KAZAKİSTAN OLAYLARI VE SONUÇLARI
15. yüzyıldan itibaren, tarihsel olarak baktığımızda, Türk soylu olan guruplar içinden boy yapılanması çerçevesinde baktığımızda, Balkaş gölü ve Ural dağları arasında yaşayan bu gurupları Canıbek’in oğlu “Kasım Han” tarafından Kazak ismiyle boylar bir araya getirilmiştir. Daha sonra Kazaklar çoğalarak ve güçlenerek önemli bir güç haline gelmiştir. Kazaklar; Türk tarihi açısından da önemli komutanlardan biri olan Tekvel Han zamanında Ulu Cüz (Büyük Cüz)-Orta Cüz-Küçük Cüz şeklinde üç cüz halinde toplumsal anlamda örgütlenmiştir.
Bugün olayların patlak verdiği bölgede, Küçük Cüz’ü oluşturan; Kırgız bozkırının kuzeyinde yaşayan Kırgızlar, İrtiş, Tobol, Alım-Ulı-Keryit ve Alaca boyları ve Ruslar yaşamaktadır. Yaşananları doğru okumamıza katkı verecek bir olay da 1731 yılında yaşanmıştır; Kalmuk saldırılarına karşı kendilerini korumak isteyen kazaklar, Rus himayesine girmişlerdir. Ruslar dört yıl sonra Or ile Ural arasına Orenburg kalesini inşa ederek topraklarına bütün Türkistan’ı katacak bir strateji izlemişlerdir. 1821 tarihine gelindiğinde Kazaklar, Ruslarla girdikleri ilişkinin yanlış olduğunu görmüş ve Step kanunu diye bir kanun çıkarmıştır. Ruslar kendi hakimiyetlerini devam ettirmek için Cüzler arasındaki küçük problemleri derinleştirirken, aynı milletin çocukları olduğunu gerçeğini baskılamıştır. Böylece Cüzler kendi aralarında kavgalarla enerjilerini tüketirken, birlik olup Ruslara karşı 18. yüzyıla kadar etkin bir direniş ortaya koyamamışlardır.
Rus Çarı I.Nikola 22 Haziran 1845 yılında bir ferman yayınlayarak; Kazak topraklarının resmi olarak Rus topraklarına katıldığını, Kazakların Rus kanunlarına tâbi olduğunu ilan etmiştir. Bu tarihten sonra Rusların bugünkü Kazakistan topraklarına göç etmeye başladıklarını kaynaklarda görüyoruz. Göç eden Ruslar, Kazakistan’ın zenginliklerine el koyarken, Kazaklar her geçen gün fakirleşmişlerdir. Bu durumu kabullenmeyen Kazaklar ve Rus güçleri arasında çatışmalar başlamıştır. 16 Kasım 1916 tarihinde yaşanan Kazakların ayaklanması çok kanlı olmuştur. Sonuçta yeteri kadar ateşli silaha sahip olmayan Kazak Türkleri çok büyük kayıplar vermiştir. Bu dönemde geri çekilen Kazak Türkleri, bugün sınır komşusu olan, ama bu gün Çin sınırları içinde kalan Doğu Türkistan’a çekilmek zorunda kalmıştır.
1917 tarihinde Bolşevik İhtilali’nden doğan ortamı, Kazakistan’ın bağımsızlığı için mücadele edip Doğu Türkistan giden Kazaklar Alaş-Orda hareketini kurmuşlar. Ve Kazakistan’ın bağımsızlığını inşa etmek için, Alihan Böke liderliğinde Cumhuriyeti hedefleyen, “Alaş-Orda” hükümetini kurmuşlar. Ruslar bu hükümeti tanımayarak, Sovyet sistemine bağlamak için Orenburg merkezli “Muhtar Kazakistan Cumhuriyeti”ni kurmuşlar. Ne Kazak Türkleri Rusların kurduğu cumhuriyeti ne de Ruslar Alaş-Orda Cumhuriyetini tanımaması nedeniyle yeniden Rus Kazak çatışması çok ciddi biçimde yaşanmıştır. Bu çatışmalar sürerken Sovyet sistematiği için Orenburg'dan 1928 yılında Kızıl-Orda’ya taşınmış, ancak burasının da Kazak Türklerinin yoğun yaşadığı bir yer olması nedeniyle, Rus nüfusun olduğu Almatı şehri Başkent yapılmıştır. 1723’te yaşanan Cungarla savaş sırasında, Kazak millî hafızasında yer alan derin acıların izlerinin silinmesi mümkün değildir. Aktaban-Şubırındı hadiselerini gibi olayları buna eklerseniz, Kazak-Rus ilişkilerini anlamak ve bu gün anlamlandırmak mümkün değildir.
SSCB’nin çözülme sürecinin başlamasıyla 1990 yılı aralığında hiç sönmeyen bağımsızlık ateşi yeniden harlanarak, “Jel Doksan” olayları dediğimiz halkın Rus Vali atanması sonucu Aralık 1990 tarihinde sokağa dökülmesiyle ve 16 Aralık 1991’de Kazakistan’ın Bağımsızlığını ilan etmesine gitmiştir. Kazakistan Cumhuriyeti, Kazak Türkçesini Resmi Dil ilan etmiş, 1990 yılında parlamento seçimleri yapılmış ve 1 Aralık 1991’de Nursultan Nazabayev Kazakistan Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. Sayın Nazarbayev, eski bir Türk Töresi gereği, beyaz keçeden yürüyerek makamına oturmuştur.
Çin, Rusya, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan ile karadan komşu olan Kazakistan Cumhuriyeti, Hazar Denizi'ne kıyısı olan Azerbaycan ve İran gibi ülkelerle de Hazar üzerinden sınırlara sahiptir.
Son aldığımız verilere göre ülkede yaşayanların %20'si Rus, yüzde 3 Ukraynalı, Alman ve %6 diğer etnik guruplardan oluşurken, % 69’u Kazak ve diğer Türk Soylu guruplardan oluşuyor. Kazakistan’ın insan ve yeraltı kaynakları, dünya sıralamasında üst sıralarda yer alacak büyüklüktedir. Dijitalleşme ve Blokçeyn teknolojisi konusunda, güncel anlamda dijital varlık üretiminde ABD'den sonra gelmektedir. Petrol, Doğalgaz, Altın, Uranyum, Alüminyum gibi birçok değerli maden konusunda çok ciddi rezervlere sahip bir ülkedir. Burada ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere bir çok AB, Çin, Macaristan'dan Türkiye kadar birçok ülkenin yatırımları vardır.
1993 yılında kabul edilen Anayasasında, seçimle gelen bir Başkanla, 67 sandalyeli meclis, 47 sandalyeli senato ile Anayasa temelli yönetilen bir ülkedir. Bütün ülkelerle iyi ilişkiler geliştirme çizgisine sahip olan Kazakistan, komşuları ile SSCB sonrası kendilerine kalan sınır sorunlarının neredeyse tamamını çözmüş bir ülkeydi.
