TUBA HATUN UÇMAĞA VARDI!
Ülkücülerin anaları, eşleri, çocukları ya da yâr bildikleri çileye bile bile soyunur! 12 Eylül öncesi anaların, kız kardeşlerin, yavukluların yaşadığı acılar, 12 Eylül’de zindanlardakinden çok eziyet görenler hep onlardı. Şimdi vatan savunmasında, bunca ihanetin içinde MHP ve Ülkücü kadrolar yine bir orada, bir buradalar... Onların gönlü hoş olmalı, gözleri arkada kalmamalı ki, mücadele edebilsinler... Ev, eş, çocuklar arada bir görülür, analar bayramda ancak ziyaret edilir. Bozkurtların yuvasını Asenalar çekip çevirir, yavruları büyütür, eğitir. Başbuğ’un Muzaffer Hatun’u gibi... Gece bir yaman Asena’yı kaybetti Ülkücüler... Oktay Bey’in Asena’sı Tuba Hatun uçmağa vardı! MHP’nin susturulamayan sesi Oktay Vural’ın arkasındaki “dağ”dı! Aslen Siirt’in Aydınlar (Tillo) ilçesinden Oktay Bey... Çocukluk ve gençliği Diyarbakır’da geçmiş... Daha PKK belasının musallat olmadığı o vakitler Diyarbakır’a, kültür, sanat ve ticaretin merkezi olarak “Doğu’nun Parisi” diyorlar. İstanbul Üniversitesi’nde hukuk okuyor... Ama ne okuma macerası... Beyazıt Kampüsü çatışmanın tam orta yeri... Rahmetli Mehmet Gül’le aynı devre... “Küllük”te vakit geçirenlerden! Hayata DPT’de atılıyor ama 12 Eylül’de ayrılıp İzmir’e gidiyor. Ege Üniversitesi’nde yardımcı doçent iken Başbakanlık’ta görevlendiriliyor, rahmetli Başbuğ Türkeş’in isteği ile siyasete giriyor. 1999’da MHP İzmir milletvekilidir. Hükümette kısa dönem Ulaştırma Bakanlığı yapar. 2007’den beri MHP Grup Başkan Vekili... O hep doğaçlama konuşur... Yüzü hep güleçtir, rakiplerini eleştirirken bile. Bir tek vatan hainlerine tahammül edemez! Onun arkasında hep “romantik, duygusal ülkücü” bir kadın vardı: Prof. Dr. Tuba Vural... Hiç gazete ve televizyonlarda yer almadı... Çoğu Ülkücü, Oktay Vural’ın eşinin ev hanımı olduğunu sanıyordu. Tuba Hatun, Gazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanıydı... Bir yandan da iletişim ve siyasal öğrenciliği... Bir de Mesleki Eğitim Fakültesi Dekanı... Ankaralıydı, evin annesi, Oktay Beyin eşi, öğrencilerin hocası, ev kadını... Eski bir Ülkü Ocaklı... O, “Marş dinlerken gözleri dolan romantik bir Ülkücü”ydü... Oktay Beyin siyasetinden hiç şikâyet etmedi. Meme kanserine yakalanıyor... Tıbben ne lazımsa yapılıyor, göğüsleri alınıyor, kemoterapiye gidiyor, hastalıkla cebelleşen o ama üzülen eşini ve oğullarını teselli eden de oydu... Yakın zamanlarda “Külli irade karşısında cüzi iradenizle öngörebileceğiniz şeyler değil. O noktadan sonra işin içine iman giriyor. Amentüye iman etmiş birisi olarak sayılı nefesimin olduğunu biliyorum. Ancak üzerime düşen her şeyi yapıyorum” diyebilen kadındı. Her şeye rağmen hastalık yeniden nüksetti, o büyük oğlu Oğuz’u askere teslim edip hastaneye yattı... Yurtdışını denedi, bayramdan beri GATA’daydı... Küçük oğlan Hukuk öğrencisi Yavuz da hep başında... Oktay Bey bir orada bir burada... Memleket darda, yüreği darda, sevda darda, dava beklemez! Tuba Hatun söz konusu olunca o çok konuşkan Oktay Vural, dut yemiş bülbül... Yüreği yanıyor, dili, yüreği duada... Acısını içine gömüp vazifesini yapmaya gayret ediyor, bıyığı sakalı bırakıvermiş... Biz de, “Hayırdır, Oktay Bey yeni imajında mı, tarikat ehli mi oldu?” diye sakalını sorguluyoruz! Dayamıyor, bir TV kanalında, “Dışı seni içi beni yakar... İmaj olsun diye bırakmadım. Zorlu bir süreç geçiriyorum. Kişisel bakım yapmaya, her gün tıraş olmaya fırsatım olmadı. İlgi odağınız farklı. Darmadağınık olmaktansa sakal bırakayım dedim” diye içini döküveriyordu. Yiğit kadın Tuba Hatun, akşam Allah’ın rahmetine kavuştu, uçmağa vardı! Ülkücü Hareket’in ve Türk milletinin başı sağ olsun! Yavuz ve Oğuz’a uzun ömür versin Tanrı! Güleç yüzlü Oktay Beyim, eve varınca “Bir çay koy” diyeceğin “evin sahibi” Tuba Hatun tevekkülle sarıldığı Rabbine, uçmağa vardı, nur içinde cennet yoldaşlarından olsun! Başın sağ olsun, Tanrı sabır versin, daha yapacak çok işin var Oktay Beyim! Kadere imanımız tamdır, Ülkücüler seninle, dualarımız Tuba Hatun’la... Mustafa ÖNDER [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.