HUKUK DARBECİSİNE HUKUK DİPLOMASI VEREN ARSIZLAR!
Türkiye’de her şeyi çürüttüler... Tuz bile koktu! YÖK’ü hükümranlık maşası yapan kafa, o kafaya yalakalığa soyunan medrese uleması türedi. Mantar gibi türeyip niteliksiz, diplomalı işsizler ordusu üreten, sermayenin kâr kapısı olmuş üniversiteler, durmadan siyasetçiye cüppe giydiriyor! Son vukuat, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin bir açılış töreninde... Zat-ı Şahaneleri de o törene katılıp yine nutuk çekiyor... Üniversitenin Hukuk Fakültesi Dekanı bir akl-ı evvel de Fahri Hukuk Doktorası Diploması takdim ediyor... Müthiş bir akıl ve zamanlama dehâsı... Yetinmeyip Padişah’ın eline sarılmış, öpmek için! Yakında ya rektör olarak görürsünüz ya da YÖK Başkanı olarak! 17-25 Aralık’ı “hukuksuzluk darbesi”yle sıfırlarsan, böyle “Fahri Hukuk Doktorası Diploması” alırsın bu çivisi çıkmış memlekette... “Bilim adamı” kılıklı ve “hukuk cüppeli” şarlatanlar da “el etek öper” elbette! “İlim, ilim bilmektir/İlim kendini bilmektir/Sen kendini bilmezsen bu nasıl okumaktır?” der Yunus... “Ağır basar, yeğni kalkar” der millet bu tiplere... “Bilim adamı” dediğin aydınlık kafalı, hür, kimsenin önünde diz çökmeyen, aklın, ilmin ve insanlığın hizmetindeki adamdır. Bakmış Zat-ı Âlileri “hukuk doktorası” verdiler, ilme değil de “güç”e “dehâlet etmiş” bu allâme “ulemâ”ya bir de “dil” dersi vermiş! Koca koca profesörlere, doçent ve doktorlara "’Kampüs’ yerine 'Külliye' desek daha güzel olur.” diye emir buyurmuş! Eminim, o dekan yarın tabelayı değiştirtip “Esenboğa Kampüsü” yerine “Esenboğa Külliyesi” yazdırır! Adım adım “Saray”ın gerekçesi ortaya çıkmaktadır. Osmanlıca zırvası ile eğitimimize musallat olan zihniyet, Arapça dayatmasına doğru gitmektedir. Mesele, “kampüs” veya “külliye” meselesi değildir. Cumhuriyet’in bütün değerleri, değişimleri, çağdaş bilim ve laiklik topun ağzındadır. Laf olsun diye söylenmemiştir, “İmparatorluk” çağrışımıdır, ham hayaldir, milleti oyalamaktır, dikta özlemini süslemektir. “Külliye” dediğiniz vakfiyedir, eğitim de ücretsizdir, yağcılık için cüppe giydirilen ve tembel zengin çocuklarının okuduğu üniversiteler gibi paralı değildir. Ey “külli cühelâ, “Kampüs”, “Bir üniversitenin bütün birimlerinin olduğu alan”dır. Hadi Türkçe “Yerleşke” deseler neyse... Devşirme saray müşavirlerinin “Külliye” dediği Arapça bir kelime... O koca saraydaki bu cühelâdan hiç mi “Lugat” kullanmasını bilen yok? Bak ne diyor TDK’nin Türkçe Sözlük’ü: “Külliye: Bir caminin çevresinde cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane gibi yapıların bütünü.” Niye Arapça “Külliye” diyecekmişiz? Orada su bile parayla ağalar! Yetmedi mi bu bedevileşme özentiliği, yetmedi mi bu Türkçe düşmanlığı? Ve sen Ey Türk milleti, ne zaman uyanacaksın bu gafletten? Hukuk darbecisine, hukuk diploması veren arsızlara kaldın, farkında değil misin? Mustafa ÖNDER [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.