Kazakistan dünya seviyesinde eğitim veren kurumları ve bütün dünyada eğitim görmüş ve gören insan kaynağı ile dünyada var olan ülkelerin yarıdan fazlasının tanıdığı, dünya politikasında etkin rol üstlenebile , sanayi alanında yaptığı yatırımlarla adından söz ettiren, kültürel anlamda temsil ettiği Oğuz Kaan destanından, Dede Korkut destanına uzanan, Hoca Ahmet Yesevi’nin temsiliyle devam eden bir çok Türk varlığının temsili konusunda, Birleşmiş Milletler UNESCO ve Türk Devletler Teşkilatı'nın adeta tohumları niteliğinde olan kuruluşlardan TÜRKSOY’un kuruluşunda, dönem başkanlığı yaptığı dönemde yapmış olduğu katkılarla etkin bir ülkedir.
Bilime, sanata ve edebiyata önemli katkılar yapan, bu alanlardan çalışmalar yapan kişi ve kuruluşlara önemli katkılar sağlamaya çalışan bir ülkedir. Türk Devletleri Teşkilatı'nın oluşumunda, 1992 tarihinden beri var olan ve önemli katkılar vermiş olan bir ülkedir.
Bu gün yaşananlar nerden çıktı sorusunun cevabı belki de yukarıda anlattıklarımızdadır. Ancak hemen eklemeliyim ki, Kazakistan bugüne kadar elde ettiği zenginliği halkına yansıtamamış bir ülkedir. Yani gayri safi milli hasıla rakamlarıyla uyumlu olmayan kişi başına düşen reel payın oldukça az olması, hatta çok düşük satın alma gücüyle karşı karşıyadır.
Kazakistan Nerden Geldi Nereye Gider?
Kazakistan'da yaşayan gerçekçilik, tarihsel ve toplum olarak, “Beyaz ile siyah’ın birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini, ikisinin varlığı, birlikte hem bireyin, hem bütün bir halkın hayatına özel bir renk ve anlam katacağı kabulü ile şekillenmiştir. Kazakistan Türk tarihinde, “kaygı dolu sayfalar ile trajediler, şiddetli savaşlar ve çatışmalar, tehlikeli deneyler ile siyasi sürgünler yaşandı, bunları hatıramızda tutarak tarihi doğru algılayıp kabul edilmesi gerekir. Niyetimiz, tarih içinde diğer halkların rolünü küçümsemek suretiyle Kazakları yüceltmek değildir. Bilimsel olgu ve verilere dayanarak, küresel tarihteki Kazakların rolünü soğukkanlı ve objektif bir biçimde anlatmaktır. Böylece Kazakistan uluslaşmaya yönelik bakış açısını da ortaya koymuştur. Ancak bu gün yaşananlar bu konuda gerektiği kadar yol kat edilemediğini göstermiştir.
Kazakistan toprakları, hem Türk tarihi açısından hem de insanlığın maddi kültürünün temellerine ait birçok eşyanın meydana geldiği ve bulunduğu bir yer olması nedeniyle çok önemlidir. Yılların birikimiyle günümüzde kullanılan modern toplum hayatının ayrılmaz parçası olan ve anlatılan tarihin aksine yıllarca önce bu topraklarda üretilip kullanıldığı, bölgede bulunan eşyalardan kanıtlanmıştır. Kazakistan’ın “Esik Kurganında” 1969 yılında bulunan ve bilim insanlarının Kazakistanlı Tutankamon ismini verdiği ve dünya bilim çevresinde sansasyon yaratan Altın Elbiseli Adam’a bu gün yenileri eklenmiştir. Kazak ve tüm Türklüğün kökleri ve genel Türk tarihine yeni açıdan bakmamızı gerektiğini adeta zorunlu kılmıştır. Adeta tarihimizin bir bölümüne ait gizemleri çözecek kapılar açmıştır. Atalarımızın bizi hayretler içinde bırakan yüksek düzeyde sanat eserlerini ürettiği gerçeği hem bizi hem de insanlığı şaşkına çevirmiştir. Bizim atalarımızın altını işlemekteki ustalıkları, altını kullanma tekniğini iyi kavradıklarını göstermektedir. Bu eserler, Bozkır medeniyetinin gücünü, zanaat ile estetiği nasıl birleştirerek estetik ürünler ortaya koyarak, zengin mitolojiye estetik anlayışa sahip olduğunu sergiler niteliktedir. Altın Elbiseli Adam Kurganında Askerin yanında bulunan bir gümüş kâse üzerine kazınarak yazılan yazılar bize bu güne kadar anlatıldığının aksine M.Ö. 500 yılında Türklerin alfabesinin varlığından ve yazıyı kullandıklarını kabul edilmek bilimsel kabulünü zorunlu kılmıştır.
Prototürklerin, gelişimi sırasında birçok teknik keşifler yaptıklarını, daha önce kullanılmayan yeni aletler ve bunlarla farklı ürünler ürettikleri bölgede bulunan eşyaların ve giysilerin tarihlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Buralarda bulunan ürünler, insanlık tarafından aynen veya biraz değiştirerek, temel fonksiyonları ve formu çok küçük değişikler geçirerek hâlen kullanmaktadır.
Altay dağları bilindiği gibi bütün Türk soylu halklar için tarihsel bir yere sahiptir. Bu dağlar asırlardır sadece Kazakistan topraklarının tacı değil, tüm Türk Dünyası’nın beşiğidir. Bu bölgede, Milat’tan sonraki bin yılın ortalarında Türk Medeniyetini her anlamda besleyip büyüten, Bozkır’ın kucağıdır. Coğrafyanın tarih yazdığı yerdir. Türk medeniyeti örgütlü bir toplum haline gelerek örgütsel yapısını tamamlayıp devlet olma sürecini tamamladığı kurumlarını burada tamamlamıştır. Oluşturdukları konar geçer yaşam biçimine dayalı imparatorluklarla, kendine özgü bir model oluşturmuşlardır. Uzun yıllar farklı farklı boyların etkinliğinde, birbiri yerine geçerek, Orta Çağ Kazakistan topraklarının ekonomik, siyasi ve kültürel yaşamında silinmez izler bırakmıştır.
Türkler, uçsuz bucaksız bozkırda göçebe ve yerleşik medeniyetin kendine has örneklerini meydana getirip sanat ile bilimin, ticaretin merkezine dönüşen Orta Çağ kentlerinin gelişmesini sağlamışlardır. Orta Çağ’da, şu ana kadar aynı döneme ait benzeri bulunmayan, UNESKO tarafından dünya miras listesine alınan Otırar kenti, dünya uygarlığının büyük düşünürlerinden biri Ebu Nasr El Farabi’yi dünyaya geldiği yer olmakla kalmamış, onun zamanın üstüne çıkan bir bilim adamı olmasına ev sahipliği yapmıştır. Türk halklarının manevi önderlerinden biri olan Hoca Ahmet Yesevi, Türkistan kentinde yaşam sürüp halkı aydınlatmıştır. Türbesi de buradadır.
Kazakistan nereden geldi sorusunu yukarıda cevaplamaya çalıştık. Ancak bundan sonra nereye gider sorusuna cevap vermek için son yaşanan olaylara, müdahaleye ve taleplere bakmak gerekir.
