‘BEN SEÇİLMİŞİM’ DİYE TUTTURMAK

28 Ağustos 2014’ten beri görevde.

Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak…” diye başlıyor hep…

Bir kelime üzerinden birçok şeye kendinde hak görüyor.

Oysa kendinden önceki 11 cumhurbaşkanı da “seçilmiş”ti.

Kendini öncekilerden farklı görüyor.

Oğlan TÜRGEV’de, kız KADEM’de, damat Bakan, makam saray…

Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü kasvetli bularak 1,5 milyarlık ve 1150 odalı saraya, külliyeye yerleşti.

Onca danışmanı, uçağı, helikopteri, arabaları var.

Önceleri saraya gelenleri 16 Türk devletini temsil eden askerler karşılıyordu, mavi halılarda… Atlı süvarileri vardı…

Seçimlere kadar vilayet vilayet dolaşıp açılış bahanesiyle mitingler yaptırdı. Açık açık AKP’ye oy istedi, “istikrar” diye tutturdu, kendi elleriyle başlattığı “Kürt meselesi”ni “terör meselesi” yaptı, Dolmabahçe mutabakatını inkâr etti, çünkü o bir “partili cumhurbaşkanı” idi ama “seçilmiş”ti!

Devamlı saraya 81 ilden muhtarlara konuşmalar yapıyor, bayramlarda verdiği resepsiyona seçtiği vatandaşları çağırıyor, “Cumhurbaşkanı, cumhurla bir araya geliyor” diye konuşuyor.

7 Haziran’da gömüldüğü sessizlikten, Davutoğlu’na koalisyon kurdurmayıp seçime götürerek 1 Kasım’da çıktı ve emrindeki AKP ile Anayasa değişikliği ve Başkanlık üzerine oynuyor şimdi.

Görev sınırlarına dönmesini isteyen muhalefeti, “Tahammül edemedikleri, bu makamda benim şahsımın değil, milletin bizatihi kendisinin bulunuyor olmasıdır” diye suçluyor.

AKP’ye veda ederken, “Davutoğlu’nun ‘emanetçi’ olmayacağını” söylemişti ama vekil adaylarına bile müdahale edecek kadar “partili ve diktacı” idi.

Parlamenter sisteme takıntılıydı, askıya aldı, rejim fiilen değişmişti ve hükümeti saraydan idare ediyordu!

Yetki bol, sorumluluk sıfırdı… Belediye Başkanlığı alışkanlığıyla, ‘Devlet’te de “bir numara” olmak ve başka aktörler görmek istemiyordu, “Başkanlık” hep aklında ve hedefindeydi.

Türkiye’de kim hakkında yazmışsa, konuşmuşsa hakkında dava açtırdı, AİHM Başkan Yardımcısı, Ekim-2015’te 236 kişiye soruşturma, 105’ine dava açılıp 8’inin tutuklandığını açıklamıştı.

Planlarına engel gördüğü bürokratları kesmek uğruna 657’yi bile değiştirtmek istiyor.

Yeni Türkiye” ütopyasının ‘ilk kurucu Başkanı’ olmak hayaliyle yanıp tutuşuyor ve yüzde 49,5’luk AKP’de yeni anayasa ve yeni sistem için düğmeye bastı.

Kendinden önceki 11 cumhurbaşkanını seçilmiş saymayan bir mantığın varacağı nokta buydu zaten…

Aklımızla alay ediyorlar. Kendisi gibi referandumla seçilen Evren hariç 10 cumhurbaşkanını kim seçti? Hatta “kardeşi” Gül’ü kim seçmişti? Kendisinin de dahil olduğu milletvekilleri!

Peki, “milletvekili” kim, anayasadaki karşılığı ne?

1921, 1924 ve 1961 Anayasası, “Kayıtsız şartsız hâkimiyet sahibi milletin tek temsilcisi TBMM ve onu oluşturan milletin vekilleridir, millet adına Cumhurbaşkanını seçer” diyordu.

Yürürlükteki kırk yamalı 1982 Anayasası’nda “TBMM üyeleri yani ‘seçilmiş’ Milletvekilleri, bütün milleti temsil eder” hükmü vardı. AKP’nin yaptığı değişikliğe kadar da bu milletin “vekilleri” seçti Cumhurbaşkanlarımızı…

Yani RTE de dâhil hepsini millet seçmişti!

Sadece kendine “seçilmiş cumhurbaşkanı” demek, milletin vekâletiyle TBMM’nin seçtiği 10 Cumhurbaşkanını gayrimeşru veya antidemokratik ilan etmek değil mi?

2007’de anayasa maddesini değiştirip cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesine karar veren de milletvekilleri değil miydi?

Nihayetinde 2014’te cumhurbaşkanı seçilerek TBMM’de “tarafsız” olacağına, “Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı” kalacağına yemin etti.

Ama O, partili bir Cumhurbaşkanıydı… Yüzde 51,79’la seçilmişti.

AKP’nin genel başkanı, başbakan, devlet başkanı, hepsini olmak için Başkanlık gerekliydi, bunun yolu da yeni anayasa idi. Düğmeye bastı…

Ne yaptıysam hepsi de anayasaya, yasalara uygundur” diyor, muhalif medyayı ahlaksızlıkla suçluyor, mevcut sistemin çift başlı ve ayak bağı olduğunu, yeni bir başlangıca ihtiyaç olduğunu söylüyor. 92 yıllık üniter, sosyal, laik, milli devletin parlamenter sisteminin yerine neyi koyacak?

İhtirasın sonu nereye kadar?

Hadi medya işgal altında, yazarlar sormuyor; millet de sormuyor, bu yeni anayasa ve başkanlık bize ne kazandıracak, cebimiize ne kazandıracak, hukuk ve adalete ne kazandıracak, demokrasi ve siyasetimize ne kazandıracak diye...

Biz soralım, hukuk devleti ve Türk milleti için mi anayasa yapacaklar, başkanlık için mi?

Sonu millete asla açıklanmayan bir “çözüm paketi” gibi olmasın?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa ÖNDER Arşivi
SON YAZILAR