Bay Kemal yalanın da bir sınırı olmalı
Bay Kılıçdaroğlu’nun etrafında hiç mi aklı başında biri yok? Hiç kimse, “yalanın da bir sınırı olmalı, bu kadarını siz bile taşıyamazsınız. Altında kalırsınız, rezil olursunuz” demez mi?
Zilletin, nasıl bir tehdit ve tehlike oluşturduğu, neleri göze alıp ne kadar ileri gidebileceği, CHP’nin başı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Habertürk Televizyonundaki açıklamaları ile ibret verecek biçimde ortaya çıkmıştır. Siyaset yapmak, bütün değerleri ayaklar altına alıp, akla gelebilecek her yalanı söylemek, her tezgahı kurmak, her iftirayı sıralamak değildir. Bunu yapanlar şeklen siyasetçi gibi görünebilirler, ama ne kendilerine, ne partilerine, ne de ülkeye verebilecekleri hiçbir şey olamaz. Tam tersine, seviyeyi düşürüp, kural ve ahlakı yok ettikleri için bunlar sadece siyasete değil, insanlığa da zarar veriyorlar.
BU KADAR DA OLMAZ
Siyasete girdiği günden itibaren, özellikle de genel başkan olmasıyla birlikte her sözü, her davranışı, her eylemi zarar olan bay Kılıçdaroğlu’nun son marifeti, “artık bu kadar da olmaz” dedirtmiştir. ABD’nin dünyanın başına bela ettiği başkanı Trump, belli ki Kılıçdaroğlu için iyi bir kılavuz olmuş. Onun söyledikleri üzerinden Bahçeli’ye hücum ediyor, ama adres yanlış, taraf yanlış, söz yanlış, beyan yanlış, ölçü yanlış. Trump’ın “Eğer Türkiye Kürtleri vurursa, Türkiye’yi ekonomik yönden mahvederiz” Twitter mesajına, Sayın Bahçeli tepki vermemişmiş. Yalan ve aldatma bu kadarla da kalmıyor. Bay Kılıçdaroğlu’na göre Sayın Bahçeli’nin ufku yokmuş, zaten beka sorunu diye bir mesele de bulunmuyormuş. Halkı suçlayarak hukuk ve demokrasi olmazmış.
ÖZÜR DİLEMELİDİR
Neresinden başlayıp, hangi birini düzeltelim? Sayın Bahçeli’nin Trump’ın twitter mesajına verdiği tepkiyi bütün dünya duydu. Trump’a anlayacağı dilden, haddini bildiren çok net, çok açık sözler söylendi. Bu sözler bütün televizyonlarda ve gazetelerde haber oldu. Bir grup konuşması olduğu için MHP’nin sitesinde bütün ayrıntıları ile yer alıyor. İnternette girip küçük bir araştırma ile bütün detaylara ulaşmak mümkün. Buna rağmen, bir parti liderinin bir televizyon kanalına çıkıp, milletin gözlerinin içine bakarak, sayın Bahçeli’nin bir tepki vermediğini söylemek, yalanın çok ötesindedir. Bir akıl tutulması, bir cinnet halidir. Hiçbir ölçüyle, hiçbir gerekçeyle izahı mümkün değildir. Sayın Bahçeli’nin yazı açıklamasında yer aldığı için tepkinin ayrıntılarına girmiyorum. Sadece şu kadarını hatırlatmak yeterli olacaktır: “Trump’a diyorum ki, aç kalabiliriz, açıkta yaşayabiliriz, yoksul düşebiliriz, ekonomik kayıplara maruz kalabiliriz. Ama size boyun eğersek, sizden aman dilersek, sizden medet umarsak bize yazıklar olsun, yani hayat bize haram zıkkım olsun. En iyi bildiğiniz şey öldürmek, en iyi yaptığınız kumpas kurmak, komplo icat etmek. Türkiye Cumhuriyeti bağımsızdır, egemen bir devlettir.” Her şey meydanda. Kılıçdaroğlu bu kadar yalanla siyaset yapamaz. Derhal bir özür dilemek, hata ettiğini söylemek ve sözlerini geri almak zorundadır.
BİZZAT KENDİSİ BEKA SORUNU
Ufuksuzluk, bilgisizlik, çapsızlık, yetersizlik bay Kılıçdaroğlu’nun soyadı haline gelmiştir. Kime ne anlatıyor? PKK’yı tehlike olarak görmeyen, PYD’yi terör örgütü saymayan, FETÖ’nün sözcülüğüne soyunan birinin beka diye bir sorunu elbette olamaz. Almanya ziyaretinde PKK unsurları ile bir araya gelip, nutuk atan bir siyasi parti genel başkanı için beka sorunu olmayabilir, ama kendisi bu ülke için bir bela olduğunu artık görmeli ve anlamalıdır. Kendilerine oy vermeyen herkesi neredeyse her konuşmasında azarlayan, imkanı olsa sopa alıp kovalayacak kadar kendini kaybeden bay Kılıçdaroğlu, halkı kimin suçladığını merak ediyorsa, dönüp aynaya bakması yeterli olacaktır.
ETRAFINDA AKLI BAŞINDA BİRİ YOK MU?
Kılıçdaroğlu’nun bizzat kendisi başlı başına ağır bir sorun, ciddi bir beka meselesi olmaya başlamıştır. Bunu sadece biz söylemiyoruz, aklı başında, akıl ve vicdan sahibi CHP’liler de söylüyor. HDP’nin arkasına saklanarak, PKK’ya sarılarak, PYD’yi kollayarak siyaset yapmak, bu millete de, kendi partisine de, CHP gibi bu devletin kurucusu olmuş bir partiye de zulümdür. YPG-PKK’nın bize saldırdığını anlamak için daha ne olması gerekiyor? Kaç şehit daha vermeli, hangi bedelleri ödemeliyiz? Siz hangi ülkede yaşıyor, kimden bahsediyorsunuz? Bizi asıl düşündüren CHP kurumsal yapısı içinde, bu perişanlığın nasıl kabul edildiği, bu hazin duruma nasıl sabredildiğidir. Bay Kılıçdaroğlu’nun etrafında hiç mi aklı başında biri yok? Hiç kimse, “yalanın da bir sınırı olmalı, bu kadarını siz bile taşıyamazsınız. Altında kalırsınız, rezil olursunuz” demez mi? Böyle bir siyasetten, böyle bir liderden kime ne fayda gelebilir?
SİYASİ MİLADI DOLUYOR
Neyse ki, siyasetin de, CHP’nin de, milletin de bay Kılıçdaroğlu’ndan kurtulacağı günler yakındır.31 Mart ne getirir, ne götürür, nasıl sonuçlanır ayrı bir tartışmadır, ama bay Kılıçdaroğlu’nun siyasi sonunu getireceğinde hiçbir tartışma, hiçbir itiraz, hiçbir şüphe yoktur. CHP böyle yola devam edemez. Bu yükü daha fazla taşıyamaz. Türk milleti de böyle bir CHP’yi taşıyamaz. 1 Nisan tarihi genel olarak zilletin, özel olarak Kılıçdaroğlu’nun siyasi miladının dolacağı tarihtir.Şimdiden kılıçlar çekilmiş, hazırlıklar yapılmıştır. Bay Kılıçdaroğlu, bu hazin sonun farkındadır ve sağa sola sataşarak, görülmemiş, duyulmamış yalanlar savurarak dikkat dağıtmaya çabalıyor. Ancak bunlar nafiledir. Makus talihine razı olmak zorunda olduğu gibi, zerre kadar karakteri varsa, MHP’den ve sayın Bahçeli’den derhal özür dilemelidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.