Kazakistan’ın etnik ve sosyoekonomik yapısı, güç odakları ve dengeleri, Kazak tarihi, bağımsız Kazakistan’ın dış politika tercihleri, ülkedeki muhalefetin yapısı hakkında herhangi bir malumatı olmayan, ömründe bir kez olsun Kazakça yahut Rusça haber dinleyip gazete-dergi okumamış sözde uzmanlar ekranlarda afaki yorumlar serdetmekte. Türk Devletleri Teşkilatına gereğinden fazla anlamlar yükleyen kimileri ise gelişmeleri, Kazakistan’ın bu organizasyon bünyesindeki öncü rolüne bağladı bile. Peki Kazakistan’da gerçekte olup biten nedir?
Kazakistan’ın Türk Devletleri Teşkilatı oluşumundaki öncü rolüne karşı olan bütün ülkeler olayların başlangıcında, ortasında ve sonunda yer almıştır. Rusya tarafından organize edildi demek, olayı izah etmek için yeterli değildir. Sayın Nursultan Nazarbayev’in Kazakistan için oluşturduğu çizgiyi sürdüren Kasım Jomart Tokayev’i ülke yönetiminde başlanan politikalara devam etmesi Batı Devletlerinin, Çin ve Rusya başta olmak üzere iktidar değişikliği için pozisyon almasına neden olmuştur. “Kazakistan'da 2019'da seçilecek Cumhurbaşkanının toplumun tamamını kucaklayan ve kuşatan kimlikte ve politik bir çizgide olmalı; 2021 Parlamento Seçimleri sonrasında ise milletvekili ve senatörlerin bölgede yaşayan insanlarla ortak geçmişten gelmesi, bölgenin sorunlarının parçası olma karakteri taşıması gerekir diye yazdığımızda eleştirilmiştim.
Nazarbayev, kendisinden sonra gelecek kişiyi belirleme sürecini, Putin’le irtibat ve istişare hâlinde yürüttüğünü 2019'da televizyon kanallarında ifade etmiştir. O zaman sistemin dünyada ve ülkede yaşanan değişime gerekli cevabı üretemediği olaylarla ortaya çıkmıştır. Nazarbayev'den sonra, Kasım Cömert Tokayev, Kazakistan’ın dış politika stratejilerinde Rusya’ya son derece yakın durduğu konuşulurken, şimdi Sayın Tokayev’in, olayların başlamasının akabinde Putin’le telefon görüşmeleri yürütmeleri ile Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü temelli olarak Rus askerini ülkeye davet etmiş olması; acaba Rusya Kazakistan ilişkisi nasıl bir yere evrilir sorusunu gündeme getirmiştir.
ABD’nin, Batılı ülkelerin ve Rusya’nın Kazakistan’a asker göndermesinden son derece rahatsız oluklarını, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın Kazak tarafına “Rus askerini evinize sokarsanız, evinizden bir daha çıkmaz!” açıklaması bu yorumun ne ölçüde afaki olduğunu ve gerçeklerle bağdaşmadığını kesin olarak ortaya koymaktadır. Rus yetkililer de biz çıkarız demek yerine, ABD’nin girdiği ülkelerde ölüm ve tecavüz yaptığı şeklinde açıklama yapmıştır.
Türk Devletler Teşkilatı ve Neler Olabilir!
1992 tarihinden beri Türk Devletleri Teşkilatının kurulması için büyük gayretler gösterenlere ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ancak bu olay karşısında Türk cumhuriyetleri, ortak bir dış politika üretmediği gerçeğini, algılamışızdır inşallah. Türk Devletleri Teşkilatına üye olan ülkeler Kazak dış politikasıyla alakalı olarak Kazakistan’da yayımlanan akademik literatürde, Dışişleri Bakanlığının çıkardığı dergilerde, Türkiye ile ilgili müstakil bir bölüm olmadığı görülmektedir. Öte yandan ABD, Rusya, Çin, Japonya, Almanya (AB), İngiltere, İsrail, Fransa, Hindistan gibi ülkelerle ilişkiler konusunda ayrı ayrı bölüm oluşturulmamış olsa da uzun uzun yer verilmektedir. Bu ülkenin yaşadıkları ve yaşayacakları konusunda bize bir fikir veriyor. Yani Türk Devletler Teşkilatı örgütünün, kendine özgü jeopolitik konumları ve çıkarları tarif edilmediği için, her ülke kendi gerçekleri doğrultusunda dış politika yönelimleri oluşturmaktadır.
1 milyar 402 milyonluk süper güç Çin’in komşusu olan Kazakistan’ın 20 milyona henüz ulaşmış nüfusuyla Rusya’dan tam bağımsız politikalar izlemesini beklemek haksızlık olacaktır. Rusya’nın, Çin’in Sibirya bölgesindeki demografik istilasına karşı Türk Devletleri Teşkilatını bir tampon olarak görüp bu organizasyonu desteklemesinin ulusal çıkarlarına uygun olup olmadığı hususu ise ayrı bir mevzudur.
Kazakistan’da yaşanan olayların arkasında ABD mi var?
ABD ve Batı destekli muhalif gruplar özellikle Almatı’daki gösterilerde elbette yer almış, demokratik halk tepkisini başka bir boyuta taşımaya çalışmıştır. Fransa’da yaşayan eski banker ve ekonomi bakanı Muhtar Ablyazov’un yasaklı Demokratik Vıbor Kazahstana (Kazakistan’ın Demokratik Tercihi) partisine bağlı grupların yanı sıra Londra’da yaşayan muhaliflerden eski başbakan Akejan Kajıgeldin’e bağlı Respublika adlı harekete bağlı gençler, masum halk tepkisi olarak ortaya çıkan gösterileri manipüle etmeye çabalamıştır. Ancak bu marjinal grupların hadiselerle doğrudan bir alakası yoktur.
Yayınlanan videolarda bazı araçlardan göstericilere silahlar dağıtıldığını gördük. Güvenlik güçleriyle çatışmaya giren, 18 emniyet mensubunu öldüren bu terörist grupların kimler olduğu önümüzdeki günlerde tespit edilecektir. İsyancılar arasında komşu ülke vatandaşı teröristlerin bulunduğu, kimi radikal eylemcilerin ele geçirildiği Kazak İçişleri Bakanlığınca duyuruldu. Youtube’da, parayla tutulup ülkeye sokulan yabancı ülke vatandaşlarına ilişkin videolar dolaşıma sokuldu. Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev, 7 Ocak günü halka sesleniş konuşmasında “isyancılar arasında çok sayıda çeşitli amaçlara hizmet eden kişi bulunduğunu ve bunların kökünü kazıyıncaya kadar operasyonların devam edeceğini” duyurdu.
