Bizden günah gitti

Barzani'nin İsrail uydusu bir terör devleti kurma oyununda en kritik aşamaya geldik. Böyle bir kalleşlik, ne Kuzey Irak'ın, ne Irak'ın, ne bölge ülkelerinin, ne de Türkiye'nin asla affedemeyeceği bir şeydir. Referandum ısrarı sadece reelpolitiğin değil, uluslar arası antlaşmaların da kesin olarak reddettiği ve hayata geçmesine asla izin vermediği bir durumdur. Dolayısı ile her ne pahasına olursa olsun yapılmamalı, yaptırılmamalı ve kabul edilmemelidir. Bu konuda bölge ülkelerinin ve dünyanın ne söylediği elbette önemlidir, ama eli en güçlü olan ve son sözü söyleme hakkı ve yetkisi bulunan tek ülke Türkiye'dir.

LOZAN'DAN DOĞAN HAKLARIMIZ

Misak-ı Milli sınırları içinde kalan Kerkük ve Musul'un statüsü, Türkiye-Irak sınırının nasıl belirleneceği Lozan Barış Antlaşması'nın 3'üncü maddesiyle düzenlenmiştir. Bu madde Lozan'da bir anlaşma sağlanamadığını, daha net bir ifadeyle Türkiye-Irak sınırının belirsiz kaldığını ortaya koymaktadır. Yine bu maddenin gereği olarak bugünkü Birleşmiş Milletler'e gidilmiş ve oradan da bir uzlaşma çıkmamıştır. 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Antlaşması, Lozan'ın tamamlayıcısı niteliğinde bir belgedir ve bugünkü Irak sınırı belirlenmiştir. Bu Antlaşmanın 5'nci maddesi ile bugünkü sınırların değişmezliği karşılıklı olarak taahhüt edilmiştir. Aynı anlaşmada bu topraklar üzerinde ilhak, istiklal veya herhangi bir idare şekli hakkında esas kabul edilen veya edilecek olan bütün kararlar konusunda, Türkiye'nin söz hakkına sahip olacağı saklı tutulmuştur.

                         

MİSAK-I MİLLİ'YE DÖNÜLÜR

         Barzani'nin referendum oyununu devam ettirmesi durumunda Ankara Antlaşması çiğnenmiş olacak ve Lozan Antlaşmasına geri dönülecektir. Yani Türkiye-Irak sınırında Misak-ı Milli esas alınacaktır. Bu durumda Milli Güvenlik Kurulu ve Bakanlar Kurulu'da Lozan Antlaşması'nın hatırlatılması son derece yerindedir. TBMM'den geçirilen tezkerenin girişinde yer alan, "Tezkere Türkiye'nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak," cümlesinden de yine Lozan Antlaşması ve Ankara Antlaşmasının hükümleri anlaşılmalıdır.

                                 

TERCİH DEĞİL MECBURİYET 

          Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü bozmaya ve gayrimeşru oldu bittiler oluşturmaya, terör devleti kurmak gibi kalleşliklere yönelmeye, kısacası milli güvenliğimize tehlike oluşturan her türlü eylemlere karşı uluslararası hukuktan ve ikili anlaşmalardan doğan haklarımız doğrultusunda gerekli önlemleri almaya hakkımız ve yetkimiz vardır. Bu hakkı ve yetkiyi kullanmak bir tercih değil, ülkemizin bekası açısından bir mecburiyettir. Söz konusu  olan Türkiye'nin varlığı, güvenliği ve geleceğidir. Bu aynı zamanda bölgemizin huzur, barış ve güvenliği için de kaçınılmaz bir görevdir.

                     

TERÖRLE MÜCADELE KAPSAM DAHİLİNDE

         Meclis'den geçen tezkerenin çerçevesi sadece Irak'daki kalleşliğe karşı gereken tedirlerin alınmasıyla sınırlı değildir. Güney sınırımızda boydan boya yer alan PKK, PYD, DAEŞ gibi küresel projelerin taşeronu olan ve Türkiye'nin varlığını ve birliğini tedhid eden terör örgütleri ile kapsamlı şekilde mücadele edilmesi de tezkere kapsamındadır.  Türkiye, sınırlarımız boyunca sahnelenen fitne kampanyasına karşı tüm millî güç unsurlarıyla göğüs germelidir ve bu tezkere buna sonuna kadar imkan vermektedir. Önemli olan bu imkanın doğru ve yerinde kullanılmasıdır ki, hükümetin öncelikli görevi budur.  

