Şah Fırat Operasyonu’nun Getirdikleri ve Ters Açı
928 Yıllık Toprakları terk et geri çekil, sonra dünya liderliğinden ve Osmanlıcılık'tan bahset ve Savaşmadan toprak kaybet ! ''Şah-Fırat'' kod adı ile başlatılan Süleyman Şah Operasyonu, operasyondan ziyade bir geri çekilme ( Ricat) operasyonudur ve bu eylemiyle Türkiye koruyamadığı topraklardan geri çekilerek MAT olmuştur. Hani Şam'da Cuma namazı kılacaktınız ? Siz bırakın Şam'a girmeyi mevcut topraklarınızı dahi koruyamıyorsunuz ? Süleyman Şah Türbesinin yerinden geri çekilerek Suriye'nin Eşme bölgesine nakli operasyonunda ise daha henüz aydınlanamayan bir sebepten dolayı bir de ast subayımız şehit oluyor ??? Peki muhtemelen çok daha evvel kararı alınmış bu geri çekilme harekatını değerlendirdiğimizde adına operasyon dedikleri bu olayı nasıl okumalıyız ? - Süleyman Şah Türbesi ve saygı karakoluna, IŞİD tehditi dikkate alınarak koalisyona çekilmesi.( Gerek Suriye,gerekse İran haber kaynakları Süleyman Şah Türbesinin olduğu bölgenin yaklaşık iki yıldır IŞİD kontrolünde olduğunu ve Türk hükümeti AKP’nin bu durumu bildiği, Musul konsolosluğuna yapılan saldırının neticesinde IŞİD ile Konsolosluk çalışanlarına karşılık Süleyman Şah Türbesinin takası kousunda anlaştıkları, ayrıca bu harekatın AKP,TSK,IŞİD ve PYD Koordinatörlüğünde gerçekleştirildiği haberidir) -IŞİD Terör örgütünün Türkiye'ye muhtemel tehditleri, bu tehdit ve tehlikelerin karşısında AKP hükümetinin bu tehditlere boyun eğmesi. -Bu geri çekilme harekatıyla, Esad rejimine karşı olan ve AKP hükümetinden destek alan muhalif gruplara 'Biz geri çekiliyoruz' mesajı. ( Malumunuz ABD ve AB bu desteğin farkındadır ve bir zamanlar Esadsız bir Suriye’yi konuşanlar şimdilerde Esad’lı Suriye’nin kaçınılmaz olduğunu söylemektedirler.Zira Esad’ın yerine gelebilecek muhtemel kişiler en az Esad gibi direneceklerinden.) -Oluşması muhtemel kanton bölgelerin bu geri çekilme ile tasdiklenmesi bir nevi kabul edilişi. -ABD'nin bölgedeki yeni stratejik ortak olarak açıkladığı PYD'nin resmi statüsünün AKP hükümeti tarafından kabul edilişi. ( Türbenin yer değişikliğine bakıldığında Suriye Eşmesi bölgesi PYD kontrolü altındadır.) -Bundan sonraki süreçlerde ise oluşabilecek muhtemel İncirlik üssü, Kürecik vs gibi tartışmaların daha çok ön plana çıkacağı. Pek tabiiki mesajları ve örnekleri çoğaltılabilir ancak hükümetin Ortadoğu politikasının başından beri ne denli yanlış olduğunu kanıtlayan bu sözde operasyon geri çekilme harekatı açıkça AKP hükümetinin, bölgedeki Türk kardeşlerimizi koruyamadığı güvenliklerini sağlayamadığı gibi, topraklarımızı da koruyamadığı ortaya çıkmıştır. Bir başka örnekle izah edecek olursak İngiltere kendi toprağı olan dünyanın öbür ucundaki Falkland ve Güney Georgia Adalarını kaybetmemek için, 2 Nisan 1982 yılında Arjantin ile savaştı. Bu savaşta 649 Arjantin, 258 İngiliz askeri öldü ama İngiltere Falkland adalarını vermemiştir. Arjantin’in 1982 yılında Falkland Adalarını işgal etmiş, Adadaki 1700 kişilik nüfusu korumakla görevli 80 İngiliz askeri, 600 Arjantin askerinin harekâtı sonucunda etkisiz hale getirilmiş ve Adanın Valisi ertesi gün teslim olmuştur. İngiltere bunun üzerine 100’den fazla savaş gemisini ve yardımcı gemiyi 8000 mil uzaktaki Falkland’a göndermiş ve Arjantin