Kazakistan' da 4-5 gün içinde yaşananlar, Almatı’daki yapılan operasyonlar ve çatışmaları doğru okumak gerekiyor. Olaylar durmuş gibi görünmesine rağmen, olağanüstü hal 19 Ocak gününe kadar devam edeceği, İnternet deki kısıtlama süreceği ilan edildi. Yapılanları tam olarak görmeden yorum yapmaktan öte bir şey söylemek, kesin bir yargıda bulunmak doğru olmayacaktır. Ancak bölgeden yaptığımız telefon görüşmelerde; bu işin başlangıcını, Kazakistan'da bulunan açık toplum enstitücüsü etrafında, medya mensupları, akademisyenler ve orada yoğun okulları olan çeşitli yapılar iş birliği yaparak, güvenlik güçleri içinde de örgütlendiği gözlenen okullardan mezun olan kişilerin verdiği destek temelli organize edildiği, Rus istihbaratının bunları izlediğini, göstericiler meydanlara inince, kitleler sahaya indirildikten sonra, Rus güçlerinin olayları, kendi kontrolleri altına almak için harekete geçtiği, sonra olayları kendi kontrollerinde çığırından çıkararak bütün ülkeye yaydıkları, sonra devlet binalarının basılıp tahrip edilmesi için göstericileri yönlendirdikleri böylece güvenlik örgütü üyeliğine dayalı olarak, Tokayev’in Ruslar dan destek isteyeceği iklimi oluşturdukları söyleniyor. Yani hiç kimse masum değil.
Öte yandan Kazakistan’ın şu anda Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Tokayev’in göreve geldiği günden beri, bireylerin ve toplulukların kendilerini ifade etme başta olmak üzere toplumun kendini ifade etmesi; sorun ve farklılıkların azaltılması konusunda adımlar attığı herkesin malumudur.
Gösteriler başladığında meydanların iki talebi vardı; birisi zamların geri alınması, ikincisi hükümetin istifası. Bunun her ikisi de yapılmasına, üstüne Tokayev halefi olduğu Nazarbayev’i Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevinden almasına rağmen; yani 60 Tenge'den 120 Tenge'ye çıkmış olan doğalgaz fiyatı 50 Tenge'ye indirilmesine, Hükümet istifa etmiş olmasına rağmen olayların kontrolü el değiştirdiği için, Rusya’nın talepleriyle, meydanların talepleri birebir aynı hale gelmiştir: Kiril Alfabesine geri dönülmesi, -Rusça'nın ikinci dil olması, -Ülke içinde Özerk yapıların oluşturulması, ve -Kırım’ın Rusya toprağı olarak Kazakistan tarafından tanınması.
Rusya’nın hemen Kazakistan’a girmesini; Rusya’nın 5 bin 700 kilometrelik güney sınırı ve Baykonur uzay üssü, bazı analistlerce ilginin nedeni diye görülüyor. Rusya'nın da, şimdi Kazakistan’a beklenmedik bir hamle yapması çok fazla haber ve analiz yapılmasına neden oluyor. Yani haber, komplo, analiz birbirine giriyor. Bunun temel sebebi “bilgi” ile “dezenformasyon’un” birbirine girmesinden kaynaklanıyor.
Yeni dış politikasını, Çin’in süper güç olmasını engellemek, Rusya’nın gücünü sınırlamak olarak belirleyen ABD’nin bu sokak eylemlerinden destekledi söylentileri kimseyi şaşırtmamıştır. ABD’nin Kazakistan’da Batıcı ve Atlantikçi bir iktidar tesis etmesi, hayal bile edemeyeceği, Rusya ve Çine karşı stratejik üstünlük sağlayacağı açıktır. Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesinde yakın ortağı olan ve dış politikada en yakın stratejik müttefik olarak Rusya Çin’in bu projede Rus toprakları yerine Kazakistan’ı tercih etse bile, Kazakistan'da böyle bir iktidar oluşumuna karşı ittifak değişikliği asla mümkün değildir. ABD’nin bölge ile daha önce hayata geçirmeye kalktığı, Ukrayna, Kırgızistan, Gürcistan gibi örneklerde gördüğümüz gibi Kazakistan jeopolitik konumu itibarıyla Rusya ve Çin tarafından ABD’ye kesinlikle bırakılabilecek bir ülke değildir. Kazakistan’da yaşanan hadiselerin bütün güçlerin bir satranç oyunu olduğu ortadadır.
Olaylar Nasıl Başladı, Nasıl Manipüle Edildi?
Kazakistan’daki gelişmeleri anlayabilmek için Mangıstau eyaletine bağlı Janaözen şehrini ve burada yaşanan bazı hadiseleri hatırlamak gerekiyor. Janaözen, petrol ve gaz firmalarının yoğun olarak bulunduğu Hazar kıyısına yakın bir şehir. Buranın yerli halkı çoğunlukla Küçük Cüz Kazaklarından oluşuyor. Janaözen halkı henüz 1989 Haziran’ında, yani SSCB döneminde bölgeye dışarıdan, Kafkas kökenli işçilerin getirilmesi üzerine büyük protesto gösterileri düzenlemiş, akabinde Kafkasya’dan getirilenler işçilerle yerli halk arasında çatışmalar çıkmıştır. Olayları haber alan komşu yerleşim yerlerindeki Kazakların trenlerle bölgeye soydaşlarına yardım amacıyla yola çıkmaları olayların büyümesine yol açmıştır. Halkı sükûnete davet maksadıyla bölgeye getirilen Nurpeyisov, Kekilbayev, Alimcanov gibi sevilen sayılan edebiyatçıların aracılık yapmasıyla isyan bastırılmıştır. Janaözen halkının talepleri yerine getirilmiş, Kafkas kökenli işçiler bölgeden götürülmüştür. İkinci olay ise 2011 yılı 16-18 Aralık günleri yaşanmıştır.
Çalışma şartlarının iyileştirilmesini ve ücretlerinin yükseltilmesini talep eden işçilerin düzenlediği eyleme yerel halkın destek vermesiyle olaylar büyümüş, halk ile güvenlik kuvvetleri arasında çıkan çatışmalarda 18 kişi hayatını kaybetmiştir.
2022 başında yaşanan son olayda da başrolde Janaözen sakinleri vardı. LPG fiyatlarının 120 Tenge'ye yükseltilmesini protesto eden halk, hükümetin istifasını talep etti. Protestocular, meydanda yaptıkları konuşmalarda ve taşıdıkları dövizlerde yeraltı zenginliklerinin halkın refahı için kullanılmasını talep ediyordu. Aslına bakılırsa bu taleplerin farklı temellere dayandığını söylemek mümkünse de bunun yeri ve zamanı değildir. Ancak son olaylara bakarsak Batının çalışmalarını gören Rusya'nın, doğusunda yeni bir cephe açılması planına karşı, buna hızlı bir taktik hamleyle yanıt verdiği ve her şeyi kendi istediği hale getirdiği söyleniyor.
Kazakistan’ın Batı bölgesinin, iktidardaki Nur-Otan partisine mesafeli olduğunu, seçimlere en düşük katılımın ve muhalif partilerle adayların en yüksek oy oranına ulaştığı bölgenin batı bölgelerinin yanı sıra Almatı şehri olduğunu başkanlık ve parlamento seçimleriyle ilgili makalelerimizde ortaya koymuştuk. Örneğin 2019 Başkanlık seçimlerinde Tokayev, en düşük oy oranını % 55 ile Janaözen şehrinin de bağlı olduğu Manğıstau eyaletinde almıştı. 2021’deki parlamento seçimlerinde de tablo aynıydı. En düşük katılım %30 ile Almatı şehrinde olurken Manğıstau %55, Atırau %56, Batı Kazakistan %62 oranında katılım sağlamıştı. İktidar partisi Nur-Otan’ın en düşük oy aldığı eyalet Manğıstau (%58), şehir ise Almatı (%55) oldu. Makalelerimizde ortaya koyduğumuz analizlerin ne kadar yerinde olduğu son olaylarla görülmüş oldu.
