Suriyeli Mültecilerle İlgili Bilinmeyen Gerçekler
Suriyeli mültecileri toplumsal hayata entegre edebilir miyiz…
Daha önceki yazımda bahsettiğim üzere ilgili araştırmalarım devam etmektedir. Sizlere bununla ilgili üç konuya değineceğim. Bizler gerek sosyal gerek bireysel yaşamlarımızda var olan tehdidin farkında ve bilincinde değiliz.
İş, eğitim ve yaşam gibi konuları araştırdıktan sonra sağlık konusunda edindiğim bilgiler beni oldukça tedirgin etmektedir.
Bir doktorumuzdan edindiğim kesin rakama göre Türkiye de 800.000 - 1.000.000 arası aşısız Suriyeli çocuk bulunmaktadır. Yapılan araştırmalara göre ise, Türkiye’deki Suriyelilerin %14.3’ünü yeni doğan bebekler, % 31’ini okul çağındaki çocuklar oluşturuyor. Resmi rakamlara göre 230.000, gayri resmi rakamlara göre ise 260.000 Suriyeli “vatansız” bebek Türkiye’de doğdu. 2011’den bugüne dek, Suriye ve Iraklı sığınmacıların tedavileri kapsamında 760.000 ameliyat yapıldı. 940.000 yatan hastaya bakıldı.
Bununla birlikte son 30 yılda Türkiye de görülmeyen kızamık hastalığı bizlerin çocuklarında tekrar görülmeye başlanmıştır. Yine son 30 yılda sıklığı 2/1000’e düşen suçiçeği hastalığı %100 artmıştır.
Eredike edilen (yani sınıflandırılan) el, ayak, ağız hastalığı 10.000 de 1 görülürken %2 de görülür hale geldi. Peki, bundan sonra ne olacak diye soracak olursanız önümüzdeki 50 yılı bu hastalıkları tedavi ederek geçireceğiz.
Bizim ülkemiz gibi sağlık, iş ve yaşam konularında Suriyeli mültecilere Arap ülkelerinin birçoğu sahip çıkmadı. Sahip çıkan Lübnan, Ürdün, Katar gibi ülkelerde kamp kurulan bölgeden dışarı adımlarını bile attırmadı ve sosyal yaşama katmadı. Suriyeli mültecilerin % 54’ü Türkiye’de, % 18’i Lübnan’da, % 11’i Avrupa Birliği ülkelerinde, % 11’i Ürdün’de, % 4’ü Irak’ta ve % 2’si Mısır’da yaşıyor. Türkiye’deki Suriyelilerin % 33.3’ ü okuryazar değil, % 13’ü ise hiç okula gitmeden kendi çabasıyla okuma yazma öğrenmiş. Suriyeliler arasında üniversite mezunu ya da öğrencisi olan kişilerin oranı % 5.6’sı diğer mülteci kabul eden ülkelerle kıyaslandığında okuma yazması olmayan nüfusun çoğunluğu Türkiye’de yaşıyor.
Bazı ülkeler ise sadece akademisyen olanlarını ülkesinde barındırmaya devam ediyor. Suriye’de 2011’den bu yana devam eden savaşta, 250.000 den fazla insan öldü. 5.5 milyondan fazla Suriyeli ülkesinden kaçtı. Suriye’de bin civarında silahlı örgüt ortaya çıktı.
Sonuç olarak, Türkiye hariç Suriyeli mülteciler gittikleri her yerde hayvan muamelesi gördüler. Türkiye de bunca özgürlük, sosyal yaşama katılma hakkı, sağlıkta öncelik iş ve iş yeri edinme hakkına rağmen tacizler, tecavüzler, saldırlar ve düşmanlıklar neden yapılıyor hala anlamış değilim. Üstelik kendi ülkemizde azınlık muamelesi görüyor olmamızda cabası.
Peki, Suriyeli mültecilere sahip çıkıldığı kadar Türkmen soydaşlarımıza neden sahip çıkılmıyor, sınır kapılarında bekledikleri o günlerde niçin sessiz kalındı hiç düşündünüz mü? Türkmen dağında çıkan savaşta oraya yapılan bombardımanlarda yaşamlarını yitiren soydaşlarımız kimin vicdanını sızlattı.
Peki, onca kayıplara rağmen yaşadıkları vatanı terk etmedikleri için mi bu dışlanmak, milli duyguları vatan bildikleri yeri savundukları için mi ötekileştirildiler. Peki, şu anda neredeler nasıllar soran var mı kıyım yapılıyor diye haberlerde geçip sonra unutuluyor, ya sonra ne olacak onca cesur yürekli Türkmen soydaşlarımıza daha ne kadar sahip çıkılmayacak. Kendi soydaşlarımıza yapılsın yardımlar sağlıkta öncelik tanınsın, onlara da kurulsun çadır kentler maaşlar verilsin. Kısaca diyeceğim şudur ki artık bir şeylerin farkına varın.
Suriyeli mültecileri toplumsal hayata entegre edemiyoruz, nasıl entegre edeceğimizi de bilmiyoruz. Önümüzdeki yıllarda Kürt sorununu bile gölgede bırakacak nice sosyal krizlerin tohumu olarak, toprağımıza ekili halde, bekliyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.