kuvvetleriyle savaşı göze almıştır. Sonunda Arjantin askerleri çekilmiş ve Falkland adaları yeniden İngiliz egemenliğine geçmiştir. Bu sonu sağlamak için İngiltere 255 askerini kaybetmeyi göz almış, 775 İngiliz askeri yaralanmış, 115 asker esir olmuştur. İngiltere o savaşta 2 muhrip, 2 firkateyn ile 4 yardımcı gemi, 24 helikopter, 10 savaş uçağı kaybetmiştir. İngiltere kendisine pahalıya mal olsa da tüm dünyadaki varlığını sürdürme noktasında emin ve kararlı adımlarla hareket etmiş ve ulusal çıkarları noktasında hamlesini yapmıştır. Bizim de bir zamanlar dilimizden düşürmediğimiz ‘’Adriyatik’ten Çin Seddi’ne’’ ülkümüz vardı bu Ülkü bir zamanlar iktidarda olmasak dahi fikirsel anlamda iktidar da idi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 39 tank, 57 zırhlı araç olmak üzere 100 araç ve 572 personel 5 İnsanız Hava Aracı ile katıldığı operasyon AKP, TSK, IŞİD ve PYD koordinatörlüğünde gerçekleşmiştir. Şimdi tüm bu olup bitenlerden ve hala gelişmekte olan çapsız siyasetten dolayı her gün gerek ülkemizde gerekse ülkemiz dışında yaşanan gelişmelere baktığımız da aklımıza 2 EKİM 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen ve Milliyetçi Hareket Partisinin de onayladığı ve destek verdiği Tezkere konusu dikkat çekmektedir. O Tarihlerde gerek kamuoyunda gerekse de muhalefet partilerininin özellikle MHP tabanında tezkereye verilen destekten dolayı partiyi ve liderini ağır eleştiriler ve ithamlar yer almaktaydı. Söz konusu tezkere işlenmiş uygulamaya geçmiş olsaydı bu gün gündemi meşgul eden, dünya kamuoyunda alay konusu yapılan ve Türk kamuoyunun vicdanını zedeleyen ‘’Şah-Fırat Operasyonu’’ ( Siyaseten, Askeri taktik ve Uluslar arası Hukuk açısından tamamen hezimet olan) acaba olurmuydu ? Bakın bu durumu o tarihlerde ‘’Ters Açı’’ ismi ile kaleme aldığım yazımla sizlere bir kez daha açıklamaya çalışacağım. Ters Açı adlı yazımdan… ‘’Türk devleti ve Türk Milleti olarak çok ciddi ve kritik bir süreçten geçiyor tarih karşısında da ciddi sınavlar veriyoruz. 2 EKİM 2014 tarihinde TBMM’den geçen ‘’Tezkere’’ ye Milliyetçi Hareket Partisi olarak evet oyu verdik. Kamuoyunda ve camiamızda, MHP’nin tezkereye verdiği oy ile birlikte başlayan gerek diğer siyasi partilerin gerekse muhaliflerin karalama kampanyası ve algı yanılması seferberliği başlatıldığı günümüzde, bilgi çağında ve demokrasi düzeninde yaşamamıza rağmen, her insanımızın, özellikle de Ülküdaşlarımızın, gerçek-mantıklı ve tarihsel süreç eşliğinde aydınlatılması ve bilgilendirmesi zaruridir. Böyle bir ihtiyaçtan yola çıkarak,tarihsel ve siyasal bir sorumluluk almış olan MHP Genel Başkanı Başdanışmanlarından Tarihçi Yazar Sayın Şükrü Alnıaçık hocamızın sosyal medyada yayımlamış olduğu 30 maddelik ‘’Tezkereye evet oyunun nedenleri’’ni anlatan yazısından esinlenerek ve şahsından bizatihi izin alarak, bu yazının ‘’Hayır’’ versiyonunu kaleme alıp, karınca kararınca “Tezkereye Hayır demiş olsak’’ bilgi ve düşüncelerine, kendimce ‘kulağımı tersten tutarak’ cevap aramış, aradığım ve bulduğum yanıtlarını da,siz arkadaşlarımın daha net düşünmesine ve katkı sağlamaya çalışmak istedim.. Yararlı olması dileğiyle… Tezkere’ye HAYIR demiş olsaydık 1- Suriye iç savaşından doğacak, insani ve güvenlik zararlarını azaltamayacak ve bu anlamda bir tampon bölge kurma fırsatımız oluşmayacak, oluşsa bile bu durum, IŞİD’in katliamlarını izlerken dehşete düşen tüm dünyanın, Türkiye Cumhuriyeti Devletine olan saygı ve sempati tamamen ortadan kalkacak. 