Sistem Değişikliğinde Zafere Doğru!..
Ülkücüler, 70'li yıllarda, Vatana, Millete, Devlete, Bayrağa ve Ezana sahip çıktılar.
Savundukları değerlerin milli eğitim müfredatıyla,devletin tarih kitaplarında yazılanlarla çelişen bir tarafı yoktu.
Ne var ki Ülkücüler, 12 Eylül'de, Milleti yok sayan, Devleti yıkmaya,Vatanı ele geçirmeye, Bayrağı indirmeye ve Ezanı susturmaya çalışan kızıl anarşistlerle aynı kefeye konuldular.
Yargılandılar, idama yollandılar, yıllarca hapis yattılar.
Kendilerine bu darbeyi vuranları "devlet" sandıkları için de olayları sineye çektiler.
Devlete sadakatten ayrılmadılar.
Ancak ezberlerindeki şu cümleyi tekrarlamaktan da geri durmadılar:
"Öz yurdunda garipsin; öz vatanında parya!.."
Devleti, Tanrı gibi "tarifsiz" kılmak, "nice olduğunu kimsenin bilmediği" bir derinlik duygusuyla algılamak, onu denetimden, günahtan, sorgu ve sualden uzak tutuyordu.
"Devlet"in en derin kademesinden de her seferinde "Generaller" çıkıyordu!..
1960'ta, 1971'de ve 1980'de böyle olmuştu.
İran'ın "Ayetullah"ları nasıl günahtan azade, masum ve muhakemeden vareste ise bizim darbe generalleri de adeta öyle birer "Molla"ydı.
Türk'ün "Devlet geleneği"nin arkasında sığınarak sorgudan, sualden kurtuluyordu.
Belki şöyle bir fark vardı…
Mollaların elinde "ayet ve içtihat", generallerin elinde "tank ve mevzuat" vardı!
***
Öküzler değil Oğuzlar!..
Ülkücüler, ağır saldırı altındaki "devlet" zarar görmesin diye susuyordu.
Devletin valisinin, "Türkçülük" suçundan okuma hakkı elinden alınmış Osman Yüksel Serdengeçti'ye söylediği:
"Ulan öküz Anadolulu!.. Milliyetçilik senin neyine!.." sözünü bile unutmuş gibi görünüyordu.
Oysa çoğunlukla Anadolu çocuğu ve gönül adamı olan Ülkücü'nün, ocak külliyatında kendisine en yakın bulduğu mısralar:
"Gitmişti makama arz-ı hal için,
'Bey' dedi, yutkundu; eğdi başını…
Bir azar yedi ki oldu o biçim...
'Şey'dedi yutkundu; eğdi başını…" şeklinde yazılmıştı.
Ülkücü'nün canından aziz bildiği "Türk Devleti"nin egemenliği, Masonlarla kızıllar, dönmelerle kriptolar arasında gelip gidiyordu.
Buna da "Millet" huylanmasın diye "Milli Hâkimiyet" deniyordu.
İnönü'cü Amerikan mandacılığı kendi muhalefetini üretiyor, onun da arkasından yine"Amerika'ya itaat" çıkıyordu.
Sonra da CHP'yle FETÖ aynı cephede toplanınca insanlar şaşırıyordu!
Oysa onların "Öküz" diye hitap ettikleri kitle aslında cihan imparatorlukları kurmuş olan "Oğuzlar"dı.
***
Oğuz Kağan'ın MHP'si…
İşte 15 Temmuz'da Oğuzların sokağa çıkması ve darbeler-kumpaslar döneminin son bulmasıyla birlikte kurtulmakta olduğumuz "parlamenter sistem" eski saltanat zamanlarının merkez çevre ilişkisini "yeni seçkinler" tamponuyla sürdüren bu siyasi sarmaldır.
Hak ve hizmet arayan köylünün masum gözlerine, devlet kapısında "bulgur bulgur yaş döktüren" bu sistemin savunulacak bir tarafı yoktur.
Türkçülüğü tabutluklarda sorgulayan, Ülkücüleri Mamaklarda yargılayan bu jakobenizmi, "devlet" diye kucaklamanın mantıklı bir dayanağı yoktur.
Sınav kazanarak fakülte kapısına gelen genç kızları ikna odalarına alarak onları ezen ve psikolojisini bozan seçkinler sultasının "devlet" diyerek savunulacak bir tarafı yoktur.
Sürekli çatışma, kumpas ve darbe üreten bu sistemden kurtuluş çabasının başında, içinde ve her yerinde MHP olmalıdır.
Devlet Bey'in yapmakta olduğu da işte budur.
"Askeri vesayet"i bahane ederek bu köhne sistemi "devlet" diye tanıtanların,din ve millet adına devlete çökmesine mani olmaktır.
"Devleti dönüştürmek, küçültmek, demokratikleştirmek" adına kendi ideolojik ajandalarını tatbike yeltenen kötü niyetli pusucuların meydan bulmasına mani olmaktır.
Sürekli çatışma ve maraz getiren millet-devlet ayırımını kalıcı bir hastalığa çevirerek Türkiye'yi teslim almaya çalışan mütegallibenin oyununu bozmaktır.
***
İnşallah Zafer Bizimdir.
Milletiyle bütünleşemeyen bir devletle veya devletine küskün bir milletle Turan'a, Kızılelma'ya gidilemez!..
Milliyetçiliğin, iradesi hürriyetten güç alan bir milletle olan ideolojik beslenme ilişkisi, bebekle anne sütü kadar tabiidir.
Siz devleti hasta eder, sonra da "hastaya ilaç" diye olmadık ideolojilerle gençlerin kafasını karıştırırsanız ortaya geçen günkü Boğaziçi Üniversitesi örneğindeki gibi manzaralar çıkar.
Öz yurdunuzda şehitlerinizi bile yâd edemez; zaferlerinizi kutlayamazsınız!
Yıllardır "Olimpos çocuğu" üreten ve onlara Amerikan siyaset pavyonlarında bedava fahişelik yaptıran bu sistem artık değişmelidir.
Devlet Bey'in 15 Temmuz sonrasında milletten güç ve enerji alarak "masaya vurduğu yumruk" işte bu değişimi ifade etmektedir.
Bu mücadele, "Tanrı Dağı-Hira dağı" çocuklarının, Moskoflarla, Masonlarla, Yankilerle, kısacası "Olimpos çocukları"yla olan mücadelesidir.
Millet artık uyanmıştır;Allah'ın izniyle zafer bizimdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.