Muhtar Ablyazov ile Akejan Kajıgeldin’in başını çektiği muhalif liderlerin iddiasına göre ise rejim, masum halk hareketini militerize ederek meşruiyetinden saptırmış ve halk desteğinin geri çekilmesini sağlayarak iktidarını korumuştur. Bu iş kesinlikle Rusya'ya yarayacak. Putin, Rusizim temelli bir hakimiyet projesini hayata geçirmeye doğru adımlar atıyor. Rus devletinin Altın-Orda devletinde sonra varoluş kodlarına göre bir strateji izliyor. Rus devletini, önce kendi hinterlandında, sonra dünyada etkin güç haline getirmeyi hedefliyor. Bunun için hiçbir ideolojik ön kabulü yok. Tek hedefi, büyük ve güçlü Rusya. Bunun için Rus Ortodoks Kilisesi ve Patriği'ni kullanacağa benziyor. Bunu "Çok yakınımız Kazakistan'da kan dökülüyor. Tarihi Rus topraklarında olanlara kayıtsız kalamayız" açıklamasında görmek mümkündür.
Ülkedeki Güç Odakları Arasındaki Çatışmaların Olaylara Yansıması var mı?
Olayların en önemli yanı hiç kuşkusuz, Kazak istihbarat teşkilatı (KNB) başkanı Karim Masimov ile yardımcısı Samat Abiş’in görevden alınmasıdır (sonradan göreve iade edilmiştir). Kazakistan’ın müstakbel cumhurbaşkanı olarak değerlendirilen Samat Abiş’in görevinden uzaklaştırılmasının yanı sıra Elbaşı Nursultan Nazarbayev’e çok yakın bir isim olarak bilinen eski başbakan Masimov’un vatana ihanet suçlamasıyla tutuklanması çok önemlidir.
Yukarıda bahsettiğimiz konular Rus basınında, Tokayev’in Nazarbayev’in devlet içindeki kadrolarını tasfiye edip ülkenin dizginlerini eline aldığı şeklinde yorumlanmaktadır. Ancak Nazarbayev’in Kazak halkına yönelik yaptığı açıklama ile Tokayev’in liderliği etrafında toplanmaya çağırması bu yöndeki yorumların hepsini boşa çıkarttı. Halkta pek karşılığı olmayan, ülkedeki siyasi elitler arasındaki çekişmelerden özenle uzak duran Tokayev’in Nazarbayev’in desteği olmaksızın iktidarını ayakta tutabilmesini ihtimal dâhilinde görmüyorum! Görevden almaların Nazarbayev’in bilgisi dışında olması yerine, görüşmeler sonunda Nazarbayev’in onayı ile eski Kültür, Enformasyon ve Spor Bakanı Ermuhamet Ertisbayev’in bir televizyon kanalına yaptığı açıklamalar sonrası gerçekleşmiş olması, varılan mutabakatın hemen uygulandığını gösteriyor.
Spor Bakanı Ertisbayev, verdiği mülakatında, “Kazak istihbaratının ülkenin dağlık bölgelerindeki terör kamplarını ve bu grupların devlete karşı silahlı bir terör eylemine girişebilecekleri bilgisini hükûmetten sakladığını” iddia etmişti. Ertisbayev’e göre bu gruplar, “radikal cihatçı hareketlere mensup komşu ülke vatandaşlarından” oluşuyordu. Bu gruplar yabancı bir ülke ile anlaşılarak mı oraya yerleştirilmiştir? Bunların varlığı Tokayev idaresinden neden gizlenmiştir? Ertisbayev’in değerlendirmesi, istihbarat yetkililerinin de içinde olduğu bir grubun Tokayev’e karşı bir darbe hazırlığı içinde olunduğu yönündeydi.
Yurt dışında yaşayan Kazak kabadayısı Arman Cumageldiyev’in bu olaylardan önce Kazakistan’a dönmesi, Almatı’daki protesto gösterilerinin ortasında elindeki megafonla halka devlet binalarına ve güvenlik güçlerine karşı saldırılarda bulunulmaması için çağrı yaparken görüntülenmesi ve daha sonra beş adamıyla birlikte gözaltına alınması da ilginç bir olaydır. Kazakistan Devleti içindeki bazı gruplara yakın olduğu, 2005 yılı seçimleri sırasında muhalefetteki Ulusal Sosyal-Demokrat Partinin başkan adayı Jarmahan Tuyakbay’ın seçim kampanyasını basıp parti üyelerine saldırısından dolayı Kazak kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Olayların Nazarbayev sonrasında ülkede söz sahibi olmak isteyen klanlar arasında bir güç mücadelesi olduğu, Ruslar tarafından yayılırken, Tokayev’in Putin’in desteğini aldığı yaygarası yapılıyor. Nazarbayev, Karim Masimov’un tutuklanmasından sonra, halkı Tokayev etrafında kenetlenmeye çağırması bu hikayeleri çöpe atmıştır. İnterfax ajansı bu açıklamadan sonra 8 Ocak 2022 tarihinde Kazak istihbarat yetkililerine dayanarak KNB başkan yardımcısı ve Nazarbayev’in yeğeni Samat Abiş’in görevinin başında olduğunu yazdı. Nazarbayev ailesine yönelik herhangi bir kovuşturma, soruşturma işleminin yapılıp yapılmayacağı hususu bu aşamadan sonra daha önemli hale gelmiştir şeklinde haberler yapılmıştır. Senatör Dariga Nazarbayeva’nın, diğer yeğeni Kayrat Satıbaldıulı’nın ve damadı Timur Kulıbayev’in pozisyonlarında bir değişiklik olup olmayacağı olayların ve devlet sistematiği içinde nasıl bir yönelim oluşacağı görülecektir.
Bu yaşanan sokak ayaklanmasından, Rusya’nın kazançlı çıktığı, Kazakistan üzerindeki nüfuzunu artıracağı aşikârdır. Belki bu gün, doğru zamanda doğru hamle ile Putin Rusya'yı kârlı çıkarmış olmakla birlikte, meseleyi bir başka yönüyle değerlendirdiğimizde, Rusya'da yaşayan insanların da Kazakistan’da yaşanan sokak eylemlerinde benzer şartlara sahip olduğu görülmektedir. Yani başarılı olması halinde Kazakistan'daki kalkışmaların Rusya'ya sıçraması muhtemeldir.
Yaşanan sokak olaylarına karşı Türk Devletleri Teşkilatının vermiş veya verememiş olduğu tepki, etkin bir birlik olmaktan çok uzak olduğunu göstermiştir. Hatta Türk Devletleri Teşkilatı içinde, Almatı’da 2'si çocuk 103 kişinin, Kızıl-Orda bölgesinde 21 kişinin ve Cambıl bölgesinde 10 kişinin hayatını kaybetmesine vermiş olduğu tepki bunun göstergesi olarak kabul edilebilir. Üye ülkelerin sokak olayları ile ilgili ortak bir görüşe sahip olup olmadığı da tartışmalıdır. Türk Devletler Teşkilatı’nın kuruluşundan kurumsallaşmasına kadar her aşamasında yer alan Kazakistan'da yaşananlarla ilgili, Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım’ın olayların sıcaklığını koruduğu bir zamanda, tamamen Türkiye'nin iç gündemi odaklı olan faaliyetlerin içinde olması düşündürücüdür.