2- Türk Ordusunun, sınırlarımız içinde kalarak, bölgesel de olsa “Savaş Hali”nde olmaması, IŞİD ve PKK terör örgütünün, Türkiye üzerindeki hain planlarının devamı niteliği kazanacağı. 3- PKK ve PYD’nin, Suriye’de dört kentte elde ettiği “fiili özerklik” kontrol altına alınamayacak. 4- Esad’ın, Kürt kantonları üzerinden Türkiye’ye karşı muhtemel etnik ‘’El Muhaberat’’ operasyonları hız ve güç kazanacak. 5- ‘’Kobane, Afrin, Kamışlı’’ gibi terör üslerini oluşacak, PKK’nın Kandil yönetimi ve İmralı Canisini açılarından güçlerine güç sağlanmış olacak. 6- Beşar Esad’ın, (savaş stratejisinin bir parçası olarak ) kurmak ve kullanmak isteyeceği bu özerk kantonlar, Rusya ve İran tarafından tanınması ihtimalinin güç kazanacak olması. 7- PKK’nın, PYD üzerinden Şam ve Lazkiye’ye bağlı kalması, (Apo’nun, Şam’da ikamet ettiği yıllara dönüş) anlamına gelmektedir. Oysa Apo İmralı’dadır ve AKP Hükümetiyle birlikte iyi kötü bir barış sürecinin aktörüdür. PKK terör örgütü ekseninin tekrar Şam’a kayması, Apo kartına, ülke dışından bir alternatif olarak ortaya çıkacağından ,oluşturulacak ‘’Tampon bölge’’, bu hamleyi bertaraf edemeyecektir. 8- Oluşturulmak istenen bu özerk bölge ve kantonların “Özerk Kürdistan”a örnek teşkil ederek Suriye, İran, Rusya, ve gizli Peşmerge ekonomik işbirliği desteğiyle cazibe merkezleri haline dönüştürülmesi ve bunun doğuracağı ağır sancılı yılların ülkemize dönük olumsuzlukları bertaraf edilemeyecek. 9- Küresel ve Emperyal güçlerin taşeron terör örgütü PKK’nın, dünyaya yaymaya çalıştığı “Kürtler ve PKK olmasa IŞİD herkesi kesecekti” propagandasıyla ortaya çıkan sahte kahramanlığa ve bu sahte kahramanlığın getireceği muhtemel ‘’modern silah yardımlarına’’ mani olunamayacaktır. 10- Terör örgütlerinin, gençlik üzerindeki psikolojik etkileri kırılamayacak. PKK adına bayrak yakma, heykel yıkma, karakola saldırma, IŞİD adına Ulukışla’da trafik polisi vurma, Musul’da Türkleri rehin alma gibi soytarılıklarla, gerçek savaş arasındaki fark, dosta güven düşmana korku verilememiş olacak. Gücüne güç katacak örgütlerin kadrolarına yeni gençlikleri ilave etmesi ve nüfus açısından büyümeleri engellenememiş olacak. 11- Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini teminatlarından olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, modern kararlılığı ve bu kararlılığın başta ülkemizde ve sonrasında dünya kamuoyu tarafından izlenmesi, ‘’10 yıldır demorolize edilmiş Türk ordusu’’ nun giderek daha da yara alacağı gerçeğinin giderilememesi. 12- Türk Silahlı Kuvvetlerin modern kararlılığı ile hareketlenmesi engellenecek TSK’yı kendi sınırları içine hapsedip daha da pasifize edilecek . PKK’nın, HDP’nin, CHP’nin ve İslamcıların Tezkereye itiraz etmelerinin nedenlerinden biride, hem sınırlarımızın içinde hem de sınırlarımızın dışında doğacak Türk Milliyetçiliğinin gölgesinde kalacak olmalardır. 13- Misak-ı Milli düşüncesi etrafında ilk fiili genişleme hamlesi gerçekleşemeyecek, Türkmenler için de bir güven unsuru olması engellenecek. Ordumuzun hareket halinde olamaması Türkmenler açısından, psikolojik olarak etkileyecek ve özlemle beklenen Türk sancağı altında toplanma ve birleşme arzuları bertaraf edilmiş olacak. 