iradenin şaşkınlığı içinde…
Almanlar, Erdoğan’ı “İkinci Fatih” ilan ederken, ABD basını “Erdoğan’ın amacına ulaştığını” yazarken ABD Dışişleri, malûm “Hayal kırıklığına uğradığını” açıklıyor…
Batının veled-i zinası Rumlar, “Dünya mirasına yapılmış tarihi bir saygısızlık” lafı ediyor…
Ama bizi en çok üzen, içimizdeki İblisin tohumları…
Olayı Bozkurt bakışlı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret etme vesilesi bilen bu Allah ile aldatanlara fırsat verilmemeli!
Aklın yolu birdir; akla zarar “davet edilirsem” gibi bir şerh düşen ve “Ayasofya’da ben de namaz kılacağım” diyebilen İnce kadar olamayan zavallılara acıyorum.
Meşreplerini ortaya dökmeye, bu asil milletten ne kadar uzak olduklarını vazetmeye devam ediyorlar.
Meselâ…
Şöyle haline baksanız, başörtülü, muhafazakâr, aklı başında bir hanım sanırsınız…
Ne gezer, içinde birikmiş irini boşaltıyor yavaş yavaş…
Hüda-Par denen garip bir ideolojinin maymunu sonuçta…
Kadın, “Haçlılarla ağız birliği içinde Ayasofya’nın müze kalmasını ve hatta ‘Kiliseye dönüştürülmesi’ni” isteyecek kadar zıvanadan çıkmış!
PKK ve HDP’nin gerçek yüzüdür bu!
*
Azerbaycan yazarı can İbad Hüseyinli gibi “Şükürler olsun! Türkiye öyle bir güce sahiptir ki, dünya artık ona hesap vermeye mecburdur” deme cesaretini gösteremeyen müstemleke kalemleri çıldırmış vaziyette…
Bir-iki güne şaşkınlıklarını atıp zehir kusmaya başlarlar!
Lâkin…
Devlet Ata, “Ayasofya’dan çan sesi değil, Allah’ın izniyle ezan sesi yükselecektir!” dediği gün bitmişti iş!
Başgösteren “irade” de Devlet Bey’in “Cumhur ittifakı iradesi”dir!
Mesele sadece Ayasofya değil!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.