KÜTAHYALI RASİM, YALOVALI HÜSEYİN, BİNGÖLLÜ EGEMEN...
Hiçbir şey yokmuş gibi, pür ü pak, 17 Aralık’ta Konya’ya gidip Şeb-i Arus’a katılabiliyorlar... “Durmak yok, yalana devam”! Birileri de dalkavukluğun derdinde, akıllarınca yaranacaklar... Azıcık, ufacık, zerre kadar utanma olur “adam” dediğinde... Ama olmadıkları belli... Kalemlerini sattıkları gibi vicdanlarını da, edeplerini de açık artırmaya koymuşlar... Biri Bingöllü Egemen... Hani şu hakara makaracı... Kur’an ayetiyle dalga geçen, çikolata kutularında Acem oğlundan cukkaları götüren, 17 Aralık’ta ipliği pazara çıkıp istifa ettirilen şahbaz! Yandaş hâkim efendi, rüşvet davasına takipsizlik kararı verdi ya... Dün, "17 Aralık, Türkiye'mizin 45 yıl bekletildikten sonra AB'den müzakere tarihi almasının şanlı yıldönümüdür. Yalan ve iftiralarla çarpıtılamaz!" tweeti atmış! Sözünü ettiği 17 Aralık 2004’te Tayyip Brüksel’de AB’den “müzakere tarihi” almıştı ya, ondan bahsediyor... Sonra ne oldu AB? 14 Aralık’ta sona erdi rüya! Kendi ikbali için önüne geleni gözaltına aldırıp yolsuzluğu unutturmak uğruna yine sahte Kasımpaşalılığa soyunup bir çuval inciri berbat etti. Zaten din tacirlerinin AB gibi bir derdi yoktu aslına bakarsanız, milleti kandırmışlardı yine! O Egemen efendi, “Türkiye, birçok AB ülkesinden daha istikrarlıdır” diyen adamdır. Telefonda hakara makara yaptığı gazeteci Demir’in bile özür dilemesine rağmen hâlâ Kur’an ayeti ile alay ettiği konuşmaya “montaj” ve “sistematik bir linç kampanyasına ve itibar cellâtlığına maruz kalıyorum” diyebilen âdemdir! Şimdi kalkmış, “şanlı yıldönümü”nden bahsediyor. Oysa, "2014'ün Türkiye'nin AB süreci anlamında önemli bir dönüşüm yılı olacağına inanıyorum" demişti, 2014 AB macerasının sonu oldu! Gelelim Yalovalı Hüseyin’e... Haşhaşilerin bu çamurdan eski askeri, baktı ki piyasa karışık, Padişaha biat ettikten sonra ona buna saldırmaya, paranoyalara saplanmaya başladı. Diğerleri 80 saat ifade vermek için gözaltında tutulurken, bu kâğıttan aslan sallana sallana Emniyete gelmiş ve sallanarak çıkıp gitmişti. Ödülünü aldı yani ihanetin... Ama yetmiyor verdiği diyet... O da twitter’den “Tehdit altındayım” diye bağırıyor. FuatAvni de, Pensilvanya’daki istihbarat havuzu imiş! İnsanı şaşkına çeviren bir U dönüşü ile “Türkiye'nin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu şimdi daha iyi anlıyorum. Allah korkusu kalmamış 'Paralel Yapı' her türlü provokasyonu yapabilir” diye da yalakalığa soyunmuş! Bu bir felâket! Eğer 13 yıldır, AKP iktidarı Emniyet’in, Savcılığın dinlenmesini, birilerinin “koca kulağı”nı engelleyememişse, davul birinde, tokmak birinde demektir! Boynuz kulağı geçermiş, yeni yetme Kütahyalı Rasim de inciler dizmiş yine... Her boktan anlıyor âdem. Futboldan, siyasetten, ekonomiden... Taraf’tan havuz gülü Sabah’a kadar evrildi. Bol bol bağırıyor, küfrediyor... Kuru gürültü aslında... Diyor ki yeni yetme, “Pensilvanya örgütü, Türkiye tarihinin gördüğü en tehlikeli harekettir. Türkiye'ye çok daha büyük zararlar verme ihtimali mevcuttur. Pensilvanya örgütü dışındaki herkesin ortak bir zeminde buluşarak çok büyük bir mücadeleye girmesi şarttır.” Helal aslanım! Havuz’un bütün gazete köşeleri ve programları feda olsun sana! Sonra başlıyor “güc”e tapınıp günah çıkartmaya: “Pensilvanya olgusunun Emniyet-Yargı cuntasının ötesindeki bu mesiyanik delilik kısmını çok geç fark ettiğim için kendime de çok kızıyorum. Hatta bu konuda kendi kendime kinleniyorum. Bazı yazılarım aklıma geliyor ve kendimden nefret ediyorum. Köşe yazarlığından tamamen ayrılasım geliyor. Bazı dostlarım "herkes geç gördü hatta hâlâ görmeyenler çoğunluk" diyor. Ama ben kendimden sorumluyum. Bu mesiyanik manyaklık hareketini fark etmek konusunda hâlâ Türkiye'de büyük bir aymazlık olduğunu düşünüyorum. "Aydınları en aptal olan ülke" sıralamasında birincilik Türkiye'ye ait olduğu için bu tablo kolay kolay değişmez.” Vallahi doğru Rasim! Son 12 yılda AKP’nin yarattığı senin gibi “okumuş cahiller” sürüsü, ülkeyi her konuda sonunculuğa götürüyor, sadece “aptallık”ta, “döneklik”te, çıkarcılık”ta, “dalkavukluk”ta, “din tacirliği” ve “yalakalık”ta da birinciliğe oynuyor! Haaa, televizyon “trolcüsü” Rasim! Yahu sen şu Sinan Çetin’in Plato’sunda “metin yazarlığı” falan da yapmıştın değil mi? Sakın ola, şu Tahşiye senaryosu senin eserin olmasın len? Bir şey soracağım, bunca servet, o yalı nasıl oldu Rasim? Bir şey daha: Şu Beyaz Futbol biter, siyaset rüzgârı tersine esmeye başlarsa ne olur, düşündün mü hiç? Pardon, “aptallar” düşünmezdi değil mi? Mustafa ÖNDER [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.