Seçilmiş olmak ihaneti örter mi?
Yerel seçimlerin üzerinden 3 hafta geçti. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yapılan olağanüstü itiraz çok ciddi gerekçelere dayanmaktadır ve YSK’nın vereceği karar hayati önemdedir. Akıl, vicdan, ortalığa saçılanlar, hukuk ve demokrasi bu seçimlerin tekrarını gerektiriyor. İstanbul gibi Türkiye’nin lokomotifi bir şehir, bu kadar çok şaibenin olduğu bir seçimi kaldıramaz. YSK’nın işi çok ciddiye alması, bütün bilgi ve belgeleri dikkatli biçimde değerlendirmesi, gerekirse İçişleri ve Adalet Bakanlıklarıyla birlikte MİT ve emniyet birimlerinden meşru ve hukuki destek alması şarttır.
ZİLLET SORUN ÇIKARACAK
Seçimlerden sonra geçen kısa süre, Sayın Devlet Bahçeli’nin seçim öncesindeki özellikle beka uyarılarının ne kadar haklı, doğru ve isabetli olduğunu ispatlamıştır. Seçimlerden Cumhur ittifakı ezici biçimde üstün çıkmasına ve Türk milletinden tartışılmayacak şekilde onay almış olmasına rağmen, İstanbul, Ankara ve İzmir Büyükşehir Belediyelerinin CHP’nin yönetimine geçmesinin büyük sorunlar çıkaracağı, belli olmuştur. Zilletin bileşenleri bu kadarını bile yeterli görmüş ve azgın şekilde harekete geçmişlerdir. Sevinç naraları atanların kimler olduğuna bakmak, niyetin de, hedefin de ne olduğunu anlamaya fazlasıyla yetmektedir. FETÖ, PKK ve bilumum vatan-millet düşmanları boşuna zillete destek verip, seferber olmadılar. Şimdi de bayram yapıyor, meydan okuyorlar. Ve asıl tehlike, seçilmiş olanların bunlara hak vermesi, desteklemesi ve cesaretlendirmesindedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilen şansın, sandık usulsüzlükleri ve haksızlıkları orta yerde dururken, acele miting düzenleyip iç ve dış mihraklara selam göndermesi, PKK’nın siyasetteki teröristi Demirtaş’a övgüler dizmesi, bizi nelerin beklediğinin ve nasıl bir beka sorunu ile karşı karşıya kaldığımızın açık işaretidir. Bunlara bir de zilletin ortağı PKK’lı teröristlerin, dört vatan evladını Türkiye-Irak sınırında şehit etmesi eklenmiştir.
ÜLKE SAHİPSİZ DEĞİL
Seçim demokrasinin olmazsa olmazıdır. Buna bir itirazımız yok, ancak seçimle gelmiş olmak, yapılan ve yapılacak ihanetlerin görmezden gelinmesine gerekçe oluşturamaz. Sayın Devlet Bahçeli, Antalya toplantısında bu konuda çok önemli değerlendirmelerde bulunmuş ve bu ülkenin sahipsiz olmadığını göstermiştir. Seçildikleri için 15 Temmuz gecesi hainlerin lehine kadeh kaldıran şahsın Edirne’ye belediye başkanı olmasının da, TKP’den Tunceli Belediye Başkanı olan şahsın Dersim dayatmasın da hoşgörü gösterilemeyeceğini söylemiştir. “Türkiye düşmanlarına tekmil veren, işgal ve ihanete tezahürat yapan kim olursa olsun, böyle kişiler katıldıkları seçimde kullanılan oyların tamamını alsalar bile, maşeri vicdanda her zaman sorgulanacaklar, meşruiyetleri tartışmaya açık kalacaktır. Biz bu aziz vatanı sandıkta değil savaş meydanlarında kurtardık. Bilfarz, Damat Ferit, Gazi Mustafa Kemal ile seçime girseydi ve oyların kahir ekseriyetini almış olsaydı, ne yapacaktık, ne diyecektik, ihanet ödüllendirilip ibra edildi diye suskun mu kalacaktık?” sorusuna, herkes kendi vicdanında cevap vermelidir.
SİYASET ESKİLERİ
Bir başka vahamet de, çözülme sürecine son verdiği, terörle kararlı bir mücadele ortaya koyup, milli ve yerli bir çizgiye geldiği için AK Parti ile yollarını ayıranların, kaldıkları yerden devam edebilmek için seçim sonuçlarını fırsat saymalarıdır. Bu siyaset eskileri içinden çıktıkları partileriyle hesaplaşmak için CHP ile işbirliği halindedirler. Şu tesadüfe bakınız ki, MHP’yi ele geçirmek için tarlada kurultay toplayanlar da bu güruhla aynı yolu yürümektedir. Ve hepsi birden, aradıkları zeminin oluşabilmesi için çırpınıyorlar. Yine sayın Devlet Bahçeli’nin belirttiği gibi, ekonomik teröristler Türk Lirasının değerine saldırırken, CHP-İPHDP ve bu siyaset eskileri bu hain operasyona teşrifatçılık ve kuryelik yapmaktadırlar.Bir yanda ekonomik sorunlardan şikâyet edip, diğer yanda “Türkiye’de can ve mal güvenliği yok, sıcak para niye gelsin” diyerek, Türkiye’yi kötüleme yarışı yapmaktadırlar. Ülkemizi layık olmadığı bir durumda gösterip jurnal sırasına girmişlerdir.
KIZGIN DEMİRİ SOĞUDALIM DA!
Türkiye’nin normalleşme ihtiyacı, bütün bunların görmezden gelinmesini, yok sayılmasını gerektirmiyor.
Zira, sadece kendimizi kandırmış, yaklaşan tehlikeyi ciddiye almamış oluruz. Sayın Bahçeli’nin Antalya’dan yaptığı şu uyarı hiçbir zaman akıllardan çıkarılmamalıdır:
“Kızgın demiri soğutalım soğutmasına, ama demlenen ihanetin, demir alan melanetin ısınan tuzak ve tertiplerini de ağırdan almayalım. Kimseyi dışlamayalım, kimseyi öteki görmeyelim, buna varız, bugüne kadar söylediklerimiz ise bunlardır. Ortak akıl, ortak vicdan, ortak vizyon, ortak değerler vazgeçemeyeceğimiz milli ilke ve inançlarımızdır. Bunlara diyecek bir şey olmayacaktır. Fakat aklı kiralık, vicdanı karanlık, değerleri bulanık olan çevrelerle sırf arıza çıkarmasınlar bahanesiyle Türkiye ortak paydasında nasıl buluşacağız?
Bunu nasıl başaracağız? Ülkemizin bugünkü şartlarında karşı karşıya olduğumuz komplo çok boyutludur. Artık tüm tarafların emelleri aşikardır, açıktadır, askıya çıkmıştır. Saklamaya, gizlemeye, örtbas etmeye imkan kalmamıştır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.