Burada merak edilen bu hadiselerden sonra Kazakistan’ın dış politika çizgisinde bir kırılma veya değişim yaşanıp yaşanmayacağı hususudur. Bağımsızlığını kazandığı günden itibaren inşa edilen “çok vektörlü dış politika” Kazak devletinin yeni dönemde devam edip etmeyeceği, ABD ve Batılı ülkeler ile ilişkilerini nasıl oluşacağı merak konusudur. Hadiselerin yaşandığı günlerde Batılı başkentlerden gelen “Protestocularla görüşüp uzlaşın.” tavsiyelerini Kasım Jomart Tokayev’in, “ahmaklık” olarak nitelendirdiğinin altını çizmek lazım.
Rusya'nın da en büyük korkusu, hinterlandındaki ülkelerde Kazakistan'da olduğu gibi halk ayaklanmalarının kendi kontrolleri dışında gelişebilecek olmasıdır. Başkalarının ‘Orta Asya Baharı' diye nitelendirdiği bir kışı bu coğrafyada, insanlar kendi ülkelerin barış içinde yaşamak için sahip çıkacağı için olmayacaktır. Bu gün olduğu gibi Kazakistan'da yaşananları başka kardeş ülkelerde de deneyebilirler. Özbekistan dışındaki Orta Asya ülkelerinde, Rusya yeni bir formatla geri dönmeye yönelik hamleler yapabilir.
Azerbaycan jeopolitik olarak bu saatten sonra Rusya ile aynı çuvala gireceğini düşünmüyorum. Bu ihtimal dışı bir hal almıştır.
Tataristan'ın özerk yapısının kaldırılması, Belarus'la birleşme planları yapan Rusya, bu sefer Kazakistan'a giden barış gücüne göstermelik 70 kişilik Ermenistan gücü dâhil etmiştir. Aynı zamanda bu yetmiş kişi dün Azerbaycan ile karşı karşıya gelmiş, savaşmış Ermeni askerlerinden oluşuyor. Bence Rusya tarafından “Türk Devletleri Teşkilatı”na bu hamlesiyle bir hamle yapılmıştır. Ülkemizde Türk Devletleri sanılandan az ilgi görse de, dünya dengelerini etkileyecek bir birlik olduğunun herkes farkında.
Rusya öte yandan Çin’in Kazakistan'da toprak satın alıp tarım yapmasını da engel olmak istiyor. Sadece tarım değil aynı zamanda nüfus hareketinden de, kendisi ve etkisi altına almak istediği ülkeler adına tedirgin oluyor. Türk Cumhuriyetlerinde etkisini artırmasının bir çıktısı olarak, kendi para birimini ve alfabesini yeniden bölge ülkelerinde devreye sokmayı planlıyor.
Kazakistan'daki olaylarda ABD ve hatta FETÖ parmağı olup olmadığını şahsen bilmiyorum, ama bir kısmında olsalar bile tamamında olmadıklarını düşünüyorum. ABD, Rusya'nın Çin'le bölgesel nüfuz rekabetini en iyi okuyan ülkelerin başında geliyor. Rusya’nın bu durumunu Çin'e karşı kullanmayı planlıyor olabilir.
Rusya'nın kendi planlarına hizmet edeceğini düşündüğü için Kazakistan'daki olaylardan rahatsız olmadığını, hatta bilakis krizi fırsata çevirmeyi hedefleyen bir bakışla hareket ettiğini gösteriyor. Kazakistan'daki Barış Gücü Kuvvetleri Komutanı olarak Rusya tarafından gönderilen Andrey Serdyukov adlı general, Rus Çeçen savaşında, Kırım'ın ilhakında, Suriye'deki Rus birliklerine komuta etmiş biri olarak, Rusya’nın emperyal planlarının adeta temsilcisidir.
Rus güçleri Kazakistan’a indikten sonra gelişmeleri kontrol altına aldığı görülmektedir. Olayları başından beri bilen Rusya olayların akışını kendine yarayacak biçimde yönetmiştir. Türkiye, Kazakistan'da olup bitenleri, Türk Devletleri Teşkilatı’na, Türkiye'ye olumsuz etkilerini iyi analiz ederek, muhtemel olumsuz etkileri ortadan kaldıracak önleyici dış politik duruş belirlemelidir. Diğer üyelerle de ortak bir zeminde buluşturacak sinerjik toplantılar yapmalıdır. Böylece hangi güç tarafından yapılırsa yapılsın, bu tür hamlelere ortak akılla oluşmuş güvenlik üretecek alt yapı oluşturulmalıdır.
Kazakistan içinde Afganistan ve Tacikistan üzerinden gelen selefi yapıların varlığı problem olma potansiyeli taşımaktadır.
Rusya’nın buradan geri çıkacağını düşünüyorum. Darbeye katılan Kazak generaller olduğu onların yerine Rus generaller getirildiği söyleniyor.
1992 den itibaren küçük ölçekli firmaların neredeyse %90'ına varan büyük bölümü Türk firmasıdır.
Afganistan’ı terk etmiş olan ABD, Türk Cumhuriyetleri ve Hindistan hattında etkin olma çabasında olduğu söylenebilir. Kaynaklar, “bir kuşak bir yol bir yol” projesini, soğuk savaş konseptini terk edemeyen dünya gerçeğini coğrafya ile bütünleştirerek okumalıyız.
NATO çerçevesinde 12 Ocak 2022 toplantısında Rusya ile birlikte bir toplantı yapılacak. Dost düşman olaylara bakarken kendi çıkarları temelinde analiz ediliyor.
1100'lerde kadın erkeğin birlikte ibadet ettiği bir coğrafyada 1989 yılında, Hoca Ahmet Yesevi Türbesinde var olan Tay kazanını Moskova'ya götürmüşlerdi. Ancak Kazakların ısrarlı takibi sonunda, bağımsızlıkla birlikte, Ruslar tarafından tekrar yerine getirip yerleştirilmiştir. Bunu söylememin nedeni, Kazakların hak ve hürriyetinin peşinde olduğunu, tarihsel bir sermaye olduğunu hatırlatmak istedim.
Olaylar başlayınca ilk talep, devletin halkla muhatap alması idi, buna hükümet ilgisiz kalınca olaylar çığırından çıktı, yağmalar, silah dükkanları, hükümet binaları basıldı. Kimliği belirsiz insanlar gösterilerin kontrolünü ele aldığı görüldü. “İhtiyar git” sloganları sonunda Nazarbayev'in Kazakistan Güvenlik Konseyi Bakanlığından istifası şu anki cumhurbaşkanı Tokayev tarafından kabul edildi.
Göstericilerin arasındaki iyi niyetli olmayanlar, olayları kendi istedikleri bir noktaya taşımışlardır. Son olarak ülkede 19 Ocak'a kadar olağan üstü hal ilan edildi.
