HIZLI TREN!
“Mektep ve yol medeniyettir” denilmiştir.
Bolca Osmanlı mimarisi taklidinde okul binası ve devasa adliye sarayları, cam kaplama hastahane yapma merakına kapıldılar.
Cumhuriyet’in 10. Yılında “demirağlarla ördük yurdu dört baştan” marşına laf etmeye kalktılar.
Üç yanımız denizdi, ama denizyollarımız sadece zengin turlarına kaldı.
Okulları imam-hatipe, çocuklarımızı yarış atına çevirmekle işe koyuldular.
“Yerli bir tek otomobil” yapmadan 14 yılda memleketin her yanını bölünmüş yol şantiyesine çevirdiler.
“Yol”un rantı çok iyiydi, birçok yandaş müteahhit türedi.
Stabilize yolla başlayan yol inşaatları bir süre sonra sıcak asfalt kaplamaya dönüyordu.
Memleketin her yanında sık sık bölünmüş yollarda asfalt kaplama çalışmaları hiç bitmek bilmiyor kısacası…
“Yolları böldük ama milleti böldürmedik” deyip duruyorlar.
Bir bölünmüş yolları var, bir hızlı trenleri ve bir de arenaları…
“Duble yolların ve hızlı trenin ustası” eski Ulaştırma Bakanı Binali Bey, Kayseri’de PKK ihaneti patlatınca, “Hızlı tren yapmamızı geciktirebilir ama engelleyemezler” demekle meşgul…
Bolca havalimanı yaptılar.
Akla hayale gelmeyecek yerlere…
Bin üçyüz lira asgari ücretli halkın uçakla seyahatini sağlamak, kalkınmak istiyorlardı.
İstanbul’a iki havalimanı yetmiyordu, birinin adı Atatürk Havalimanı, diğerininki ise Sabiha Gökçen Havalimanı idi…
Havacılığa damga vurmak, Avrupa’nın en büyüğünü İstanbul’a yaparak “lider” olmak sevdasına kapıldılar.
İstanbul’un kuzeyine, ormanların arasına, 77 kilometrekarelik alana vurdular kazmayı… Eşdosttan, yakınlardan birilerinin önceden oraları kapattığı bile söylendi.
Bağlantı yolları, bölgenin imarı, oteller, restoranlar, hep inşaattı.
Her yeri TOKİ gibi inşaat olarak görüyorlardı.
“Dev” ve “çılgın projeleri” çok seviyorlardı.
Dev temel atma ve açılış törenleriyle gövde gösterisi yapmak da epeyce getirisi olan bir işti, 14 yıl hep inşaatla uğraştılar.
Lakin…
Bir tek ağır sanayi tesisi inşa etmediler, bir tek otomobil üretmediler.
Askeri projelerin üretime dönüşmesini ballandıra ballandıra reklam etmekte mahirdiler.
“Millilik” ve “yerlilik”ten anladıkları buydu…
Ekonomi sıkıştıkça “Dolarlarınız bozun, Türk lirasına ve altına yatırım yapın” sloganını üretip “Avrasya Tüneli”nden geçişi bile dolara bağlamalarını anlayamadı kimse…
Milletin parasıyla yapılan tünele isim bulma bahanesiyle açılan ankette “Atatürk” adı patlayınca bakanlık birden anketi iptal ediverdi.
Meselenin gerisi siyasi ve ekonomik ranttı…
Ne kadar Atatürk adlı stadyum varsa yıkıp yeniden yaptılar ve “arena” adını verdiler.
Hem Atatürk adını silip hem para kazandılar.
Geçen gün Trabzon’da açılışını yaptıkları stada emperyalist uşağı Katar emirinin posterini asmaktan bile çekinmediler…
Hem de Türk bayrağı ve Atatürk posterinin yanına!
Milli seferberlik derler, Yenikapı ruhu derler, millete dolar boz derler…
Derler de yaptıkları yollardan, tünellerden geçişi dolara bağlamakta üstlerine yoktur.
Belki TCDD projeleri en iyi işleri…
Demiryolu ulaşımı hem ekonomik hem de güvenli…
Hızlı tren tutkuları da bitmek bilmiyor. Bir hızlı trenleri var, bir de yüksek hızlı trenleri…
Ankara-İstanbul, Ankara-Konya, Eskişehir- Konya hızlı tren hatları çalışmaya başladı,
Vagon ve lokomotifler İspanyol, İtalyan, Kore malı…
14 yıllık iktidar karayollarında, havayollarında ve demiryollarında hızla uçuyor.
Katmerli kazançlar, devlet güvenceli köprü geçişleri…
O kadar hızlılardı ki, İstanbul’un gözbebeklerinden Haydarpaşa Garı’na kafayı takmış, özel projelere uçmuşlardı ama yoldan döndürdü birileri…
Binali Beyin partisi 14 yıldır, duble yol, hızlı tren, tüneller ve havalimanlarında gösterdiği “hız”ı, bölücülükle mücadelede gösterseydi, huzurumuz, azıcık aşımız, dertsiz başımız olurdu…
Milli ekonomi, zaman ve enerjimiz boş yere teröre akıtılmazdı.
Anadolu bunca gözyaşıyla yıkanmazdı.
Binali Beyin sık sık elini sıktığı Devlet Bey’den epey ders alacağı muhakkak…
Muhakkak ama devleti şirket sanmaktan bir vazgeçebilseler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.