BUNAYAN ARTİS, TÜRK’E SALDIRIYOR
“Sanatkâr” veya “sanatçı”, güzel sanatların bir dalında sanat niteliği taşıyan eserler veren kimse; sanat yeteneği olan, sanatlı bir eser meydana getirme yeteneğine sahip bulunan kimse... “Sanatkâr, medeniyet ışığını alnında ilk hissedendir” demişti Atatürk... Türkiye’nin ne kadar “sanatçı” kılıklı adamı ve kadını varsa bir âlem oldular! Özellikle yaşlandıkça akıl melekelerini kaybediyor, işsizliğin ve alışık oldukları lüksün kaybolmaya başlamasıyla bir yerlere mesaj çakmaya başlıyorlar. Memleketin sinema, tiyatro ve sahnelerini işgal ederek milletin ekmeğini yiyenler, üç kuruşluk dizi, beş kuruşluk albüm için iktidar yalakalığına, aykırı ses olma hastalığına yakalanıyor. Bulaşıcı mikrop gibi! Bunamak gibi bir şey... Geçmişi unutmak, hangi milletin mensubu olduklarını unutmak, ona buna, toplumun kutsallarına sövmek gibi hastalık ibareleri gösteriyorlar. Son zamanlarda çoğaldı bu mikroba yakalananlar... Nazım Hikmet’i, Yılmaz Güney’i mumla aratacak, “sanat kisveli” ve “demokrasi maskeli” şarlatanlar, milletin kanına ekmek doğruyorlar. “Sanatçı” olmayı, tuhaf giyinmek, barlarda viski içmek, uyuşturucu çekip yakalanınca adalet yaygarası yapmak, aşk reklamı ile boşanmayı çocuk oyuncağına çevirmek sanan 3-5 bölümlük dizi kahramanları, bir şarkılık şarkıcılar, piyanosundan çok çenesini çalıştıran besteciler, şakır şakır bölücülük ve küfür edebiyatı yapan senaristler revaçta... İktidarın baskı ve zulmü arttıkça, iktidar yakınlarının semirdiği görüldükçe, yalakalığa, yandaşlığa, köleliğe, paraya kul olmaya, milletin değerlerine sövmeye prim verildikçe, aslında bırakın “sanatçılığı”, “zanaatkâr” bile olamamış “medya maymunları” zehir kusmaya başladı. Ahmet Kaya denen Kürtçünün allanıp pullanması, Şivan denen bölücünün devlette itibar görmesi, Sezen Aksu’nun, Ajda Pekkan’ın sahnelerde popülizm uğruna Kürtçe sevdası, Hülya Koçyiğit’ten Kadir İnanır’a kadar birçok Yeşilçam eskisinin iktidarın reklam malzemesi olması, sanatçıyı şarlatana çevirdi. Şimdi onların ekmeği, “ezber bozuyorum” diye tuhaf olmakta, millete sövmekte, Türklüğe laf etmekte, Atatürk’e dil uzatmakta... Bu şarlatanlığa “tiyatrocu” geçinen biri daha katıldı. Altmışına merdiven dayayan Haluk Bilginer de “Andımız”ı diline dolamış! Daha önce de “Atatürk’e yıllarca taptık. 91 yıldır güce tapıyoruz. Biz gücü çok severiz. Kendini güçlü gösteren herkese tapınırız. Bizim babalarımız da öyledir çünkü. Evde bir güç isteriz hep. Baba sendromudur o...” diyebilmişti. “Yavşak” tabirini çok seven bu adamın yeni lafları, İzmir’li bir “oyuncu”ya yakışmamış, gölgesi boyunu aşmış! Gençliğinde İngilizlerin “en seksi Türk” seçtiği bu ihtiyar şimdi televizyonda uyuşturucu taciri ve katili oynuyor. Aksanlı ve canhıraş sesi ve kalıba girmiş rollerle vasatlaşmaya başlamıştı Bilginer. Belli ki, “Ben de ezber bozayım, reyting artsın” demiş ve Atatürk milliyetçiliği ve Andımız üzerinden rol kesmiş! "Ne demokrasisi yahu? 91 yıldır Türkiye’de hiçbir zaman demokrasi olmadı. Hitler’in seçimle geldiğini de hiç kimse unutmasın" diye haykırmış! Okulda her sabah, “Varlığım Türk varlığına armağan olsun' diye bağırmayı öğretmişler” ona. Şimdi aklı başına gelmiş ve “Benim varlığım neden Türk varlığına armağan oluyor? Anlamıyorum. Benim evladımın, benim küçücük kızımın varlığı Türk varlığına armağan olacakmış ha?" diye modaya uyarak yırtınıyor! İş Bankası’nın reklamında “Atatürk”ü oynarken “cukka” iyi ama Andımız kaka! Bir ferdi olduğu Türk milleti için armağan olmak kaka! Vatanı ve milleti sevmek, laik, çağdaş, sosyal bir hukuk devleti için çalışmak, Türk milletini yüceltmek, sanayi, teknoloji, sanat ve kültürde lider yapmak ülküsü demek olan Atatürk milliyetçiliği kaka! Sonra malum Gezi... "Türkiye gençliğine dair umudunu kaybetmiş bir yaşlı adam olarak, Gezi'de umutlarım tekrar yeşerdiği için çok mutluyum" diye şakıyor, “Gezi Türkiye Cumhuriyeti'nin milâdıdır” diyor. “Sol”u cahillikle ve bağnazlıkla suçlayıp cehaletin zirvesinde sürüyor zırvaları: “Allah aşkına Atatürk Milliyetçiliği'ni tarif edebilecek bir insanoğlu var mı bu dünyada? Atatürk Milliyetçiliği nedir? Kimse bilmez. Ama Atatürk Milliyetçiliği için insanlar ölüyor bu ülkede, Atatürk Milliyetçiliği için darbeler yapıldı geçmişte.” “Ve gün geliyor; 'Andımız yasaklansın' diye bir kanun çıktığında önce solcular itiraz ediyor; çünkü AKP istedi ya böyle bir şeyi.” Vay be! Sen de yandaşlığa özendin, sen de Türklük ve Atatürk üzerinden peynir-ekmek bekliyorsun demek? Yakışır! Mustafa ÖNDER [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.