Kazakistan'da şu anda internetin çalışmaya başlaması normal hayata dönmesi açısından ümit verici bir durumdur.
Kazakistan dünyada dijitalleşme konusunda çok önemli yol kat etmiş bir ülkedir. Bir örnek vermek gerekirse, nakit para neredeyse hiç kullanılmamaktadır. Ekmek ödemesinden taksi parasına varıncaya kadar hayatın her noktasında dijitallleşme fonksiyon üstlenmiş durumda. İnternetin kapatılması hayatın normal akışını zorlaştırmıştır.
Kazakistan’ı dünyadaki yeri açısından analiz edersek, Kazakistan jepolitik açıdan Çin'in bir kuşak bir yol projesi için önemli, ABD için yatırımlarını garanti altına alacağı ülke, bir o kadar da İngiltere'nin yatırımı var, Türk Devletleri Teşkilatı’nın fikri ve örgütsel açıdan çok önemli ülkesidir. Rusya ekonomik olarak etkisi altına alamayınca askeri müdahale iklimi bulunca hemen girdi. Rus Ortodoks Patriği “Tarihi Rus topraklarına ilgisiz kalamayız” diyerek Kazakistan’a nasıl baktıklarını ortaya koymuşlardır.
Kazakistan, Rusya’nın uluslar asarı arenada bir imtihanıdır. Rusya’nın Birleşmiş Milletler tarafında tanınan ve meşru bir güç olarak, üye ülkelerde ve onalar için tehdit oluşturan noktalarda güç bulundurma hakkına sahip Kolektif Güvenlik Anlaşmasına dayalı olarak, Kazakistan tarafından çağrılması üzerine bu ülkeye asker göndermesi, uluslararası hukuk açısından meşrudur. Ancak bu durumdan Kazak halkının ve Çin'in, çeşitli sebepler dikkate alındığında oldukları açıktır. Rusya Afganistan üzerinde etkili olmak için de Kazakistan'da olmak isteyecektir. Son Putin-Biden görüşmesi bir anlamda ABD’nin Rusya’yı pazarlık masasına çekme operasyonu olacağı şeklinde analiz edileblir.
Kazakistan şu ana kadar askeri güce yatırım yapmak yerine, barış odaklı bir politika izliyordu. Rusya tarafından Kazakistan'ın batı bölgesi için “burası Tarihi Rus Toprağı” şeklinde yapılan açıklamalar, Çin’in Kazakistan’ın doğu topraklarının kendilerine ait olduğuna yönelik açıklamaları Kazakistan'ı savunma öncelikli bir strateji geliştirmeye ve siyaset uygulamaya yönlendirecektir.
Öte yandan NATO temelli Batı'nın en büyük gücü olan ABD’nin damarlarında akan kan Alman, ruhu Fransız, aklı İngiliz olması nedeniyle olaylar karşısında, zaman içinde çok farklı davranışlar sergileyebilir. Bu yapı Alman gibi davrandığı zaman kendine benzer yapılar kurmak ister. Fransız gibi davrandığı zamanlar herkesin kendisi gibi davransın ister. İngiliz gibi davrandığı zaman, bana hizmet et de sen ne yaparsan yap anlayışı temelli hareket eder.
Kazakistan'da yaşanan olayların ülkeye maliyetinin 92 milyon ABD Doları bulduğundan bahsediliyor. Kazakistan Stalin döneminin sürgün coğrafyasıdır. Bu nedenle ülkede 136 farklı etnik grup bulunmaktadır. Bunların içinde % 20-30'luk Rus nüfusu ile 500 bin civarında Alman'ın olduğu güvenilir kaynaklarda paylaşılıyor.
Olayların başlangıcında “Türk Baharı” konuşulmaya başladı. Kazakistan' da, artık Rusya var. Bölge devletleri bu olayların devam edip etmeyeceğini tartışıyor. Olayların başlangıcını ve finalini ayrı güçlerin yönettiği biliniyor. Yarın Viyana'da NATO-Rusya görüşmelerinden sonra bir fotoğraf ortaya çıkacaktır. Ancak bu görüşmelerden her hangi bir konuda çözüm çıkacağını düşünmüyorum. Ve Türk Baharı planlayanların bu coğrafyada böyle bir şey olma ihtimalinin yok mertebesinde olduğunu bilmeleri gerekir.
ABD'nin ülkede bulunan sendikalara, STK’lara, medyaya, akademik dünyadan insanlara ve uzantılarına maddi aktarım yapması ile birlikte olayları başlattığı, daha sonra bunları gözlemleyen Rusya'nın olayları kendi kontrolüne aldığı söyleniyor. Öte yandan ABD'li kaynakların iddia ettikleri gibi ülke içindeki klikler arası gerilimlerin sonucunda yaşandığı, çatışmanın sosyolojik alt yapısının olmadığı yönündeki okumaların doğru çıkmaması dileğimizdir. Ülkede sokağa çıkan insanlara olayların başlangıcında sorulduğunda taleplerin, ücrete ve ekmeğe yönelik olduğu duyuluyordu. Ancak daha sonra bu talep değişti. Ve siyasal talepler öne çıkmaya başladı.
Daha sonra yaşanan gelişmelere bakarak değerlendirdiğimizde, olayların toplumsal temeli olmadığıdır. Bu tür olayları analiz ettiğimizde, toplumda bulunan farklılıklar temeli şiddetin yaşanmamış olmasıdır. Bu tür olayları etnik kırılma noktaları oluşturmak isteyen guruplar zorlayacaktır. Ancak biz bu süreçte böyle tanımlanacak olayı görmedik. Rusların ve diğer azınlıkların bir arada yaşadığı ülkenin istikrarsızlaşması hiçbir gurup tarafından kendi lehlerine görülmemiştir.
Rusya’nın gidişiyle ilgili Kazakistan ile Rus yetkililerin açıklamaları 10 gün içinde Kazakistan’ı terk edeceği yönündedir. Rus Anayasasında, nerde bir Rus varsa Rusya’nın oraya müdahale edilebileceğinin yazılı olduğunu da bir not olarak belirtelim.
Olaylar sonucun da 10 bin kişi gözaltına alınmış, ikisi çocuk olmak üzere 167 kişi hayatını kaybetmiştir. Ülkede bu kadar yabancı silah ve mühimmatın ne işi var diye sormaları gerekir diye düşünmemek mümkün değil. Devlet yönetiminin bu sorulara cevap verecek adımlar atması bekleniyor. Rusya’nın girdiği yerden kolay çıkmadığını Afganistan örneğinden hatırlıyoruz. 10 gün içinde çıkılacağı açıklansa da, yaşanan tecrübeler Rusya’nın geride kalan unsurlar üzerinden, girip çıktığı ülkede etkinliğini devam ettirdiği geçmişte ve günümüzde gözlenen bir durumdur.
Bu şartlarda Kazakistan; “Latin alfabesinden Kril alfabesine geri döneceğiz, Rusça'yı ikinci dil olarak kabul ediyoruz” derse, Rusya Federasyonu, “Türk Devletler Teşkilatı”na, “bensiz olmaz” dediği anlaşılacaktır. Kazakistan'da Rus müdahalesinin nedenlerinden biri de gençlik üzerinde oluşan Batı hayranlığı, Rusya için katlanamaz noktaya gelmiştir. Önümüzdeki günlerde bürokrasiyi ve diğer devlet kurumlarını bu konuda motive ederek istediğini elde edecek çıktılar bir motivasyon oluşturabilir. Ancak dünya ile bütünleşmiş Kazakistan gençliği dünyadan kolay kopmayacağını söylemek iddialı olmaz.