14- PKK’nın Barış Sürecini değerlendirerek sokakta, kırsalda ve başıbozuk Suriye kentlerinde elde ettiği psikolojik hakimiyet, kontrol altına alınamayacak. 15- PKK’nın ve Radikal İslamcı gençlerin, çete savaşı eğitimi aldığı bir coğrafyada, TC düşmanı bütün unsurların askeri muhatabının “Türk gençliği değil, Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu”nun gerçeği dumura uğratılacak ve Türkiye’de iç savaş çıkarmak isteyenlere gün doğacak. Bu durum tehdit durumundan çıkıp eyleme dönüşecek. 16- Kendi devletinin askeri imkânlarını, devletinin ve milletinin gücünü bilmediği için minimal askeri oluşumlar karşısında morali bozulan, yerinde duramayan gençlerimiz Devletine karşı güvensiz duruma getirilmiş olacak. Ayrıca gençlerimiz, ‘milli güvenliğimiz için güçlü bir ordu beslediğimiz’ inancını yitirip ümitsizliğe ve karamsarlığa teşfik edilmiş olunacak. 17- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yıldırma harekâtı yapmaması durumunda ‘Süleyman Şah Saygı Karakoluna’ kadar ilerleyememesi durumunda, PYD-IŞİD ve tüm dünyaya Türk askeri gücünü gösterememesi, (Türkiye’nin Suriye iç savaşı başladığından bu yana uçak düşürme ve benzeri olaylarla) ve aşağı çekilen itibarını koruyamaması ve devam ettirememesi hasıl olacaktır.
- B- MHP’nin Tezkereye Evet Demesinin Siyasi ve Psikolojik Yararları:
18- MHP, Tezkereye hayır yanıtını vermiş olması durumunda, HDP’li ve Kürtçü AKP’li vekillerin Davutoğlu’nu ‘çözüm süreci’ ‘demokratik açılım’ saçmalığında daha da sıkıştıracakları malum bir gerçektir. 19- Bu sıkıştırma ise , MHP’nin öteden beri,PKK’ya saha avantajı sağladığı ve başarısız olduğu için itiraz ettiği “terörle müzakere” sürecini daha da güçlendirip sonuca gitme eylemlerine hız katacaktır. 20- MHP’ne, 12 yıldır çirkin söylem ve eylemlerinden geri adım atmayan Erdoğan’ın “MHP, milli bir meselede HDP’yle aynı hedefe ok attı” propagandası Türk Milletinin hafızasında yer edinecektir. Oysa ki söz konusu Vatan’dır. 21- MHP tezkereye Hayır oyu vermiş olsaydı, ve harekat gerçekleşmesi durumunda MHP’den daha Milliyetçi duruma çekilir ve MHP dolayısıyla Türk Milliyetçileri, milli bir mücadelenin dışına itilmiş olacaktı. Ayrıca, PKK ile aynı siyasi tavrı sergilemiş ve özde değil sözde bir milliyetçi parti durumuna malzeme yapılacaktı. 22- IŞİD ve PYD gibi iki ‘’gayri milli’’ unsura karşı, AKP’nin zorunlu ekran propagandası altında kalan % 45’ lik kitlenin kendilerine dayatılan düşüncelerden ziyade askeri pratik noktasında bilgilenerek, daha fazla Milliyetçi olmaktan ve genel seçimlerde oylarını MHP’ye vermeleri ortadan kalkmış olacaktı. 23- Bu tezkere ışığında gerçekleşecek muhtemel bir zafer tek başına AKP’ye mal edilecektir. 24- Tezkereye Hayır oyu verilmiş olsa idi, yandaş tv ekranlarında nöbetleşe felaket tellallığı yapanların ifade ettikleri ‘’muhtemel askeri başarısızlık’’ halinde ise MHP’nin, verilen ‘’Her türlü izne ve desteğe rağmen’’ başarısız olmuş bir hükümeti daha rahat eleştirme ve milleti aydınlatmak açısından meydanlarda daha rahat söylemler gerçekleştirebilmesi engellenecekti. 