Güvenilmez ABD’den güvenli bölge olmaz
ABD’nin oyalama gayretlerini boşa çıkarmak ve milli güvenliğimize yönelik ağır tehdidi ortadan kaldırmak için daha fazla geç kalamayız. En küçük bir gevşemenin bedeli çok ağır olacaktır.
Fırat’ın doğusu ve Münbiç için yapılacak operasyonlarda daha fazla zaman kaybetme lüksümüz kalmamıştır. ABD çok sinsi ve kalleş bir oyun oynamaktadır. Önce PKK-PYD’yi Kürt kökenli kardeşlerimizle bir tutup teröristler üzerinden Türkiye’yi tehdit etmiş, sonra da 20 millik, yani yaklaşık 30 km derinliğinde bir güvenli bölge teklifinde bulunmuştur. Bu iki açıklama tezat gibi görünse de, oynanan rezil oyunun ayaklarını oluşturmaktadır. “ABD, güvenli bölgeyi kimin için açıyor, kimi korumaya ve dokunulmaz kılmaya uğraşıyor?” sorusu orta yerde durmaktadır ve verilecek cevap işin aslını gün yüzüne çıkaracaktır.
ZAMANINDA YAPILMALIYDI
Güvenli bölge fikrini ilk ortaya atan, sayın Devlet Bahçeli’dir. Bugünleri çok önceden öngörerek, 6 Ağustos 2012’de; “Ülkemize yönelen tehditleri en aza indirmek amacıyla batı ucu Afrin, doğu ucu Kandil’i içine alacak biçimde tesis edilecek hilal şeklindeki güvenlik kuşağının bir an önce sağlanmasını ve icra edilmesini” teklif etmişti. Bu teklifin gereği zamanında yerine getirilip Afrin’den Kandil’e uzanan hilal şeklinde bir kuşak hayata geçirilseydi, bugün Suriye’deki durum da, ülkemizin karşı karşıya kaldığı riskler de bu kadar ağır olmazdı. Nitekim, bu teklifin bir kısmı sayılabilecek Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatları ile sağlanan güvenli bölgeler dahi, bütün dengeleri değiştirmiş ve elimizi oldukça güçlendirmiştir.
CEVAP ARAYAN SORULAR
Güvenli bölge teklifi ABD’den geliyorsa, durup düşünmek ve işin aslını iyi anlamak şarttır. Her şeyden önce sayın Bahçeli’nin sorduğu şu sorulara cevap bulunmalıdır: “20 millik derinliğe sahip olacağı söylenen güvenli bölge tanımıyla kast edilen nedir? Bu güvenli bölgede terör örgütleri bulunacak mıdır? Uçuşa yasak bölge planlaması var mıdır? Rusya bu işin neresindedir? Başta ABD olmak üzere, koalisyon ülkelerinin güvenli bölgedeki rolü, payı ne olacaktır? Dahası terörün kökünün kazınma sürecinde devamlı önümüze engeller çıkaranların bundan sonraki stratejik amaçları devlet ve millet aklıyla görülüp yorumlanmakta mıdır?”
KUZEY IRAK MODELİ
Bu sorular aynı zamanda muhtemel tehlikeleri de ortaya koymakta ve işin ciddiyetini net olarak göstermektedir. Her şeyden önce terör örgütlerini Kürtlerle ilişkilendirmek ne insanlığın, ne hukukun, ne de bölge gerçeklerinin kabul edemeyeceği bir kepazeliktir. Sınırlarımızın öte yakasında yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimizin bu kanlı tuzağa düşmeyeceklerine inanıyoruz. Biz bu pis oyunu daha önce Kuzey Irak’da gördük. ABD şimdi de aynı şeyi yapıyor ve Fırat’ın doğusunda sınırları belirlenmiş, özerk bir yapı kurarak yeni bir Barzani modeli inşa etmeye çalışıyor. Böyle bir yapının hayata geçirilmesi durumunda Suriye’nin toprak bütünlüğünden söz edilemez. Bu, dört parçalı Kürdistan hayallerinin Suriye ayağını oluşturmak demektir ve bizim için milli ve tarihi bir tehdittir. Bedeli çok ağır olacak bir bölüşüm ve paylaşım süreci önümüzdedir. Türkiye tavrını bu muhtemel gelişmelere göre belirlemeli, sonra da her ne pahasına olursa olsun gereğini yapmalıdır.
KONTROL BİZDE OLMALI
Hükümet ABD’nin güvenli bölge teklifine olumlu yaklaşmaktadır. Bunu anlayabiliyoruz, ancak şartları biz belirlemeli, kontrolü biz sağlamalıyız. Nitekim, sayın Bahçeli de, “Şayet, kurulacak ve oluşturulacak güvenli bölge tamamen Türkiye’nin denetim ve kontrolünde olacaksa, üstelik terörle tavizsiz bir mücadele sürecekse diyeceğim bir şey yoktur. Güvenli bölge stratejisini biz kurmuşsak, biz hazırlamışsak, biz sahaya ve masaya taşımışsak mesele yoktur. Şartlarını, sınırlarını, muhtevasını, sürecini ve zamanını biz belirlemişsek yine mesele yoktur. Kuralı koyan, kozlarını kullanan, caydırıcılığını gösteren, yaptırımını ispat eden, siyaset ve diplomasiyle bir adım önde, bir tık üstte yer alan bizsek hiçbir kaygıya da mahal olmayacaktır.” diyerek, bu konudaki ölçüyü net olarak koymuş ve ilan etmiştir.
TARİHİ UYARI
Bu ölçüye uyulmaması durumunda, çok tehlikeli gelişmelerin yaşanması kaçınılmazdır. ABD’nin yazdığı kanlı senaryoya kanıp, terör örgütlerine göz yummak, güvenli bölge diye tampon bölgeye tamam demek felaketimiz olacaktır. Sadece bu kadarla da kalmıyor. Körfez Savaşı’ndan sonra yaşandığı gibi, yeni bir uçuşa yasak bölge kararına hiçbir şekilde onay verilemez. Bu tür yanlışların yapılmasının doğuracağı sonuçları, yine sayın Bahçeli net şekilde ortaya koymuş ve “herkesi uyarıyorum ki, bugüne kadar yaptıklarımızın üzeri bir kalemde çizilecektir. Yani şehitlerimizin kanı yerde kalacaktır. Bilahare milli güvenliğimiz rehin alınacaktır. Tehlike bu kadar ciddi, bu kadar yakındır. Hepsinden önemlisi, Irak ve Suriye’den sonra sırayı, Allah muhafaza, Türkiye alabilecektir.” diyerek, tarihi bir ikazda bulunmuştur.
HAİNLER İMHA EDİLMELİ
Yapılması gereken bellidir; Türkiye Fırat’ın doğusunu baştan ayağa temizlemek zorundadır. Hainlerin imhası, kazdıkları çukurlara defni kaçınılmaz bir milli görevdir. Terör bitmeden ne söylense, ne yapılsa boştur, anlamsızdır. Süreç nereye gidiyorsa gitsin, nereye dayanırsa dayansın, neyi gerektiriyorsa gerektirsin, ama haklı davamızdan, beka mücadelemizden kesinlikle dönmemeliyiz, kesinlikle geri adım atmamalıyız. ABD’nin oyalama gayretlerini boşa çıkarmak ve milli güvenliğimize yönelik ağır tehdidi ortadan kaldırmak konusunda daha fazla geç kalamayız. En küçük bir gevşemenin bedeli çok ağır olacaktır. Bir kararlılık ortaya koyduk ve bunu sürdürmek zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.