Amerika’yla Gerilim Bitti mi?
14-15 Şubat tarihlerinde ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’la, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ‘tercümanlığı’nda, 3 saati aşan ‘özel’ görüşme yaptı. Almanların ‘Vier Augen Gespräch’ (4 gözle ikili görüşme) adını verdikleri bu tip özel görüşmeler aslında dış politikada yaygın değilse de, soğuk savaş sonrası ülke yöneticilerinin sıkça bir araya geldiği dönemde rastlanmaya başladı. Peki, ABD-Türkiye gerilimi bitti mi?
Görüşmede neler konuşuldu, eteklerdeki taşlar ne ölçüde döküldü bilinmiyor. Ama şurası muhakkak ki, en azından Türk tarafı, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhtarlarla toplantılara varıncaya kadar her fırsatta milletle paylaşılan ‘anlaşmazlık’ (hatta gerilim) konularına vurgu yapılmıştır. Bunlar nelerdi, kısaca özetleyelim:
Suriye’de ABD’nin Türkiye’yi hiçe sayarak PYD-YPG’ye silah yardımı yapması ve bu terörist grubu bölgede devletleştirme çalışması. Menbiç konusunda tutulmayan sözler.
FETÖ darbe girişimi yöneticileri ve zanlılarının iade talepleri.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın korumalarıyla ilgili, Türkiye’yi rencide edici mahkeme kararı.
Reza Zarrab üzerinden Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı’nın yargılanması.
Kudüs’ün ABD tarafından başkent olarak tanınmasıyla Arap-İsrail barışının önünün tıkanması.
Suriye’nin geleceğinde PYD-YPG’nin dışarda tutulacağı, halen SDG adı altındaki bu grubun kontrolü altındaki sahaların hangi şartlarda kime teslim edileceği.
Türkiye’de 3.5 milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacıların durumu.
ABD tarafı da, Tillerson’un konuşmasına göre şu konuları gündeme taşımış olabilir:
FETÖ darbe girişimini soruştururken, TC vatandaşı olsalar da ABD Büyükelçiliği ve konsolosluk mensuplarının tutuklanması.
ABD ve NATO ülkelerinin uyum içinde çalıştıklarını söyledikleri 100’ün üzerindeki Türk subaylarının NATO’daki görevlerine son verilerek ‘FETÖ zanlısı’ olarak haklarında tutuklama kararı alınmış olması.
OHAL sebebiyle adaletin zedelendiğine ilişkin hassasiyetleri.
Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemini Rusya’dan tedarik etmesi.
Rusya’ya ilaveten İran’ın da bölgede ABD çıkarları hilafına nüfuzunu arttırması.
Cumhurbaşkanı’nın ardından iki bakan arasında kayıt-kuyudatlı ‘resmi’ görüşme gerçekleşti. Ortak basın açıklaması yapıldı. Bu açıklamalardan en önemli bulunan ikisi şöyledir:
- Türkiye ve ABD uzun süreli müttefikler olarak, terörizmin her türü ve biçimiyle ortak mücadele kararlılıklarını teyit ederler. Türkiye ve ABD, IŞİD, PKK, el-Kaide ve diğer tüm terör örgütleri, bunların uzantılarıyla mücadele konusundaki kararlılıklarını tekrarlarlar. İki taraf, iki ülke halkını doğrudan hedef alan terör tehditlerine karşı meşru müdafaa hakkını tanırlar.
- Türkiye ve ABD, Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin muhafazasına olan bağlılıklarını teyit ederler. Bu amaçla, Suriye içerisinde oldubittiler yaratılmasına ve demografik değişimlere yönelik tüm girişimlere kararlılıkla karşı dururlar. Suriye’nin dönüşümü ve istikrarın sağlanması konusunda eşgüdüm içerisinde olmaya kararlıdırlar.
Çavuşoğlu, Tillerson’la birlikte yapılan basın toplantısında ABD ile güven ilişkisinin yeniden tesisi için önce Menbiç’te ABD’nin atacağı somut adımları görmek istediklerini söyledi. Bakan çok haklı: ABD’yle ilişkilerde bundan sonra ‘Yoğurdu üfleyerek yeme!’ zamanı.
Son Söz: Lübnan’da Cumhurbaşkanı ile görüşmeden önce bekletilen bir ABD Dışişleri Bakanı olan Tillerson’un sözleri havada kalabilir. Her iki tarafın milli çıkarları açısından ‘inceldiği yerden kopacak’ hale gelen gerilim düşürülmelidir. Bunun için güven bunalımının aşılması için Türkiye’nin talebi gereği Menbiç’te gerekli adımlar atılmalıdır. Ama asıl sorun, ABD’de Pentagon’un şahinlerinin istekleri karşısında Tillerson ne yapacak? Keşke başarabilse!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.