25- MHP’nin, Tezkereye vereceği Hayır oyu, MHP ve MHP’li siyasetçilere, ‘’PKK ile yürütülen mücadele konusunda, AKP hükümetine ve bu yöndeki politikalarına daha yüksek perdeden söz söyleme ve gerçek manada, Türk Milletini siyaseten temsil edebilme hakkının elinden alınmış olması demek olacaktır. 26- MHP’nin ve Lideri Dr. Devlet Bahçeli Bey’in defaatle tekrarladığı ve savunduğu, “önce milletim ve devletim, sonra partim ve ben” anlayışıyla, milli meselelerde ne kadar fedakar bir siyasi hareket olduğu millete gösterilemeyecek ve bu manada tüm söylemler eylemsizlik halinde bertaraf olacak. 27- MHP, çok ciddi bu kritik desteğiyle, ‘Kandil’in iç savaş tehdidiyle şekillenen yeni “terörle mücadele” sürecinde’ AKP’den daha sert ve aktif olma isteği güme gitmiş olacaktır. 28- Merkez solun % 25 oyunu almış olan MHP’nin, AKP tabanından büyük oranda oy alabilmek için, ‘böyle kritik dönemlerde verilen destek’, Türk Milletinin nazarında var olan genel sempati kırılmış, ayrıca seçim meydanlarında başı dik konuşabilme hakkını zayıflatmış ve Türk devletinin ve milletinin geleceği ile ilgili çok daha ciddi konularda milleti aydınlatma ve ikna yeteneği kaybolmaya yüz tutmuş olacaktı. 29- Hayır oyu verilmiş olması durumunda MHP’nin, ‘’kendi tabanından alacağı destek ile’’, Milli gücün askeri unsuru ve Türk Milletinin sac ayaklarından birini oluşturan TSK’yı, gelecekte farklı boyutlar kazanması muhtemel olan MHP-TSK ilişkilerinin durması-kesilmesi açısından ciddi önem arz edecektir. Bugün makul-mantıklı-geçerli bir çok sebebi olduğu halde, yolunu kestiğiniz ve modern yapılanması ile harekat ve manevra yeteneğini savunduğunuz bir kurumdan yarın başka bir sebeple milli harikalar yaratmasını beklemek ne kadar gerçekçidir ? . 30- “Harekette bereket vardır.” Düşman dağdan düze inerken Cumhuriyet balosunda zeybek oynamak haramdır. NOT: 2003 Mart tezkeresi kah AKP'nin kah CHP'nin büyük bir politik hatasıydı, bizim Irak'a girmemiz gerekliydi! Çünkü savaş planları konuşulurken iktidarda daha AKP yoktu; DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti tarafından yönetiliyorduk. Başbakan Ecevit’ti ve Başbakan Ecevit ABD'ye giderek bir dizi görüşmelerde bulundu. Irak'a o zaman girmiş olsaydık şuan bam başka bir manzarayla karşı karşıyaydık; aynı durum şimdi de geçerlidir. 2003 trenini kaçırmıştık lakin şimdi bu treni kaçırmamız demek Ortadoğu halatının büsbütün elimizden kayması demektir. MHP'nin hedefi olası bir Kürt devletini önlemektir ve bu tespit doğrudur. Eğer 2003'te girmiş olsaydık Barzani bu kadar güçlenebilir miydi; bakınız Erdoğan'ın AKP'si ile CHP 2003'te tezkereye ret oyu kullanmalarının ardından ABD Başkanı Bush Erdoğan'a ''Bundan sonra biz Barzani ile işbirliğine gidiyoruz'' benzer sözler söylemiştir. Ancak CHP yine 2003'te yapmış olduğu hatayı tekrar etmekte ve seçmenleri de MHP'ye şimdi isyan etmektedir; eğer T.C. sağlam Ulusal uzlaşı ile bu işin üstesinden gelirse o zaman CHP'liler MHP'ye hak verecektir. Savaşa karşı olmalıyız bu doğrudur lakin bu tezkere saldırı için değil bizzat Misak-ı Milli'yi savunmak için alınmış karardır. Son Söz : Ne demişti Emir Timur ? "Savaşmadan topraklarını teslîm edenlerin, analarının eteğini teslîm edenlerden ne farkı var? Hepsini yaktım." Emîr Timur HANDAN ÖMER
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.