Öte yandan Kazakistan'da var olan oligartlar, toplumsal hareketin alt yapısını oluşturduğunu bilmek zorundayız. Soros, Açık Toplum Enstitüsü üzerinden başlatılan ve bu yapı tarafından orada fonlanan insanların bu işler için örgütlenirken, Rusya seyrediyor ve neler yapacağını planlıyordu diyenlerin sayısı oldukça fazla.
Tokayev "Bu kararı aldığımızda Almatı elimizden alınmıştı, eğer Almatı düşseydi sıra Başkentteydi. Bu şartlarda Güvenlik teşkilatını çağırdık." şeklinde bir açıklama yaptı. Batılı ülkelerin Rusya’nın sadece Doğu Avrupa ve Karadeniz'de yoğunlaşması yerine daha geniş alanlara yayarak gücünü seyreltmeyi de hesaplıyor olma ihtimali var. Batının üst hesabı Rusya'yı daha geniş coğrafya ya yaymaktır. Önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak olaylar bu durumu daha anlaşır hale getirecektir.
Türk Devletleri Teşkilatına bu gün üye olan ülkeler bu saatten sonra, Rusya bu işe ne der diye kendilerine soracaklardır. Türkiye Türk Devletleri Teşkilatının geleceği konusunda Rusya ile bir zeminde konuşacaktır.
Batılı devletlerin planlarından biri de Rusya-Çin çelişkileri üzerinden bakıldığında bu ülkelerin birbiriyle uğraşması hedefleniyor olabilir. Rusya’nın Kazakistan’ın Çin'e ve ABD'ye kaymasını önlemek için yapılan hamle diye okunabilir. Kolektif Güvenlik Örgütü, diri ve Rusya’nın yanında olan ülkelerin talep etmesi halinde, anında yanındayız demek istemiştir. Bu süreçte Rusya ve Çin ile işbirliği halinde hareket ettiklerini söylemek mümkündür. Üç tarafı Güvenlik Örgütü üyesi ile çevrili Özbekistan’ı da dikkatle takip etmek gerekir.
Çin’in “Batı Bölge Teorisi” diye kaleme aldıkları “bizim savunma ikiye dayanmalı”, “kıyı savunması ve batı sınırlarını koruyacak güvenlik politikasını izleyeceklerini” yazıyor. Ruhan koridorunu önceledikleri Rusya’nın Almanya’nın ve İngiltere’nin Kazakistan ile ilgili olarak Alman strateji merkezinin yaptığı analizde; 2021'de Nursultan Nazarbayev’in öleceğini, bundan sonra Rusların oraya kalıcı olarak gireceğini, bu duruma göre Almanya çıkarlarını nasıl koruruz diye analiz yapıyorlardı.
Meselenin bundan sonra Fergana vadisi merkezli olma ihtimali çok yüksektir. Burada söylemek istediğim, orada yaşayan guruplar arasında çatışma tesis edilebilir. Bir örnek gerekirse Ahıska Türkleri'nin yaşadıkları yakın zamanda yaşanmış önemli örnektir. Öte yandan bu coğrafya Afganistan'dan Kazakistan’a kadar uzanan bir coğrafya olduğu ve geçmişte dini radikal gurupların tarihsel mekanları olduğunu unutmadan okumak lazım.
Burada Rusya-Çin işbirliği ile ABD’nin Afganistan da yaşadıklarına benzer bir olayı, Kazakistan'da yaşadığı düşünenlerin sayısı az değil. Çin’in ABD’nin bölgeye gelmesi yerine Rusya’yı tercih etmesi rasyonel bir tercihtir.
Rusya ve Çin Türk Devletler Teşkilatı’nın doğal üyesidir.
“Türklerin yaşadığı ülkeler de bu topluluğun doğal üyesidir. Moğolistan'dan Balkan coğrafyasına kadar olan ülkeler bu topluluğun üyesidir.” diyen Türkiye’nin politikasını bölgede yaşayan Türk Cumhuriyeti halkları tarafından nasıl anlaşılmıştır! Kazakistan’ın batısını Ruslar’ın istediği, (Kazakistan’ın bu günkü toprakları tarihi Rus Toprağıdır açıklamalarını eklersek) Doğusunun Çin toprağı olduğu iddiası ortadayken Türk Devletler Teşkilatı’nın dönem başkanlığı yaptığı bu döneminde, Türkiye’nin aksakalı olarak, Türk Devletler Teşkilatı aksakallı meclisi başkanı kimliğini de buna eklersek; amaç doğru olabilir. Ama iletişim tekniği olarak, Türk medeniyetinin parçası olmayan ülkelerin bu birliğin doğal üyesi olarak nitelendirilmesinin sağlıklı olduğunu söylemek mümkün değildir. Zamanlama açısından da yanlıştır. Nihai olarak bir Rus-Türk barışı inşasının kolay olmadığı açıktır. Bir de buna Çin ve Türkiye sorununu eklersek, o zemin ABD ve AB yerine oluşturacak bir alternatif olarak görmek için çok erkendir.
Bütün bu dengeler ve denklemler içinde Küresel krizin olumsuz etkilerini ve ekonomik krize dayalı siyasal dönüşme potansiyeli oluşturma potansiyelini göz ardı etmemek lazım. “Mekân her şeyin, zaman tüm olayların ölçüsüdür. Mekân ile zamanın kesiştiği yerde millî tarih başlar.” Bu özdeyiş bu günü anlamamıza ışık tutacak niteliktedir. Yaşananlar “Mekanın ve zamanın üst üste bindiği bir anı tarif eder niteliktedir.”
En kısa zamanda Rus askeri güçlerinin ve diğer bölgesel güvenlik teşkilatına ait güçlerin ülkeden ayrılacağına, olağan üstü halin biteceğine, uluslararası uçuşların yeniden başlayacağına, tam kapasiteyle internetin yeniden kullanıma açılacağına, üretimin tam anlamıyla başlayacağına, güvenliğin sağlanarak her alanda hızla normalleşme adımlarının atılacağına inanıyorum. Bundan sonraki süreçte ülkede üçüncü bir güç olan sermaye ve kaynakları kontrol eden güçlerin tasfiye edilerek, nimetin ve külfetin eşit paylaşılacağı bir ülke olmak için gerekli adımları atması dileğimizdir.
Not: Türkiye, Olaylar nedeniyle tarifeli seferlerini bir süredir yapamadığı Kazakistan'daki hükümet ve sivil havacılık yetkililerinden aldığı izinlerin ardından tahliye seferine başlandı. Kazakistan’ın Almatı kentinde bulunan Türk Hava Yolları (THY) çalışanları, özel hava kargo şirketlerinin bazı personelleri ile Türk vatandaşlarının tahliyesi amaçlı kaldırdığı uçağı İstanbul'a indi. 11 Ocak 2022
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.