                         

ABD'NİN İKİYÜZLÜLÜĞÜ

          Bizimle müttefik olduğunu söyleyen, dost olduğumuzu  ilan eden bazı ülkeler güneyimizdeki terör örgütlerinin hamisi ve tedarikçisi konumundadır. Bunların başında da ABD yer almaktadır. Daha birkaç gün önce sayın Cumhurbaşkanını ABD'de övgülerle karşılayan ve ziyaretten çok büyük memnuniyet duyduğunu söyleyen Trump, diğer taraftan PKK uzantısı PKK'ya 3 bin TIR dolusu silah ve mühimmat  göndermekte, bu kanlı örgüte ordu kurdurmakta hiçbir sakınca görmediği gibi, bütün ikazlarımızı, itirazlarımızı, tekliflerimizi de dikkate almamıştır. Aynı ABD terör örgütlerine karşı bu kadar cömert davranırken, Türkiye Cumhuriyeti devletine parası karşılığında istediği silahları vermemiş ve açık bir düşmanlık sergilemiştir. Bu durum milli güvenliğimize kesin bir tehdittir ve karşılığında her türlü tedbiri almak bizim en doğal hakkımızdır.

                             

SEVR'E İZİN VERİLEMEZ

          Artık söylenecek her şey söylenmiştir ve sıra gereğini yapmaya gelmiştir. Güveneceğimiz, himmet bekleyeceğimiz kimse kalmamıştır. Barzani'nin kalleşliği karşısında da, terör örgütlerinin alçaklığını önlemekte de, kendi göbeğimizi kendi elimizle kesmemiz gerekmektedir. Hükümetin de nihayet bu noktaya gelmiş olması çok olumludur. Alınan kararlar son derece isabetli ve yerindedir. Güneyimizde açık şekilde Sevr hayata geçirilmek isteniyor. Yüz yıllık oyun yeniden sahneleniyor. Referandum oyununun başka hiçbir anlamı ve izahı yoktur. Yüz yıllık bu hesaplaşmayı gerekirse yeniden yapmaktan çekinemeyiz. Bu kalleşliği durdurmak sadece güney sınırlarımızdaki tehdidi bertaraf etmekle kalmayacak, Türk milleti ve devleti ile hesabı olan herkese anlayacağı bir cevap olacaktır.

                              

 RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER

         Sayın Bahçeli'nin çok önceden söylediği gibi, bir gece ansızın görünmenin, şaka yapmadığımızı, oyun oynamadığımızı Türkiye'nin bekası için her şeyi göze alabileceğimizi kesin bir şekilde göstermenin zamanı gelmiştir. Bu provokasyon miadı dolmuş Barzani'nin hayrına olmayacaktır. Rüzgâr eken fırtına biçecektir. Erbil oradaysa Ankara buradadır. Irak ve Suriye'nin kuzeyinde gayri meşru ve düşmanca her hamleyi Türkiye korkusuzca kesmeli, sınırlarımız tüm imkânlarımız kullanılarak emniyete alınmalıdır. Artık başka yol kalmamıştır. Biz biliyoruz ki,  Eğer ki, milli bekamıza yönelmiş tehditler odağında yok edilmezse, yurdumuzu savunma güçlükleri peyderpey karşımıza çıkacaktır. Ankara güvende olacaksa, Diyarbakır huzurlu kalacaksa; Kerkük'ün, Musul'un, Halep'in dirlik içinde olması tarih ve jeopolitiğin bize uyarısıdır.

         Biz, söyleyeceğimiz söyledik, uyarılarımızı yaptık, tedbirlerimizi aldık ve ne yapabileceğimizi gösterdik. Bizden günah gitmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan KARATAŞ Arşivi
SON YAZILAR